Adaletin var olması için, ikinci yada üçüncü şahısların varlığı şart mıdır? Sorusuna cevap vermek için o vakit önce kendimize dönüp ” kendimize ne kadar adaletli davrandığımızı sorgulamanın gereği kendiliğinden doğar mı? O vakit kendi başına adalet kavramının anlamının yeterli olmadığı gibi kendimize adaletli davranıp/ davranmadigimizi sorgulamadan adalet beklememiz ne kadar anlamlı olur ?
Adalet ilk önce kelime olarak kendi içinde sorgulanirken , kendi adaletimizi sağlamak/ sorgulamak onceligimiz olmalı mıdır?
Toplum bilimiyle çeşitli konu dalları başlığında ilgilenen yine insan faktörü yetişkin olgunluğa erismeden, insanları sorgular hale geldiğinde düşününüz ki , ne büyük bir kepazeliktir .
Bu kepazelik bir süre sonra alışkanlık haline gelir / getirilirse, normalleşmesi sonucu kepazeligi sorgulamanın/ sorgulayanin vay haline …
Sıfat/ unvanların bir kazanım sonrası şahsın bizzat kendisi tarafından isminin önüne konularak , kendi şahsi kimliğinin ikinci planda dışlanıyor olduğu bir toplumda , kimliğini/ kişiliğini unutmuş bir aydın güruhu yaşadığı topluma ne katabilecektir?
Adalet , talebinde bulunmak kepazelik içinde yüzen bir toplumun küllen talebi dahi olsa …kişiliksiz/ kimliksiz aydınların bu kepaze toplulukla top yekun talebi olsa , ışte o vakit tek başına duran ADALET kelimesi bir anlam kazanır.
Ve cevabı oldukça kesin / keskindir. ” ilahi adalet ”
Buradan geçit beklemek ancak saflık olur ki, böyle toplumlarda adalet tecellisi göz yaşı/ kayıp/ acı/ keder olarak topluma yansır…/ yansitilir … Bu ne kadar doğrudur?
ORPARS