Getting your Trinity Audio player ready... |
”Genel başkanlığa adaylık kararımı vermeden önceki süreçte ülkemin içinde bulunduğu açmazları, sıkıntıları her sorumlu vatandaş gibi ben de görüyor ve üzülüyordum. Ülkemin ekonomik olarak ve siyasetten girdiği açmazları iktidar ret etse de her birimiz yaşıyoruz. Ama daha üzücü olan ülkemin bu açmazlardan ve kötü günlerden kurtulması için tek çözüm gördüğüm partim CHP’nin içinde bulunduğu durumdu.
Bu partiye gönül ve lafa kolaydan sığmaz emek vermiş bir örgüt emekçisiyim. Yeri geldi, hemen her omuzdaş gibi, bedeller ödedim. Akademik kariyerimde bulunduğum nokta; makam, mevki, koltuk gibi araçları gözümde bir değer olmaktan çıkartmıştır.
Demokrasinin kalesi olarak adlandırılan, büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün kurucusu olan partim Cumhuriyet Halk Partisi’nde, üzülerek söylüyorum demokratik teamüllerin yok sayıldığına tanık oluyoruz. Partim git gide değişime uğruyor; söz konusu değişimler ne yazık ki çoğunlukla olumsuz yönde.
Parti içi demokrasi yok edildi. Ortak akıl ile hareket etme bilinci yerini tek adam iradesine bırakıyor. AKP’den farkımız ne Allah aşkına? Son kurultayda ve sonrasında da tanık olduğumuz gibi partililerin, delegelerin hür irade ile karar verme sorumlulukları ipotek altına alınmıştır.
Adaylık sürecinden başlayarak seçim sonuna kadar aday olmak isteyen, sonrasında aday olan ve oy kullanacak üyeler ve delegeler üzerinde demokrasi ile bağdaşmayacak müdahaleler ve baskılar kuruluyor. Liyakat sahibi partililerimizin adaylıkları belli kişilerin inisiyatifine alınarak engelleniyor ya da oy verecek partililer, delegeler üzerinde baskı kurularak genel merkezde belirlenen listelerin kadrolaşması sağlanıyor. Partililerin, delegelerin, seçmenin umutları, şevki yok ediliyor…
İnancım şudur ki, partimin içindeki bu olumsuzluklar yine partimin içinde çok kısa sürede düzelecektir. Bu uğurda yola çıktım ve önümüzdeki süreçte de üzerime düşen tüm sorumlulukları yerine getireceğim; elim taşın altında duracak…
Genel Başkanlığa adaylığımı açıklamadan önce dile getirdiğim tüm sorunlar ile ilgili uyarılarımı yaptım. Geldiğimiz noktada yaptığım tespit ve uyarıların ne kadar yerinde olduğunu görüyorum. Ülkeme borçluyum ve mücadelemin sonucu ne olursa olsun, izleyici olmak yerine, çaba vermemin vicdani rahatlığını taşıyacağım.
Kurultay sürecinde, kurultay delegasyonunun çok büyük baskı altında olduğunu biliyorum. Herkese eşitlikçi bir çerçeveden bakarım, hatta ve en basta örencilerime…
Kimseye kırgınlığım olamaz. Ama partimin geçmişine bunca emek vermiş, kurultay onur üyesi kimliğimle, birçok etkin ve liyakat sahibi insanın hocalığını yapmış, bir hocaların hocası olarak, eğer kurultay delegesi, kaygılarımı, çözüm önerilerimi dinlemekten imtina ediyor, giderek kürsüye çıkmamı, konuşma yapmamı engellemeye kalkmışsa, bir de bunu talimatla yapmışsa, buna gönül koyarım. Delegenin beni o kürsüye çıkartması, her şey bir tarafa, bir vefa borcuydu…
Onu da geçiyorum, yahu, sen şu çapta, şu parti emek kıdeminde, omuzdaşın bir bilim adamını dinlemeyeceksin, allaşkına kimi dinleyeceksin?..
Çok mu biliyordun, diyeceklerimi?
Delegelerin bugün en azından kendilerine bir öz eleştiri yapması gerekiyor.
Son olarak şunları ifade etmek istiyorum:
Mustafa Kemal’in en temel tezini benimsiyorum. 1. Dünya savaşı sırasında Osmanlı İmparatorluğu çöküyor ve çok umutsuz bir durumdalar. Kurtaramayacaklar! Mustafa Kemal tüm güçlerini Anadolu’ya, Trakya’ya çeker. Yani daraltılmış ama sağlam yuvamıza! Ve burada bu günkü yuvamızı tesis eder. Günümüzde bu tezin maatteessüf dışına çıkılmıştır. Sovyetler yıkıldıktan sonra, Rusya’nın ayni tezi izlediğine ayrıca dikkat çekmek isterim…
Yolumuz uzun ve ben tüm vicdani sorumluluğumla omuzdaşlarımla birlikte emin adımlarla yürümeye devam edeceğim. Bizimle birlikte yol alan, bizi destekleyen, harekete emek veren, güç ve coşku katan, tüm omuzdaşlarıma kalbi selam ve sevgilerimi iletiyorum.
Profesör Doktor Tolga Yarman
ÖZGÜR İFADE