güvenilir sitelerizmir bergama escortbeylikduzuescortumuz.comdeneme bonusu veren sitelerbodrum escortistanbul manken escortdeneme bonusu veren sitelerdeneme bonusu veren sitelerdoeda sexgaziantep escortgaziantep escortantalya escortantalya escort bayanmanavgat escort bayanmaltepe escortkurtköy escortataşehir escortkartal escortümraniye escortbostancı escortanadolu yakası escortBahçeşehir EscortKadıköy escortAnadolu yakası escortAtaşehir escortBostancı escortizmir escortdeneme bonusuhttps://www.newstrendline.com/Beylikdüzü EscortHoliganbetescort marmarisbetvole twittergüvenilir bahis siteleriCasibomkolaybetSakarya escort bayanSakarya escortSerdivan escortAdapazarı escortEscort SakaryaSakarya escortSakarya escort bayanmariobetbetpasrestbetwww.papaitorotisserie.comfixbetgrandpashabet girişBetebetjapon milf pornoankara escortsüpertotobetEscort Bayan
Advert

Belki bir gün

featured

Hale, bu derenin kenarında olan elma, erik, dut, kiraz, vişne, kızılcık ağaçlarının olduğu bahçelerinin çardağına çıktı ve uyumak için uzandı. Gökyüzünde yıldızları seyrederken, ağaçlara şarkı söyleten rüzgârın sesine eşlik eden derenin şırıltısını bir süre dinledi. Yorgun geçen günün ardından hayal bile kuramadan uyuya kaldı. Sabah, derenin sesine ara sıra karışan kuş sesleriyle günün ilk ışıklarıyla uyanan Hale, kalabalık ailesinin kahvaltısını hazırlayan annesine yardım etmek için evine doğru giderken, kaderini değiştirecek ailenin, küçük, şirin kasabasına yerleştiğinin henüz farkında değildir.

Tarihe şahitlik yapmış, vadiye kurulmuş, saklı cennet olan bu küçük kasaba, çok verimli topraklarıyla tarıma elverişlidir. Kasabanın tek caddesi, çarşısına ve merkezinde hükümet konağının bulunduğu mey¬dana çıkıyordu. Belediye binası ile Şehir Parkı birbirine çok yakındı. Çarşı her zaman hareketli ama küçücüktü. Dükkân sayısı parmak sayısını geçmiyordu.

Hale, kısa kumral saçları, deniz mavisi gözleriyle genç kızlığa yeni adım atmış, ortaokul öğrencisidir. Güzelliğinin, vücudu geliştikçe daha da dikkat çekmeye başladığının farkında olmadan çocukluğunu yaşamaktadır.
Mehmet öğretmenin tayini, doğup büyüdüğü bu küçük kasabaya çıkmış, oğlu ve kızlarıyla baba evine yerleşmiş, ilkokulda öğretmenliğe başlamıştı. Oğlu Kerem, o yıl Hale ile aynı sınıfa başlamıştı.

Hale, ortaokulu bitirdiği kasabanın en güzel kızı olması nedeniyle, bütün gözleri üzerinde toplamaktadır. Bekar olup, oranın en büyük memuru denebilecek öğretmenler, okul müdürleri onun evine dünürcü göndermeye başlalar.

Liseye başlayan Hale, alımlı, asil, gururlu bir duruşa sahipti. Kumral teni, dümdüz saçları, deniz mavisi gözleri, düz ve hafif kalkık, ince bir burnu, pembe dolgun dudakları ona masum, çocuksu ve aynı zamanda müthiş bir dişi havası veriyordu. Boyu ortalamanın üzerindeydi ve incecikti. Kerem’de okulun en popüler erkeği olarak, bronz tenli, simsiyah saçlı, sert hatları olan, geniş omuzları ve uzun boyu ile güçlü, yapılı bir genç olmuştu.

Kerem, sınıfta herkesin dikkatini çeken Hale’yi içten içe kıskanmaya başlar ve ona aşık olur.

Halenin iki abisi, bir ablası, bir erkek, iki de kız kardeşi vardır. Güzelliğiyle etrafını büyüleyen, inatçı kişiliğiyle sessiz ve çekingen bir kız olan Hale, Kerem’in kaçamak bakışlarını fark eder ve hayatında ilk defa bir erkeğin gözlerine kilitlenir. Yüreğini tarif edemediği bir duygu ele geçirmiştir. Aklını karıştıran duygular bedenini sarar. Böylece kalp atışları hızlanır. Gözle görülmez ama karşılıklı bu hissi yaşarlar. Hale, masum yüzünü utanarak yere eğer. Kerem Hale’nin gözlerinin mavi olduğunu ilk fark ettiği an, o gözlerde gördüğü duyguyu hatırladı. Başını sınıfın tavanına dikti ”evet, bana baktı, o da benden hoşlanıyor” diye içinden mırıldandı. Uzun süre karşılıklı tek kelime etmeseler de, gözleri ve vücut dilleriyle karşılıklı konuşmaya başlamışlardı.

