Getting your Trinity Audio player ready... |
Bugünkü Türkiye:
Ağır iç ve dış borç yükü altına alınmış,
Kronik bütçe açığı,
Aşırı enflasyon,
Yerli paranın değer yitirmesi ve tercih edilir olmaktan çıkarılması,
Yerli ve yabancı sermayenin kaçışı,
Etnik ve dinsel terör,
İşsizlik rekor düzeydedir.
Yoksulluk adeta kader olarak dayatılmaktadır.
Ranta ve dış kaynağa bağımlı ekonomik politikaları çökmüştür.
Ortadoğu’da tam bataklığın içine düşülmüştür. Ülke güvenliğini tehdit altında
Hukuk ortadan kaldırılmış, Adalet sistemi güvenilir olmaktan çıkmıştır.
Dışarıdan nasıl görünüyor?
Başta Avrupa ve tüm Dünya da Türkiye’de siyasi partileri faşist partiler ve genel başkanlarının da demokrasiye inanmayan diktatörler olarak görüyorlar.
Türkiye, dünya da ciddi alınan ve önemsenen bir ülke olarak görülmüyor. İtibarımız, güvenirliliğimiz ve inandırıcılığımız dünya çapında düşürülmüştür.
CHP’de başta Avrupa solu ve dünya solu çevrelerince sol bir parti olarak kabul edilmiyor.
CHP demokrat bir parti mi?
CHP’de eşitlik, özgürlük ve parti içi demokrasi hiç yok!…
Siyasi partiler de üye ve yöneticiler hatta genel başkan da eşittir. Aynı hak ve özgürlüklere sahiptir… CHP kurultayın da genel başkan adaylarının konuşmaları kısıtlandı keza üyelerinde konuşmaları da… O zaman niye kurultay yapılıyor?
CHP de üç türlü üye var: 1. Tam profesyonel üye 2. Yarı Profesyonel üye 3. Özgür bireylerden oluşan üye…
Birbiri ile didişme Hastalığı
Biri biriyle didişme hastalığının bu güzelim partiyi de kemirdiğini görüyoruz.
Düzgün ve dürüst bir yönetim anlayışıyla yönetilseydi umut duyulan seçenek olurdu.
CHP, kendisini iktidara taşıyan ilkelerine sırtını dönecek kadar özgür kalamazdı. CHP içindeki Sosyal Demokrat, sol ve Atatürkçü grup olarak tanınanlar, sahipsizlik içinde dağılıp gitmez ve CHP’nin Atatürkçü ve Sosyal Demokrat sol çizgiden sapması söz konusu olamazdı.
CHP’nin bu günkü sorunu ideoloji ve örgütlenme sorunudur. Sayın Kılıçdaroğlu parti içi demokrasiyi getireceğim diye Genel Başkan olduğu günden bu tarafa yapısal değişiklikler yerine kendi yönetimini sağlamlaştıracak değişikliklerle bugüne gelmiştir.
Parti bir tekke zihniyetiyle yönetiliyor, sosyal Demokrasi davasının bir adım ileriye götürülmediği, Genel Merkezin sosyal Demokrasi davasını yozlaştırdığı gerçek sosyal Demokratların partiden çıkarılmasına çalışıldığı, bugünkü yöneticilerin seçim hilesi ile partiyi ele geçirmiş inançsız fırsatçılar oldukları hakkında aylardır bir propaganda yürütülmüştür.
Bakıyorsunuz üyeler tembel, duyarsız ve ilgisizdir. Sağlam ve olgun iliş¬kilerin oluşturulması zorlaşmış, atışma kaçınılmazdır. “Sakın kayığı devir¬me” ya da “testiyi kırma” sloganı geçerlidir.
Üyeler arasında Düşük Moral çok yaygın, üyeler arasında yakınmalar çok sık, gevşeklik, etkinliklere ve toplantılara katılmama çok yayın bir tavır. Görev almada isteksizlik, değişiklik ve yeniliğe karşı direnme, dedikodu, başkalarını çekiştirme, tartışma ve atışmalar, Gruplaşmalar, Olumsuz tepkiler, Yılgınlık belirtileri çok görülen arızalar…
Sağlıklı bir örgütü ayakta tutan ve en önemli kaynağı program, tüzük ve ilkeleridir. Örgütle üyeler arasında bir bütünleşmenin sağlanması, üyelerin moralinin yüksek olması, Örgütün kendini yenilemesi, Program, ilkelerinin ve amacının odak noktası olarak alınması, örgütün sağlıklı olu¬şunun göstergelerinden birisidir.
Örgüt sağlığının önemli bir göstergesi de iletişim sistemidir. Ör-gütlerde bilginin, enformasyonun birimlere dağılması örgütün işleyi¬şi açısından çok önemlidir. Örgütlerde öyle bir iletişim sistemi kurul-malıdır ki, örgütün işleyişine ilişkin bilgiler örgütte dikey, yatay olarak örgütün tüm ilgili birimlerine, zamanında ve çarpıtıl¬madan ulaştırılabilsin. Örgütle çevre arasında da sağlıklı bir iletişim sistemine gerek vardır. Sağlıklı bir örgütte hem örgüt içi hem de örgütle çevre arasında iyi işleyen bir iletişim sistemi vardır.
