Getting your Trinity Audio player ready... |
Ayasofya kararının iktidarıyla, muhalefetiyle ve mevcut tüm siyasi partilerinin bu olaya muhalefet etmeyişi yanlış bir karardı.
Tamamen iç siyasete dönük, mevcut siyasi partilerin oy devşirmesine yönelik alınan bu siyasi karar, halkın daha çok yoksullaşmasına, ülkemizin de dış ilişkilerde yalnızlaştırılmasına neden olmuştur.
Kendi ve ailelerinin yaşam geleceklerini garanti altına alan siyasi figürler, Türk halkının huzur ve refah içinde yaşamalarının önünde açık bir şekilde engel olmuşlardır.
Sokağa çıkarak, yaşlısıyla, genciyle, kadınıyla, erkeğiyle önünüze gelen vatandaşlara sorsanız bu anda Türkiye’nin sorunu nelerdir diye sorsanız?
Alacağınız yanıt:
İşsizlik…
Ekonomik…
Hayat pahalılığı…
Türk parasının değer kaybı…
Kürt ve terör sorunu gibi çok sorundan bahsederler… Ama kimsenin ağzından Ayasofya’nın cami olma sorunu diye bir laf duyamazsınız.
Buda açık bir göstergedir, Türkiye de siyaset çürümüştür…
Türkiye’de siyaset yozlaşmıştır.
Bu olayın daha üzücü tarafı, Mustafa Kemal Atatürk’ün koltuğunda oturan bir kişinin, Danıştay 10. Dairesi’nin Ayasofya’yı müze yapan 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararını iptal etmesinin ardından 1934 yılına ait Mustafa Kemal Atatürk imzalı karar için “Tek parti döneminde alınan bu karar, tarihe ihanet olmanın yanında hukuka da aykırıydı” ifadelerini kullanmasıdır.
Yazının baş tarafında ‘ülkemizin de dış ilişkilerde yalnızlaştırılmasına neden olmuştur’ diye yazmıştım. AKP iktidarının alınmış olduğu, muhalefetin de sessiz kaldığı bu yanlış kararın yankıları dünyadan kulağımıza gelmeye başladı.
350 kilisenin üye olduğu Dünya Kiliseler Konseyi, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’a mektup göndererek Ayasofya’yı müzeden camiye dönüştürme kararından geri dönmesi çağrısı yaptı.
Dünya Kiliseler Konseyi Başkanvekili Prof. Dr. Ioan Sauca, mektupta “Ayasofya’yı yeniden cami yapma kararı alarak, Türkiye’nin açıklığına dair olumlu işaretleri tersine çevirip dışlama, ayrılık, bölme işaretlerine dönüştürdünüz” demesi de dış ilişkilerde yalnızlaşmamızın açık bir göstergesidir.
Erdoğan, uluslararası camiadan gelen tepkilere,” Ayasofya’nın ibadete açılmasında başka ülkelerin tavrı egemenlik hakkımıza saldırıdır, bu kabul edilemez” dese de globalleşen dünyada bu söylemin kafatasçı bir söylemden öteye gitmez.
Dünya devletlerinin birbirlerine muhtaç olduğu, iş birliği yapmak zorunda olduğu günümüzde, Rus ve Azeri gazına muhtaç olacaksın, teknolojik gelişmelerde dışa bağımlı olacaksın egemenlikten bahsedeceksin. Bu söyleme kargalar bile güler.
‘Türkiye’nin UNESCO’nun görüşünü almadan böyle bir karar vermesinden üzüntü duyduklarını’ belirten Sauca, “Konseyimiz, Ayasofya kararının mevcut statükoyu değiştirmek ve dini toplulukları bölme düşüncesini körüklemek isteyen grupların arzularına ilham vermesinden endişe ediyor” görüşü ile de bu kararın birçok devleti karşımıza almaktan başka şey değildir.
Cami ile Türk Halkını oyalamaya çalışanlar, değişen Türkiye statüsüne acaba ne diyecek:
- OECD’de 41 ülke arasında sonuncu sıradayız
- Yargı bağımsızlığında 50 sıra geriye düştük
- Türk lirası 4 kat değer yitirdi
- Gıda ve enerji fiyatları büyük oranda arttı, gıda enflasyon artışında dünya birincisiyiz.
- Sosyal devlette 41 ülke arasında 40.sıradayız
- Üniversite mezunu işsizler 1,5 milyona dayandı
- Dijital rekabette, 63 ülke içeresinde 52. Sıradayız
- Artık BARIŞ ülkesi değiliz, 163 ülke arasında 252. Sıradayız
- Ekonomik gerileme hızla düşmeye devam ediyor.
Ama iktidarın bunlar umurunda değil, AYASOFYA ibadete açıldı! Hayırlı namazlar.
&&&
AYASOFYA KARARI CUMHURİYETLE HESAPLAŞMAKTIR
Ayasofya’nın cami yapılması çok önemli bir sorun değil, asıl sorun Ayasofya meselesi ile asıl sorunun üstünü örtmemeden Cumhuriyetin sırtına saplanan bu hançeri görebilmek ve ona göre hareket etmektir.
CHP 23/24. Dönem Mersin Milletvekili Anayasa ve Adalet Komisyonu üyesi Av. Ali Rıza Öztürk’ün yazdığı gibi:
“Danıştay’ın; 1934’deki Bakanlar Kurulu Kararını 84 yıl sonra Kanuna ve Hukuka aykırı bir şekilde “hukuka aykırı” diye iptal edilmesi, Danıştay’ın bu kararının, usul ve esas yönden mevcut kanuna ve hele hele hukuka açıkça aykırı olmasıdır.” Bu konu hakkında Av.Ali Rıza Öztürk detaylı bir açıklama yapmıştır.
CHP YÖNETİCİLERİ AYASOFYA KONUSUNDA AKP’NİN DÜMENİNE SU TAŞIMIŞTIR
Ayasofya konusunda Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet Halk Partisi sınıfta kalmıştır. Kendilerini YCHP olarak adlandıran mevcut yönetimin, bize din düşmanı, cami düşmanı derler, bize ezan, namaz düşmanı derler korkusuna kapılarak, AKP ile aynı safta yer almışlardır. Bu konuda demokratik bir çıkış yapmayarak iktidarın gerici uygulamalarına ortak olmuştur. Burada en tehlikeli durum, CHP yönetiminin kapılmış olduğu korku nedeniyle siyasi iktidarın siyasal İslamcı uygulamalarına karşı çıkma, muhalefet etme gücünü kaybetmesidir. CHP 37. Kurultay delegelerinin bu durumu nasıl değerlendirecekleri de merakla beklenmektedir.
Ayasofya’nın cami yapılmasına ilişkin bu karar ile karşı devrimi pekiştirmesinin, Lozan’dan rövanş almasının yolu açıldı. Atatürk Cumhuriyeti tasfiye ediliyor. Herkes gaflet ve delalet içinde seyrediyor. Böyle giderse, bir mucize olmasa korkarım 2023’e kadar karşı devrim tamamlanacak. Laik Demokratik Cumhuriyeti devleti yerine ılımlı İslam Cumhuriyeti ilan edeceklerdir.
Bu durum çok vahim…
Bakalım CHP 37. Kurultay delegeleri bu kötü gidişe dur mu diyecek yoksa aynı yönetime devam mı diyecek.