Getting your Trinity Audio player ready... |
Kamuoyu araştırmalarına bakınca, Türkiye’nin bir numaralı sorunu ekonomik problemlerdir. Daha sonra sırasıyla, 2. işsizlik, 3. enflasyon ve pahalılık, 4. adaletsizlik ve hukuksuzluk, 5. Kürt sorunu, güvenlik, eğitim diyerek devam ediyor.
Ama bugün, ekonomik problemle eş değer bir problemi facebook sayfamda incelemek için aldığım fakat unutup silmediğim bir habere yapılan yorumlar sayesinde tespit ettim.
“Cehalet ve okuduğunu anlamamak” diye bir sorunun olduğu gerçekle karşılaştım.
Kişisel facebook sayfamda, incelemek için unuttuğum haberin hemen altında, “CHP ve Türkiye’deki Tarihsel Sürç” başlıklı, üzerinde resmimin de olduğu 6 oklu kocaman bir görsel olan yazımı okumadan gecen, hatta CHP’yi savunan yüzlerce, binlerce haber ve yazımı görmezlikten gelerek yorum yapanlara sadece gülüp geçiyorum.
Yorum yapanların ortak düşünceleri, “CHP tarihinin en güvenilir ve başarılı döneminden birini yaşamakta,60 yıldır iktidara bu kadar yaklaşmamıştır. Yapmayın, ayıptır ve de yazıktır, iktidar olmak istemeyenler otursun yerine, biz iktidar istiyoruz.” diyorlar.
Her oturup kalkınca “önce insan” diyen, “emek en yüce değerdir” diyen arkadaşlarım, şimdi size sormak istiyorum?
CHP Gençlik kolu başkanlığından başlayarak, il başkanlığı, 3 dönem milletvekilliği yapan, son olarak da Cumhurbaşkanı adayı olan partinin öz evladını dışlayan, ötekileştiren bir anlayışla mı iktidar olacaksınız.
Şahsen ben Muharrem İnce’yi savunmuyorum. Ben parti kuruyorum, hadi arkama takılın bir anlayışı da doğru bulmuyorum. Mustafa Kemal Atatürk’ün partisini ele geçirip, tek adam diktatörlüğünü ilan eden anlayışla, ben parti kuruyorum bana katılın demek arasında bir farkı göremiyorum.
Benim düşüncem gayet net ve açık…
CHP’yi Soros’cu ve 10 Aralık hareketinden kurtarmadan, Atatürk’ün kurduğu cumhuriyeti ve ülkeyi kurtaramazsınız.
Durum ise bu… Bizlerin üzerine düşen, CHP’ nin öz evlatlarını koltuk uğruna dışlamadan, ülkede ki mevcut sorunlara çözüm odaklı örgütlenme modelini geliştirmek, halkın tüm katmanlarını işin içine katmakla olmalıdır. Biz bu ülkenin yurtseverleri olarak, devrimcileri olarak parti içi demokrasi mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğiz. Örgütlenme modelimizin önüne, “halkçılık ve devletçiliği” koyarak, “kamucu, halkçı ve planlamacı” bir ekonomik modeli geliştirerek halkın gönlüne girerek, iktidar olacağız.
Aksi halde özgürlükçü, adil, eşit bir düzen asla kurulamaz.