İletişim konusunda sorun yaşamaktayız-yaşanıyor.
Ülkemizde demokratik kitle örgütleri, siyasal partiler ve yapısal örgütlerin yönetim kurulları, yöneticileri örgütlerin kararlarının basından genel başkanın açıklamalarından öğreniyorlar…
Bu örgütlerde yönetimde alınan kararlara uyulmaz, ya da yönetim kurulları kendileri ile iletişim kurulması ve bilgilendirilmeleri gerektiğini niçin ileri sürmezler? Böylesi kopukluk, dağınıklık demokrasiyi ortadan kaldırıyor.
Bizde demokrasiyi bir hukuk adalet sorunu olarak kabul ediyor yönetici elit. Oysa demokrasi bir kültür, zihniyet, özgürce düşünmenin ve düşünceler arası farklılıkların özgürlükler bağlamında sonuca ulaştırılması yöntemidir.
Demokrasi bir yaşam bir biçimi. Ülkemizde bir var etmedik. Başka gelişmiş ülkelerin uygulamalarını kabullendik.
Demokrasi ülkemiz için dışalım-itahal olayıdır. Osmanlı döneminde ülkemizde sadece imam denilen din adamının buyruğunda beş kez bir araya gelerek namaz kılınıyordu.-kılıyorduk- Bunun yanında bir araya gelmemizin kültürü yaratılmadı.-yaratamadık- Zaten bir araya gelmemizde yasaktı!
Demokrasi kültürü önce aile içinde başlar. Eşler arasında özgür düşüncenin varlığı çok küçükken çocukluk döneminde yaşanır. (Böyle bir şey yaşanmadı. Kadın-Erkek hep ayrı ortamlarda)
Aile içinde istemler, düşünceler hiç tartışılmadan uyulması ve uygulanması gereken katı kurallardı. Tartışma ve karşı düşünceyi söyleme ortamını yaşamamış bireylerde demokrasi kültürü gelişmemiştir.-oluşmayacaktır-
Düşünce özgürlüğü ve düşünceyi açıklama hakkı, insanca yaşamanın temel öğesidir.
Demokrasi özgür düşünme ve düşünceyi özgürce açıklama hakkının toplumsallaşmasını sağlar. – sağlamıştır demokrasi
Türkiye insanı ve yöneticileri, cumhuriyet öncesi tarihten kalan alışkanlıklardan hala- kopamadılar.- kopamadıklarını görmekteyiz.-yaşamaktayız. Yaşanmaz ve yaşanmıştır.-
Tarih, tarihte kalmıştır. Geçmiş tekrar yaşanmaz ve yaşanmasını da bekleyemeyiz. Aile içinde gizlilik olmaz. Aynı şekilde örgütlerde de gizlilik olmaz. Her konu açıkça ve özgürce tartışılır, görüşülürse örgütlerde düşünce özgürlüğü ve üyelerin hakları kabul edilmiştir.
Bugün iletişim kopukluğunun nedeni Demokratik kitle örgütlerinin ve siyasal partilerin yönetimini bir tek kişi üstleniyor ve o kurumlardaki yönetim kurulları ile iletişim kurmaya gereksinim duymuyor. Bunun sorumlusu üyeler- bizleriz- Bizler kurumumuza sahip çıkmanın bilincini kurul içinde nasıl koruyacağımızı da bilemiyoruz. (Örgüt içi eğitim demokrasi yok) Çocuk iken kendimizin de düşün özgürlüğümüz olduğunu öğrenemediğimiz için olacak!
En Sağlıklı Reçete: Kendine Güvenmek.
Türkiye’nin temel sorunu ne dış borç yükü ne bütçe açığı ne enflasyon ve ne de paranın sürekli değer yitirmesi olaydır. Bunların tümünün çözümü vardır ve uygulanmasında ki güçlükler aşılabilir. Aşılması olanaksız bir tek sorunumuz var: Kendine güvenmemek ve kurtuluşu başka yerde, başkalarından beklemek. Toplum buna alıştırılır ve siyaset ve devlet adamları bunu yadırgamaz tersine özümserse, o ülkeyi sömürgeleşme sürecinden kurtarmak güçleşir, olanaksızlaşır. Türkiye’yi ancak Türkiye kurtaracaktır. Buna her bireyin ve her siyaset adamının inanması gerekir.
Mustafa Kemal Atatürk’ün başarısındaki giz buydu. O ulusuna ve kendisine inanıyor güveniyordu. Oysa bugün, ülkemiz, kendisine, biri birine ve ulusuna inanmayan ve güvenmeyenler tarafından yönetiliyor. Bu, geri ödenmesi olanaksızlaşan dış borç yükünden de ağır bir sorumsuzluk örneğidir.
Bu inancın iki temel kuralından söz etmek istiyoruz: Ürettiğinden daha çoğunu tüketen, dışa sattığından daha çoğunu dışardan satın alan ekonomiyi düzlüğe çıkaracak teori, kural, henüz keşfedilmedi. İkincisi, borç yiğidin artık kamçısı değildir.