Hale’nin okyanus mavisi gözlerine kilitlenen Kerem, onu ikna etmek için her yolu dener. Sonunda Kerem ve Hale birbirlerine aşık olurlar ve kader onlar için ağlarını örmeye başlar. Hale, bu ilişkinin bütün yaşamını etkileyeceğinden habersizdir.

Küçük kasabada gençlerin aşkları kısa sürede duyulur. Hale’yi abileri okuldan alırlar ve bir daha gitmesine izin vermezler. Hale’sini göremeyen Kerem, ailesine kızı istemeleri için baskı yapar ve gençler nişanlanırlar.
Kerem’in babası çocuklarının yüksek tahsil yapabilmesi için, Ankara’ya tayin ister ve göreve başlar. Kerem farklı bir kültürün içinde liseyi bitirir. O yıl, nişanlısını görmek için küçük kasabaya gelir. Tatil bittiği zaman nişanlılar, içleri buruk birbirlerinden ayrılırlar. 1960’lı yıllar, Birbirleriyle iletişim kurabilecekleri tek araç sadece mektuptur.
Kerem artık hukuk fakültesi öğrencisidir. Türkiye’nin her yerinden okumaya gelen modern, birbirinden şık giyimli, güzel konuşan, kültürlü genç kızlarla bir arada okumaktadır. Yakışıklılığı ile birçok genç kızın ilgisini çekmektedir. Ortam değişikliği Kerem’ in davranışlarının değişmesine, sonra da fikirlerinin değişmesine yol açar. Artık nişanlısının varlığını pek hatırlamamaktadır. O, artık o şehrin bir parçası olmuştur.

Hale’nin ise sadece Kerim’in resmi ve ilk gönderdiği 3 adet mektubu ile kısa döngülü hayatı sürmektedir. Her genç kızın hayali, sevdiği adam ile evlenmek ve kendi ailesini kurmaktır. İşlediği her nakışla, 4 yıl boyunca döktüğü gözyaşlarıyla sevdiğine kavuşacağı anı bekler.

Hale’ye kasabaya tayin olup gelen birçok devlet memuru talip olmaya devam etmektedir. Abileri, Kerem ve ailesinin uzaklaştığının farkında olup, onun bu taliplere “evet demesi “için yoğun baskı uygulamaktadır. O, nişanlısına güvenini hiç kaybetmiyor, kendi kurduğu tapınağında” Kerem “ dışında, hiç kimseye yer yoktur. Tüm inatçılığıyla Kerem’in kendisinden vazgeçtiğini inanmamaktadır.

Kerem Avukat çıkmıştır. Hale’nin abileri, ona bir mektup yazarak, artık evliliği gerçekleştirmesini ister. Kerem’in ailesi avukat olan oğullarına, Hale’nin uygun bir eş olmayacağını düşünmelerine rağmen Hale’nin abilerinin korkusundan, nikah kıymak için genç kızı Ankara’ ya getirmelerini isterler ve gençlerin nikahı kıyılır.

Hale’ nin yakın akrabası Filiz Hn aile ile zaten görüşmektedir. Hale’yi ziyaret ettiğinde kayınvalidesi, ” bu kızı evine gönder, bize uyum sağlayamıyor “ diye şikâyet eder. Filiz Hanım. Hale’yle yalnız konuşmak ister.

Hale, hem kayınvalidesinden, hem de görümcesinden sık sık, hakaret ve dayak yediğini anlatarak, kolunda ve bacaklarındaki morlukları gösterir. Kerem’le yalnız bırakmadıklarını ve birlikte olmalarına müsaade etmediklerini anlatır.

Filiz Hanım abilerine bir mektup yazarak, Hale’nin durumu anlatır ve gelip kız kardeşlerini görmelerini, duruma el koymalarını ister.

Hale’nin isteği üzerine abisi alır ve kızı memleketine götürür. Hale için kâbus gibi bir dönem başlar. Abileri zamanında bu çocuk yüzünden kaçırdığı talipleri için kızarlar ve ona sert davranırlar.

