Getting your Trinity Audio player ready... |
Eskişehir Demiryolcularının oturduğu, güzel bahçeleriyle ünlü kenar mahallesi Ertuğrulgazi, İstanbul ve Kütahya’dan kente giren iki tren yolunun arasına sıkışmış kalmıştı.
Günün her saatinde trenler gelip geçerken, gökyüzünde uçaklar da mahallenin üzerinde uçuş eğitimi yaparlardı.
Kütahya’dan kömür taşıyan kara tren lokomotiflerinin çıkardığı çuff çuff seslerinin yanında, İstanbul ve İzmir yolcu trenlerinin hemzemin geçişini geçerken kulakları sağır edercesine öttürdükleri düdük tüyleri ürpertirdi.
Yük dolu katarlar, rayları yalayarak geçerken, gıcırdayan demir tekerlekler gümp gümp diye ses çıkarır, evlerin camları da şıngır şıngır sallanırdı.
Gürültü sadece trenlerden gelse iyi de, birde uçakların göğü yararcasına yaptıkları it dalaşının çıkardığı seslerden korkan çocuklar, çığlık atarak annelerinin kucaklarına kaçışırlardı.
Mahalleye yeni gelenler bu seslere alışkın olmadığı için tedirgin olurken bir süre sonra aynı gürültüler sanki türkü gibi gelir, gürültüye alışkın olan mahalleli ise bazen depremleri bile umursamazdı.
Karaoğlan efsanesinin koalisyon hükümeti ekonomik sorunlarla boğuşurken, Yunanistan’daki Albaylar Cuntası,15 Temmuz’da Kıbrıs’ta Makarios’u darbeyle devirmiş, yerine getirilen, EOKA’cı Nikos Sampson’da; ‘’Kıbrıs Helen Cumhuriyeti’’ ‘nin kurulduğunu açıklayarak adanın Yunanistan’a bağlandığını ilan edivermişti.
Bu kararın ardından uçaklar artık mahalle üzerinden daha farklı uçmaya başlamışlardı. Telâşları it dalaşına benzemiyordu. Hava Üssüne bir inip bir kalkmalarından bir şeyler olacağı seziliyordu.
Başbakanı Bülent Ecevit’in bir dizi yurtdışı gezisine çıkması, tüm ülkede olduğu gibi mahallede de savaş senaryolarını konuşulmasına neden olmuştu. Kissinger’le görüşmesi ve İngiltere ziyareti, 1964’de yaşananların tekrarlanacağı kuşkusunu taşıyordu.
Ülkeye dönüşünde sessizliği ve sakinliği garipseniyordu. Bizim bildiğimiz Ecevit acil ve hemen karar verirdi.
Tüm ülkede moraller bozulmuş beklentiler umutsuzluğa dönüşmüştü. Ecevit hükümetinin sessizliğine de anlam verilemiyordu.
Halbuki o İngiltere’den ayrılmadan ‘’Ayşe tatile çıkabilir’’ mesajını vermişti bile.
Mahallede garip bir hava vardı. Trenler tank ve asker taşımaya başlamış ancak her zaman göğü yararak uçan uçaklar artık uçmaz olmuştu.
19 Temmuz’u 20 Temmuz’a bağlayan gecenin sabahında uçak sesleriyle uyandı herkes. Her zaman it dalaşı yapar gibi göğü yaran uçaklar gecenin aydınlığında alçak uçuşla ağır ağır havalanırken her iki kanadının altındaki bombaları çok net görebiliyordu.
Tüm mahalleli sokaklardaydı. Eskişehir üzerinde göğü kaplayan uçaklar mahallenin üzerinde bir tur attıktan sonra tek tek kartal gibi süzülerek güneye doğru yöneliyorlardı.
Henüz bir açıklama yapılmamıştı. Kulaklar radyoda gözler uçaklardaydı. Heyecan dorukta tüm mahalleli ellerindeki bayraklarla uçakları selamlıyordu.
Kıbrıs çıkarmasını ülke dünyadan önce Eskişehirliler öğrenmişti.
Sabah Altı haberlerinde, Başbakan Ecevit’in ” Barış için yalnız Türklere değil, Rumlara da barışı getirmek için adaya çıkıyoruz” söylemi duyulunca tüm mahallede sevinç çığlıkları ve gözyaşları ortalığı sardı.
Akşam haberlerinde duruma egemen olunduğu ve sınırın belirlendiği haberleri ile coşan sokak sakinleri, sokaklarının adını “20 Temmuz Barış Sokağı’’ olarak değiştirilmesi için imza toplamaya başlamıştı bile.
Ersin Ertürk – Eskişehir – 20 Temmuz 2020
ersin.erturk26@gmail.com