Ekmelettin İhsanoğlu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Ekmeleddin İhsanoğlu hakkında Vikipedi, özgür ansiklopedi yazılanları okuduğumuz da yaptığı çalışmaların İslam ve Osmanlılar üzerine olduğunu okuyoruz. Vikipedi de “ Türk bilim tarihi profesörü” olarak yazıyor. Türk tarihi ve bilimle ilgili bir çalışması yok. Ekmeleddin İhsanoğlu, El-Ezher Üniversitesi doktora çalışmaları yapmış.
Okuduğu okullar ve El-Ezher Üniversitesi dini okullar. Avrupa ülkelerinde diploması kabul edilmeyen üniversitelerin başında El-Ezher gelir… Para ile diploması satılıp alınan bir okul….
Bilim adamı olmak yeni bir çığır açmak, buluş yapmaktır.
Ekmelleddin İhsanoğlu’nun bu anlamda bir çalışması yok… Yaşayan bir “muhterem” buyursun tartışalım…
Öz geçmişinde Nazım Hikmet, Aziz Nesin vb. ilerici ve çağdaş yazarların eserlerini Arapça ya çevirdiği yazılı.
Bu çevirileri de kendi isteği ile yapmadı. Türkiye Büyükelçiliği para ile yaptırdı… Ne hikmetse T.C. Kahire Büyükelçiliğin de çalıştığı öz geçmişinde yazılı değil. Niye gizli! Orada gizli bir görev mi ifa etti?..
Abdullah Gül, 2004 yılında Hollanda da bir toplantı da “Türkiye de Sosyal Demokratlar faşist” dedi. Avrupa Sosyal Demokrat Hareke Başkanı Cezmi Doğaner, Siz de “Şeriatçısınız” diye yanıt verdi.
Abdullah Gül, Tüm toplantılar da “Devlet halkla barışık değil…” dedi… Kendi Cumhurbaşkanlığı döneminde Cumhuriyet ve halk düşmanlarının önü açıldı…Bugün devlet halkı eziyor…
Türkiye’nin çağdaşlaşma süreci terkedildi.
Orta çağ anlayışına uygun bir devlet düzeni oluşturma yoluna girildi.
İrtica hortladı. Atatürk ilkelerine, Atatürkçülüğe karşı cephe alındı.
– Kemalizm’in geçerliliğini yitirdiği söylenir ve savunulur oldu.
Cumhuriyet Türkiye’sinin temellerini oluşturan,
Demokratik parlamenter düzen askıya alındı.
Hukukun üstünlüğü, insan hakları, sosyal adalet, ekonomik refah, milli bütünlüğün güçlendirilmesi gibi temel ilkeler göz ardı edildi.
Çağdaşlaşma hedefinden şeriat düzeni lehine endişe verici sapmalar oldu.
Devlet desteğine sahip dinci örgütlenmeler hız ve kapsam kazanmıştır;
Cumhuriyet Türkiye’sinde yön veren temel ilkelerden biri ve belki de en önemlisi olan laiklik sistemi ve bilinçli olarak terk edildi.
Bugün de demokrasinin, parlamenter düzenin, hukuk hakimiyetinin neredeyse terk edildiği şahıs sultasının hakim kılınmaya çalışıldığı açıktır.
Toplumumuzda geleceği güven duygusu büyük ölçüde sarsılmıştır.
CHP’ nin amacı:
– Demokrasiyi bütün gerekleri ile harekete geçirmek;
– Halkımıza yarına güvenle bakacağı bir yaşam tarzının yeniden kazandırmak ;
– Çağdaşlaşmanın durmuş olan çarklarını yeniden harekete geçirmek;
– Ülke bütünlüğünü tehdit eden tehlikeleri ortadan kaldırmak;
– Ulusa bütünlüğü güçlendirmek;
– Türk toplumunu çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkarma ilesine kendini adamış;
– Ortaçağa karanlıklarını 20. Asrın aydınlığına yeğ tutan insanların elinden kurtarmak amacıyla kurulmuştur;
Bunu nasıl gerçekleştireceğiz?
Bunu:
– Yeni bir Anayasa ve İnsan hakları evrensel beyannamesinde ifadesini bulan, hak ve özgürlüklere dayalı, demokratik ve sosyal bir hukuk devletine yeniden işlerlik kazandıracağız.
Türkiye’nin bugünkü yöneticilerinden kurtulmadan doğru hedeflere gitmesinin mümkün olmadığını ve Cumhuriyet Halk Partisi’ne düşen görevin, bu yöneticilerin egemenliğine son vermek olduğu bilinmelidir.
Türkiye’nin yeniden yeni bir demokratik yaşama geçmesinin öncülüğünü CHP yapacaktır. Cumhuriyeti kuran parti Türkiye’de demokrasiyi tekrar kurum ve kurallarıyla kuracaktır. CHP kurtarılmadan Türkiye kurtarılamaz… CHP de yukarıdan aşağıya değişim şart. Değişim ve yenileşme CHP’ den başlanılarak Türkiye değişecek ve yenilenecektir…