Aradan bir sene geçer, Hale sevdiği Kerem’in kendini gelip alacağını ve farklı bir yerde mutlu olacaklarını düşünür. Hiç ummadığı anda “ boşandığına “dair bir belge gelir. Dava açılmadan bu nasıl olur?, şaşkınlığıyla abileriyle avukatın yolunu tutar.

Kerem avukatlığını kullanır, farklı bir adrese “3 kez eve davet “çıkartır.

Hale’nin tebligatı, imzaladığını ama duruşmaya gelmediği için gıyabında boşanma olduğunu öğrenirler. Hale ve ailesi şaşkınlık içindedir. Hale tebligatı görmemiş ve imzalamamıştır. Kerem, Hale’yi ” eve davet” kabul etmediği, bahanesiyle, hile yoluyla boşamıştır. Üstüne, Hale, müdahil olmadığı davada 3 yıl karşılıklı evlilik yasağı konduğunu öğrenir.

Kerem, oldu bittiye getirip boşanmıştır. Sevdiği adama bütünüyle teslim olmuş ve bütün hayatının anlamını onun üzerine kurmuş, hatta onunla nefes alan bir kadın için, adamın ileride hayatından çekip gidecek olması kolay kaldırabileceği bir şey değildir.

Ortama uyum göstermek isteyen insan, önce davranışlarını ortamın gerektirdiği gibi değiştirir, sonrasında ise fikirleri davranışlarına paralel olarak değişir. Bu süreçte insan, düşüncelerinin ne zaman ve nasıl değiştiğinin farkına bile varmadan, farklı bir insan olur. Kerem de bulunduğu ortama ayak uydurmuş, ortamın içindeki genç kızlar, onun ilgi odağı olmuştur.

Çoğumuz, karşımızdaki kişinin düşüncelerini, davranışlarını değiştirebileceğimizi düşünürüz. Karşı taraf düşünce ve davranışlarını savunur, hatta bunlara daha da bağlanır. İnsanları mantık yoluyla ikna etmek, dünyanın en zor işidir. Hale’yi ikna edemeyen, işin bu aşamaya gelmesine mani olamayan abileri, artık Hale’ye karşı daha da sertleşecektir.
Üzüntüsünden perişan olan Hale’ye abileri talip bulur. Üç yıl yasaklı olması nedeniyle “imam nikâhlı” evlenmesi için baskı oluştururlar ve Hale’yi evlendirirler. Farklı bir kültürden farklı bir kazaya giden Hale’nin dramı bitmemiştir. Hamiledir ve eşinden hem sözel, hem fiziksel şiddet görmektedir. Hamileliğinin son günlerinde karnındaki çocuğa bir şey olmasından korkar ve gizlice baba ocağına döner.

Abileri hiç mutlu değildir. Doğum yapar ve bir oğlu olur. Abilerinin aşırı baskısından Hale’yi kurtarmanın yolu Filiz Hanıma kalır. Yanında çalışan devlet memurunun eşi, 3 çocuğunu bırakıp evi terk etmiştir. Çok iyi kalpli olan bu beyefendiye tekrar evlenmesi için Hale’yi önerir. Beyefendi, telifi kabul edince Hale’nin ailesine telgraf çeker ve gelmelerini ister. Hale kucağında oğlu ve annesiyle gelir. Artık tek hayali oğluna sıcak bir yuvadır. Kendinden istenileni bir robot gibi yerine getiren Hale, bütün vaktini oğluyla geçirmektedir.
Ahmet Bey, evlilik hazırlıklar bitmek üzereyken, iş yerinde Filiz Hanımın odasına girer. Bir aile dostlarının kendisine hiç evlenmemiş bir hemşire bulduklarını anlatır. 2 maaşla çocuklarına daha iyi gelecek verebileceğini anlatır ve af diler.

Filiz Hanım akşam üzgün şekilde eve gelir. Akşam yemeğinden sonra Hale ve annesine durumu anlatır. Ortalık sessizdir. Ortalığı Filiz Hanımın eşi Önder Bey bozar.

Hale’ye dönerek” bir meslek sahibi olmalısın. Önce kendine güvenmek zorundasın. Eğer arzu edersen seni 6 ay daktilo kursuna gönderirim. Bitirdiğin zaman iş bulurum. Kimseye muhtaç olmadan kendine ve çocuğunaa bakarsın “ der. Hale gözyaşlarına boğulur ve Önder Beyin boynuna sarılır ve dakikalarca hıçkıra hıçkıra ağlar.
Hem gönüllü olmadığı evlilikten kurtulmuş, hem de oğluna gelecek verebilecek işinin olması onu çok ama çok heyecanlandırmıştır.
Büyük bir sorun vardır. Hale’nin annesinin evine dönmesi gerekmektedir. 6 ay evden uzak kalamayacağını evde kendisine ihtiyaç olduğunu anlatır. Çünkü Hale’nin küçük kardeşleri vardır.

