Bu ara robotum sanki.
Basıyorum on//of düğmeme
Fırlıyorum yataktan/ giyinmeye
İki saat gardırop başında durup keseme ajitasyon yapar gibi
Vallahi yok! Gibi.
.
”mevcutları yoldan bir çöp arabası geçse de
Beşinci kattan fırlatsam ”der gibi,
-Yok!
-Yok!
Sahi benim giymeye hiç bir şeyim neden yok!
Peki, aldıklarım nereye gitti…
Gitmedilerse dolabımı niye terk etti
*
Hayatımda olduğu gibi , hiç bir şey olduğu yerde değil…
Belki bir süre sonra kendimi de bulamayabilirim…
Bu teras katındaki minicik evimizde
Aslında bu ara yazmak da istemiyorum.
Aslında bu ara yazmamakta istemiyorum.
Aslında bu ara ben ne yapmak istediğimde bilmiyorum!
”elimde kalemimle kadınlara bıyık,
Erkeklere kalem çekmek istiyorum gözlerine”
Olmadı resimlerine.
En çokta göğüs kafeslerine.
Kalplerine…
Kalemimi batırmak istiyorum. İçine, içine
Bilmiyorum. Niye asabi oldum ben böyle.
*
-bu ara. Âmâ benim içim karışık.
Bu yazıyı da zorla yazıyorum artık!
Gözümden uykuda akmıyor, ayrıca
Ve sanırım ben zorlanıyorum insanlara inanmaya…
Uyum sağlamaya, dolayısıyla.
Ben kendimi her koşulda ifade edenlerdenim…
Benim koşullarımın içi ve dışı birdir ayrıca…
Bağcıya
Üzümcüye
Şarapçıya ayrı değil!
Sonuçta ayni
Hepsinin de suyunun çekildiği yer…
Şarap yokken aşk helâl değil!
*
Ayrıca bütün ayrılıklar ihtişamlıdır.
Sessizce su dökülmez ardından gidenlerin!
Gidenlerde sessizce gider zaten.
Bir vedaya tenezzül etmeden.
Bazen bir veda acıtmaz içimi…
Vedayla sonuçlanan bir aşk varsa inanmamam ondandır…
Hiç bir sevi görünmezlikler de yok olmaz. Yol alır ama
Sorsam şimdi tüm insanlara;
Uçuyor havada ayrılığın hakkında afet, kimi yangın, kimi kar, der.
Sığmaz dakikalara…
Ayrıca anlatılacak da değil!
Alnımız açık, telaşımız zor değil!
İnsanlar bana gebe değil. Bende insanlara
Muhabbetimiz artık yavan, hoş değil!
Diyorum da hep inanılmıyor; bence artık aşklar yediveren gülü değil!
Susmalıyım diyorum kendi kendime.
Bu gidiş tekin değil! ‘susarken düşünme ya da düşünmeme arasında geçen
her eylem benim dünyama ait değil…
BEN KONUŞKANIM!
Ayla Gürel