Getting your Trinity Audio player ready... |
CHP’de yapılanmayı incelediğimizde, Genel Merkez ve Genel Merkez muhalifleri diye iki yapı ortaya çıkıyor. Bunların her ikisinin de ortak noktaları aynı.
Partide oligarşik bir yapı oluşturmak ve birbirlerini yok saymak…
Biz halkçı, devrimci ve yurtseverler olarak bu anlayışı baştan reddediyoruz. Yaşama sol pencereden bakan, “Önce İnsan” diyen bir anlayışın, kendisi gibi düşünmeyenleri reddetmek gibi bir lüksü olamaz. Böyle bir yaklaşım asla demokrasiyle bağdaşmaz. Burada yapılması gereken tek yol, toplumsal uzlaşmayı demokratik kurallar içinde çözmek olmalıdır.
İşte o zaman büyümenin, gelişmenin ve iktidar olmanın önü açılır ve başarı yakalanmış olur.
Genel merkez ve muhaliflerin parti içindeki örgütlenme anlayışları aynı. Azınlık farklı farklı grubun farklı isimler altında örgütlenerek parti içende egemen olabilme çabasından başka bir şey değildir. Bunun örneğini 25-26 Temmuz kurultay öncesi de açıkça görmekteyiz.
Uzun zamandan beri sosyal medyada farklı gruplar altında muhalefet olduklarını iddia eden gruplardaki arkadaşlar teker teker PM Üyesi adayı olduklarını bireysel veya kendi grup kararı ile olduklarını açıklıyorlar. Bu arkadaşlara sormak istiyorum, nerde kaldı devrimci dayanışma anlayışımız. Neden bu gruplar bir araya gelerek belli ilkeler çerçevesinde ortak adaylarını belirlemez. Kısaca “BİZ” söylemimizin altında gizli olarak ben anlayışı hâkim. Ben anlayışından kurtulmadan hiçbir zaman CHP içinde sağlıklı bir sol örgütlemeyi göremeyiz.
Kısaca birbirinden bağımsız küçük guruplar halinde örgütlenmelerde her grubun oluşacak harekete kendilerinin yön vermesini sağlamaya çalışması, kendilerini hâkim kılıp egemen olma düşüncesini taşımaktır. İşte böylece düşünsel olarak bir fikir ve görüş etrafında örgütlenmenin önü kesilmektedir.
Ama biz halkçılar, devrimciler ve yurtseverler olarak, mevcut iki anlayışı da tasvip etmiyoruz. Biri birini yok sayarak kimse sorunları çözemez. Aksine sorunları derinleştirir ve çıkmaz bir hale sokar. Durum aynı şekilde devam ederse CHP halkın ve örgütün güvenini kaybederek, toplumun iktidar umudu olamaz. Zaten böyle bir partiyi halkın iktidara getirmesi de olası değildir. Bu nedenle CHP’de politika yapanlar tavırlarını, eylemlerini ve söylemlerini gözden geçirerek meseleyi kişiselleştirmemelidir. Demokratik yarışları halkla birlikte barış içinde yapmalıdır ve yarışın sonuçlarına da katlanmalıdır.
Zaman zaman kongrelerde parti içi seçim yarışına girip sonuç alamayanlar, bu yönetimle olmaz diyerek, demokrasi dışına çıkarlar. Kendilerinin seçilmeleri halde demokrasi olarak kabul edecekleri seçimleri, seçilemeyince antidemokratik bir uygulama diyerek mücadeleden kaçarlar. Bu anlayışta olanların demokrasi kültürlerinin olmadıklarını ifade etmek isterim.
Burhanettin Yılmaz