Önder Bey, bir devlet kurumunda muhasebe müdürüdür. Eşi Filiz Hanımda aynı kurumda devlet memurudur. Diğer çocukları da okumaktadır. Evde çocuğa bakacak kimse yoktur.

Önder Bey’in kızı Özlem henüz lisededir. Hale’nin annesi ve kendi annesi arasındaki konuşmaya şahit olur.
Hale’nin annesi çocuğu eve götürse oğullarının kendisine rahat vermeyeceğini söyler. Onun için önce çocuğun babasına gideceğini ve bir süre için bakmasını rica edeceğini ve bundan Hale’nin haberinin olmamasını, aksi takdirde buna izin vermeyeceğini söyler.

Filiz Hanım “ ya kabul etmezse?, diye sorar. Hale’nin annesi “ O zaman mecburen çocuğu eve götüreceğini 6 ay dişini sıkacağını ve babası ve abilerine karşı sabır göstereceğini söyler.

Hale kursa başlar. Her gün dua etmektedir; günler hızla geçse de oğluma kavuşsa. Onun hasreti içini dağlar ve sık sık gözyaşlarına boğulur. Sabretmek zorundadır. Oğlu için her şeye katlanmak zorunda olduğunun bilincindedir. Çocuğunu annesinin güvenli ellerine kısa süreliğine emanet etmiştir.

Derslerine gidip gelirken 2 ay geçmiştir. Filiz Hanım bir mektup alır. Mektup da Hale’nin annesi: “çocuğu babasına götürdüğünü, 6 ay bakmasını rica ettiğini, ama adamın hakaretlerine maruz kaldığını, o kızgınlıkla çocuğu kapısına bıraktığını” ve “Hale’ye söyleyemediğini” yazar. Filiz Hanım önünde 4 ayı kalan Hale’ye durumdan bahsetmez.

Bahsetse Hale kursu bırakıp, çocuğun peşine düşecektir.

Hale diplomasını alır. Önder Bey, söz verdiği gibi, hem Ankara’da hem de kendi kasabasında iş sorununu halletmiştir. Hale çalışmak için kendi kasabasının seçmiştir. Hiç vakit kaybetmeden oğlunu kavuşmak üzere biletini alır, eve vardığı zaman mutluluğunun acıya dönüşeceğinden haberi yoktur.

Önder Beylerin 6 ay evlerinde misafir olan Hale evin kızı gibi olmuştur. Onun gidişiyle ev sessizliğe bürünmüştür.
Bir ay sonra Hale, Önder Beylerin kapısını çalar. Deniz gözleri şiş ve etrafı mosmordur. Okyanus mavisi gözlerinde hüzün dalgalanmaktadır. Yüzünün tüm bedbahtlığı okunmaktadır. Dudaklarından birkaç kelime dökülür “ Annem oğlumu babasına vermiş. Eski eşimi aradım. Ankara’ya taşınmış” der.

Karnının tok olduğunu söyler ve yatar. Ertesi günü Özlem’le birlikte Ulus tarafındaki adrese doğru yürümektedirler. Yolda Kerem’le karşı karşıya gelirler. Kerem duraklar, onun duraklamasıyla Özlem’de otomatik olarak duraklar. Hale Özlem’in elinden tutar son hız arkasına bile bakmadan yola devam ederler.

Özlem’ in “Neden hesap sormadın? “ sorusuna Hale “ hayatta tek bir isteğim var. Oda bir an önce oğluma kavuşmak” diyerek, adımlarını daha da hızlandırır. Özlem Ankara’nın o gününe kadar görmediği yerler arasında ürkekçe dar yollardan geçerken, Hale elindeki, adresi sorup, yol tarifi alıyordur. Sonunda aradığı evi bulmuş ve bahçede baltayla odun kesen adamı tanımıştı.

