Zaman su gibi akıp gidiyor. Büyük Âşık Mahzuni Şerif’i sonsuzluğa uğurlayalı 22 yıl olmuş.
Gençlik yıllarımızın, ilk yetişkinliğimizin can yoldaşıydı. Hem gecelerimizin, hem gündüzlerimizin, hem efkârlarımızın, hem o coşkulu mücadele yıllarımızın bir an bile yanımızdan hiç ayrılmaz arkadaşıydı. O büyük halk damarından geliyordu; Yunuslar, Bedreddinler, Pir Sultanlar soyundan bir âşıktı.
İlk ne zaman tanıştım onun hem yanık, hem isyankâr sesiyle, o güzel sazıyla bilemem ama, çok iyi bildiğim, Ardahan Ölçek köyünde devlet eliyle gerçekleştirilmeye çalıştırılan, resmi-sivil orman düşmanlarının ve hırsızların karşısına köylümüzle birlikte dikildiğimiz o orman mücadelesinin gecelerini onun sesi dolduruyordu. Bibim Sultan’ın odasında bibimoğulları Hafiz ve İlim, köylümüz Ahmet Çakmak ve diğer kardeşlerimizle birlikte gece yarılarına kadar onu dinler sabah da erkenden ya tırpanlarımızı omuzlar biçeneklerimizin yoluna dizilir, ya köylümüzle birlikte orman ve otlak hırsızlarına kafa tutmaya giderdik.
Tıbbiye 5. Sınıf öğrencisi olduğum yıl, Bingöl’ün Genç ilçesinde Yaz Stajı yaparken, geçtiğimiz günlerde yeniden görüştüğümüz o günün sağlık ocağı hekimi, şimdi Ankara Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi, Op. Dr. Ömer Cengiz’in hep anımsattığı gibi, jandarma ve polisin yakın takibindeki bir tıbbiyeli olarak benim, genç ziraatçı arkadaşlarımızın, sağlık ocağının devrimci şoförü Fevzi Bakkal’ın yoksul çilingir sofralarında, birlikte gittiğimiz köy sağlığı taramalarında, arazi keşiflerinde de Âşık Mahzuni Şerif yoldaşlık ederdi bize.
12 Mart Muhtırası sonrası dönemde onun sesi bize bayrak olmuştu sanki… Erim Erim Eriyesin, Bitmez Tükenmez Geceler, Dom Dom Kurşunu, Yedin Beni, Yuh Yuh, Maraş’tan Bir Haber Geldi, Fadimem, Gül Yüzlüm, Ciğerparem, Mevlam Gül Diyerek, Merdo, Dostum Dostum, Han Sarhoş Hancı Sarhoş, Çeşmi Siyahım, Yalan Dünya, Ağlasam mı?, Abur Cubur Adam, Katil Amerika, Bu Mezarda Bir Garip Var, Ekmek Kölesi ve daha niceleri… Gülden Karaböcek’ten Zeki Müren’e, Zara ve İbrahim Tatlısses’ten Ahmet Kaya’ya, Mahsun Kırmızıgül’den Murat Göğebakan’a, Selda Bağcan’a kadar birçok sanatçı onun güfte ve besteleriyle beslendi, ün kazandı. Bitip tükenmeyen bir hazine gibiydi Mahsuni. O hazinenin bir ucu binlerce yıllık sözlü halk kültürü geleneğine, bir ucu günün en can yakıcı olaylarına dokunuyordu çünkü.
Halk kültürüne, şiirine gönül vermiş, kendini o dile, o deyişlere ve devrimci bir tutuma bir dava insanı olarak adamış Âşık Mahzuni’nin 453 plağı, 58 kaseti ve yayımlanmış 8 adet kitabı bulunuyor. Ayrıca TRT tarafından çekilmiş 2 adet belgeseli de var. Sivas Dramı adlı türküsünü, 1993 yılında yaşanan Sivas Kırımı’nda yaşamını yitirenlere ithaf eden Mahzuni Şerif, Halk Ozanları Federasyonu tarafından dünyanın en büyük 3 ozanı arasında gösterilmiş…
Yaşadığımız günlerin karmaşası, emperyalizme yardakçılık yaparak ülkemizi yağmalattıran, Orta Çağ ve Orta Doğu bataklığına sürüklemeye çalışan ikiyüzlü politikacıların üzerimize bindirmeye çalıştığı karanlık ne denli can sıkıcı olursa olsun, birileri ne kadar umutsuz kalırsa kalsın, kukumav kuşları gibi ortalığa karamsarlık salarsa salsın, biz o damara dokunmuş kuşaklar ve vicdanlar olarak son nefesimize kadar iyilik, güzellik ve adalet için mücadeleyi sürdüreceğiz. Mahzunilerden, Ruhi Sulardan, kendi sehpasına tekle atma yiğitliğini göstermiş, karıncaya bile kıyamamış Denizlerden el aldık biz. “Tıbbiyeli 68liler”den kalanlar olarak bugün buluşacağız, o güzel mücadele günlerini anacağız.
Âşık Mahzuni Şerif ve devrimci mücadele ölümsüzdür. Halk kültürünün güzel sesi, yiğit sözü, hiç sönmeyen sabahyıldızımızdır.
Selam olsun Mahzuni Şerif’e, selam olsun devrimcilere…
Gününüz aydın olsun değerli dostlar…
16 Mayıs 2024, Alper Akçam