|
Getting your Trinity Audio player ready...
|
İNOSAM (İnovatif Stratejik Araştırmalar Merkezi) Yönetim Kurulu Başkanı Gürkan Avcı’nın Kasım 2025 Ağı İstişare Toplantısında dile getirdiği eleştiriler ve bilimsel veriler ışığında hazırlanmış, değerlendirme ve çözüm önerileri yer almaktadır:
Türkiye’nin eğitim sistemi, artık pedagojik bir tartışma alanı olmaktan çıkmış; ulusal güvenlik, toplumsal istikrar ve kalkınma kapasitesini doğrudan etkileyen kırılgan bir stratejik risk alanına dönüşmüştür. İNOSAM’ın değerlendirmesine göre mevcut tablo, yönetimsel zaaflar, kurumsal erozyon, siyasal bağımlılık ve veri temelli politika eksikliğinin birleşimiyle oluşmaktadır.
1. Kurumsal Yapıda Siyasal Bağımlılık ve Politika Tutarsızlığı
- MEB ve YÖK’ün kurumsal yönelimi, kamu yararı ve uzun vadeli planlamadan çok, siyasi iktidarların dönemsel beklentilerine uyarlanmaktadır.
- Bu durum, politik istikrarsızlık, uzmanlık kaybı ve sistematik kalite düşüşüne yol açmaktadır.
- Türkiye’de eğitim politikaları kurumsal hafıza üretmeyen, “başlayıp yarım bırakılan reformlar” döngüsü içinde sıkışmış durumdadır.
2. Öğrenme Ekosisteminin Çöküşü
- Sınav merkezli model, öğrencinin bilişsel esnekliğini, analitik yeteneğini ve yenilikçi kapasitesini baskılamaktadır.
- Okullar, pedagojik birim olmaktan ziyade davranış kontrol mekanizmasına dönüşmüş; özerklik, proje tabanlı öğrenme ve dijital okuryazarlık gibi çağdaş uygulamalar sistematik biçimde ihmal edilmiştir.
- Bu model, Türkiye’nin insan sermayesi dönüşümünü durduran kritik bir bariyerdir.
3. Fırsat Eşitsizliği: Sosyoekonomik Tabakalaşmanın Eğitim Üzerinde Derinleşmesi
- Eğitimde fırsat eşitsizliği artık yapısal bir probleme dönüşmüş; nitelikli eğitime erişim gelir grupları arasında dramatik biçimde farklılaşmıştır.
- Liyakat dışı atama kültürü ve kurumsal kayırmacılık, hem öğretmen niteliğini hem kurumsal güveni aşındırmaktadır.
4. Dijital ve Teknolojik Entegrasyonda Stratejik Körlük
- FATİH gibi projeler, veriye dayalı planlama ve sürdürülebilirlik olmadan başlatılmış, sonuçta büyük bütçeler boşa harcanmış ve eğitim teknolojilerinde ciddi bir güven kaybı oluşmuştur.
- Türkiye’nin dijital eğitim altyapısı, OECD normlarının gerisinde kalmaktadır.
5. Müfredatta İdeolojik Merkezileşme ve Akademik Çoğulculuk Kaybı
- Tarih, felsefe, sosyoloji ve yurttaşlık gibi alanlarda tek perspektif dayatması, genç kuşakların eleştirel düşünme becerisini zayıflatmakta ve bilimsel niteliği sınırlamaktadır.
- İdeolojik merkezileşme, toplumsal kutuplaşmayı besleyen bir etki yaratmaktadır.
STRATEJİK ÇAĞRI: DEVLETİN TEPESİ HAREKETE GEÇMELİDİR
Türkiye, demografik avantajını hızla kaybetme riskiyle karşı karşıyadır. Mevcut eğitim yapısı sürdürüldüğü takdirde:
- insan sermayesi niteliği düşecek,
- rekabet gücü zayıflayacak,
- toplumsal eşitsizlik derinleşecek,
- ulusal güvenlik riskleri artacaktır.
Bu nedenle Cumhurbaşkanlığı makamı başta olmak üzere tüm yürütme organları, siyasi kaygılardan bağımsız, liyakat temelli ve bilimsel veriye dayalı kapsayıcı bir eğitim dönüşümünü derhal başlatmalıdır.
SONUÇ: EĞİTİM, TÜRKİYE’NİN STRATEJİK GÜVENLİK DOSYASIDIR
Türkiye’nin geleceği; özgür düşünen, üretken, teknolojik kapasitesi yüksek, kültürel olarak donanımlı bir kuşak yetiştirebilmesine bağlıdır. Bu doğrultuda eğitim sistemi, ideolojik çerçevelerden ve kısa vadeli politik tercihlerden arındırılarak bilimsel, katılımcı ve bütüncül bir devlet politikası hâline getirilmelidir.