Burada ne arıyorsun diye bağırarak hakaret eden adama “Oğlumu istiyorum. “, diye bildi. Adam ağzına alınmayacak kadar, hakaret ve küfürler sallıyordu. Özlem geriledi. Duyduğu kelimeleri bu zamana kadar hiç duymamış olmasının şaşkınlığı korkuyla karışmış, ürkmüştü. Hale ablasına yardım edebilecek durumda değildi. İleriye atılmış Hale ablasının , her hakarette “ benim suçum yok, ne olur oğlumu göster” diye yalvarmasına karşın adamın baltayla yürümesi karşısında, Özlem ağlamaya başlamıştı.

Özlem’in Hale Abla,” lütfen haydi Karakola gidelim! “, sözünü, nihayet Hale duymuştu. Birlikte karakolla gittiler. Acılı annenin derdini dinleyen komiser “bacım sizin nikahınız yokmuş. Adam bu çocuk benim derse nasıl ispat edeceğiz” dedi. Öyle ya o zamanlar annelik ve babalık testi yoktu.

Boynu bükük karakoldan ayrıldılar. Hale çok ısrar ettiyse de, Özlem korkudan bir daha oraya gitmeyeceğini söyledi. 16 yaşında olmasına rağmen değişen bir şey olmayacağının farkındaydı. Seviye ve terbiye sınırlarını aşmış bir adamla konuşmanın faydası olmayacağını anlatmaya çalıştıysa da Hale’nin pek dinleyeceği yoktu. O yaralı bir anne idi.
Hale tek başına 2 gün üst üste oğlunun babasının evinin kapısına dayanır, ağlar, yalvarır ama karşılığında hakaret duyar. En sonunda durumu kabullenir ve memleketine döner.

Hale, “Bir gün oğlu büyüyecek ve annem” diye kendisine döneceğini düşlemektedir. Evet, belki bir gün… Kim bilebilir ki! Hale kasabasına döner ve daktilo memuru olarak görevine başlar.

Artık başı dik parasını kazanan bir kadındır. Bir gün, köyden kasabaya gelerek, küçük bir dükkân açıp şalvar diken bir gencin dükkânına, abisinin sipariş verdiği şalvarı almak üzere girer. Her gün kapısından geçip giden Hale’yi gören genç, “Her gün sizin çıkış ve geliş saatinizi takip ediyorum, saatinizi hiç aksatmıyorsunuz “ der. Ahmet uzun boylu, yeşil gözlü ve sarışın bir gençtir. Bir sebeple tanışan gençler, evliliğe karar verirler ve evlenirler.
O yıl kasabaya Hale ve ailesini ziyarete gelen Özlem, şaşkındır. Kendisinden 8 yaş küçük, tahsili olmayan biriyle Hale ablasının evliliği ona çok ilginç gelmiştir.

Hale, evet biliyorum. Beni kültür farkından dolayı küçümsediler. “Ben onu küçümsemeden eşim yaptım. Yavaş yavaş onun değiştiğini görmek, beni mutlu ediyor “der.

Hale haksız mıydı? Kendinizi size iyi hissettirecek ailedir. Aile sizi yarı yolda bırakmaz. Kendinizi küçük hissettirmez ve asla önyargılı olmaz. Aile, birbirinin zayıf taraflarını asla ama asla gülmeyecek olan olup, her daim saygı ve sevgi göreceğiniz tek yerdir. Kendini değerli hissedersen, kendini aileye ait hissedersin. Yeni şeyler her zaman çekici gelmeye başlar. Kendini ailene ait hissedersen, yeni şeyler sana güzel görünmemeye başlar.

Hale, eşini okutup, onun memur olarak işe girmesini sağladı. 3 çocukları oldu. Huzurlu bir yaşamın yolunu seçtiler. Bunca şey yaşamasına rağmen, onu bir gün isyan ederken veya birileri hakkında dert yanarken duymazsınız. Başına gelen hiçbir şey hakkında konuşmaz ve şikayet etmez.

Yıllar sonra oğluyla bir kez karşılaşır. Konuşmaları iyi geçmez. Genç, annesinin kendisini terk ettiğine inanmıştır, inandırılmıştır.

Ama bir gün, belki bir gün, annesini anlayacak ve boynuna sarılacak, bu hasret bitecektir.

O gün gelir mi?, bilinmez. Hale’ nin ölünceye kadar oğluna kavuşma hayalinden vazgeçmeye niyeti yoktur.

Belki bir gün…

Not: Anlatılan gerçek yaşam hikayesindendir. Tüm isimler değiştirilmiştir.
0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Belki bir gün

Abonelik

Solmedya'ya destek ol.

Reklamsız haber okumanın keyfini çıkarın...

Yorumlar kapalı.

Giriş Yap

Sol Medya ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!