AKP iktidarının yıllardır muhalefete dillendirdiği sandık argümanı, AKP’nin yapmaya çalıştığı çoklu baro sistemi ile çelişiyor. Yıllarca “beğenmiyorsanız sandıkta hesap sorarsınız, millet sandıkta cevabı vermiştir, millet size sandıkta yönetim vermiyor, sandıkta alamadığınızı başka yollardan almak istiyorsunuz vs.” tarzı söylemler geliştiren iktidar bugün geldiği noktada kendi siyasi düşüncesi baro seçimlerinde kazanamayınca baroları bölerek aslında “sandıkta kazanamadığını” getireceği düzenleme ile elde etmeye çalışıyor.
Durumun öncelikle Türk milletinin hangi sorununu çözdüğünü, mevcut baro yapısının Türk milletinde oluşturduğu rahatsızlığın ve sorunların ne olduğu açısından değerlendirilmesi gerekir ki; Türkiye’de böylesi bir düzenleme ihtiyacı vatandaşın genelinde oluşmamıştır.
Toplum geneli için bir ihtiyaç ve beklenti olmayan bu düzenlemenin getireceği noktaya bakılınca ise durum kaygı vericidir. Herkesçe malum olduğu üzere adalet sisteminde hakimin, savcının, avukatın siyasi görüşü bir yargılama esnasında bu kişilerin tutumlarını ve kararlarını etkilemese de kafalarda oluşacak şüpheler yargı tarafsızlığı anlayışına zarar getirmektedir.
Baroların olası bir biçimde; Atatürkçü, muhafazakar, sol-sosyalist, feminist, azınlık-etnik köken, mezhepsel yapılanmaları neticesinde avukatın hangi baroya bağlı olması, hakimin kararında etki etmese de, davayı kaybeden taraf için bir şüphe oluşturacaktır. Ve bu şüphe üzerinden yargıda siyasi tartışmalar gerçekleşecektir. Düzenleme ile yargıda siyasallaşmanın önleneceği iddia edilse de tam da tersi bir biçimde yargıda net bir biçimde siyasi düşünceler ortaya konulacaktır.
Türkiye’nin bir an evvel aklıselim ile “cumhurbaşkanı çağırmıştı gelmemiştiler” tarzı konunun özünden kopuk tartışmalardan kurtularak hukuk fakülteleri temelli, bilim temelli münazaraları yaparak doğru, işlevsel ve toplumun çıkarına yöntemleri bulması gerekmektedir.