AKP’nin “Açılım” Raporu Tartışma Yarattı: Muhalefete Göre Örtülü Af ve Ceza Hukukunun Esnetilmesi

1 ABHABERCİa
Getting your Trinity Audio player ready...

SOLMEDYA –  AKP Grubu, Meclis’te kurulan “açılım komisyonu” kapsamında hazırladığı raporu dün Meclis Başkanlığı’na sundu. Böylece komisyonda yer alan tüm siyasi partiler raporlarını teslim etmiş oldu. Bundan sonraki aşamada komisyonun ortak bir metin hazırlamak üzere toplanması bekleniyor.

AKP’nin raporunda sürecin içeriğinden çok iktidarın politikalarına yönelik övgülerin yer alması dikkat çekerken; af, umut hakkı, anayasa değişikliği ve Terörle Mücadele Kanunu’na ilişkin doğrudan bir düzenleme yer almıyor. Ancak muhalefete göre raporda kullanılan dil ve çizilen çerçeve, özellikle ceza hukukunun geleceği açısından ciddi riskler barındırıyor. Metin, muhalefet tarafından “örtülü af ve ceza hukukunun esnetilmesi belgesi” olarak nitelendiriliyor.

Raporda, terör örgütünün fiilen tasfiye edildiği varsayımı üzerinden hukuki ve siyasal sonuçlar üretilmesi dikkat çekerken, bu yaklaşımın teyit mekanizması bölümünde MHP’nin raporundaki ifadelerle birebir örtüştüğü görülüyor.

 

CUMHURİYETİN KURUCU PARADİGMASI HEDEF ALINDI

Raporda Türkiye’nin yakın tarihi, “ret, inkâr ve asimilasyon politikaları” söylemi üzerinden ele alınırken, Cumhuriyet’in kuruluş sonrası dönemi tek taraflı ve ideolojik bir bakışla değerlendiriliyor. Devletin güvenlik politikaları “otoriter”, “vesayetçi” ve “baskıcı” olarak tanımlanıyor.

Muhalefet kulislerinde, bu dilin Cumhuriyet’in üniter yapısını ve eşit yurttaşlık ilkesini hedef aldığı, raporun kurucu devlet anlayışıyla açık bir hesaplaşma metni niteliği taşıdığı yorumları yapılıyor.

 

‘DEVLETİN RESMİ TEZLERİ DEĞİŞTİ’ SÖYLEMİ TEPKİ ÇEKTİ

Raporda “devletin resmi tezlerinin değiştiği” ifadesine açıkça yer verilmesi, muhalefetin en sert eleştirilerinden birini oluşturdu. Bu söylemin devletin sürekliliği ilkesini zedelediği ve güvenlik bürokrasisi ile yargının yıllardır yürüttüğü mücadelenin dolaylı biçimde yanlışlandığı savunuluyor.

Muhalefet kaynakları, bu yaklaşımın terör örgütlerinin uzun süredir dillendirdiği argümanlarla örtüştüğünü ve devletin kurumsal hafızasını yok saydığını ifade ediyor.

 

‘SABOTAJ’ BAŞLIĞI: MUHALEFETE VE İTİRAZ EDEN TOPLUMA ÖRTÜLÜ TEHDİT

Raporda en fazla tepki çeken bölümlerden biri, “süreci sabote edebilecek iç ve dış unsurlar” başlığı oldu. Metinde, sürece karşı çıkan çevrelerin dezenformasyon, psikolojik harp ve provokasyon yoluyla toplumsal algıyı manipüle edebileceği ileri sürülüyor.

Özellikle şehit aileleri, gaziler ve güvenlik güçleri üzerinden dile getirilecek eleştirilerin “risk alanı” olarak tanımlanması, iktidarın her türlü toplumsal tepkiyi bastırmaya yönelik bir zemin oluşturduğu şeklinde yorumlanıyor. Muhalefet, “kamu düzeni” ve “devlet otoritesi” kavramlarının siyasi bir baskı aracına dönüştürüldüğünü vurguluyor.

 

ŞEFFAFLIK SÖYLEMİ, DENETİMSİZ YETKİ Mİ?

AKP raporunda “maksimum şeffaflık” ve “hesap verebilirlik” vurgusu yapılmasına karşın, muhalefet bu söylemi inandırıcı bulmuyor. Zira metinde hangi adımların kimleri kapsayacağı, hangi fiillerin cezasız kalacağı ve hangi suçlara istisna getirileceği açıkça belirtilmiyor.

Bu muğlaklığın, yürütmeye geniş ve denetimsiz bir alan açtığı eleştirileri dile getiriliyor.

 

SDG İÇİN 10 MART MUTABAKATI ŞARTI

Raporda, SDG’nin Şam yönetimine entegrasyonunu öngören 10 Mart Mutabakatı’na uymasının sürecin önemli koşullarından biri olduğu ifade ediliyor. Belgenin sonunda ise PKK’lı teröristlere yönelik “rehabilitasyon” vurgusu yer alıyor.

 

CEZA HUKUKU SÜRECE ÖZEL Mİ YAZILACAK?

Raporda önerilen “müstakil ve geçici kanun düzenlemesi”, muhalefetin en sert tepki gösterdiği başlıklardan biri oldu. AKP bu düzenlemeyle ceza mevzuatına istisna getirilmediğini savunsa da, muhalefete göre bu yaklaşım fiilen adı konulmamış bir af mekanizması anlamına geliyor.

TMK, Türk Ceza Kanunu ve İnfaz Kanunu’nda “sınırlı ve geçici” değişiklikler yapılabileceğinin ifade edilmesi, ceza hukukunun kişiye ve sürece özel olarak yeniden yazılması riskini doğuruyor. Muhalefet, bunun hukukun genellik ve eşitlik ilkesine açıkça aykırı olduğunu vurguluyor.

 

‘BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ SORUMLULUK’ ADI ALTINDA CEZASIZLIK ENDİŞESİ

Raporda, geçmişte örgütle ilişkisi bulunan kişilerin durumunun “silah ve şiddeti reddetmeleri” temelinde yeniden değerlendirilmesi gerektiği ifade ediliyor. Muhalefete göre bu yaklaşım, cezasızlık rejiminin hukuki zeminini oluşturuyor.

“Suçu mazur görmüyoruz” ifadelerine rağmen, örgüt üyeliği ve örgütsel suçların topluma uyum politikaları adı altında hafifletileceği uyarısı yapılıyor. Bu durumun özellikle şehit aileleri ve mağdurlar açısından adalet duygusunu zedeleyeceği belirtiliyor.

 

Exit mobile version