Not: Farklı bakış açılarıyla devam edecek…
Türkiye’de barış kavramı, siyaset ve uluslararası ilişkiler açısından sıkça gündeme gelmekte. ABD, PKK ve Türkiye yönetimi arasında yürütülen görüşmeler, kamuoyunda farklı yorumlara neden oluyor. Ancak bu süreç, gerçekten halkın yararına mı yoksa belirli grupların çıkarlarını mı diye insanın aklına sorular geliyor.
Türkiye’de “barış” adı altında yürütülen bu siyasi süreç, aslında bir ülkeyi daha özgür kılmaktan ziyade belirli aktörlerin çıkarlarını koruma amacını taşıyor. Erdoğan ve yönetimi, anayasa değişikliklerini bir gereklilik gibi göstererek kendi siyasi gücünü artırmaya çalışıyor. Bu süreçte küresel güçler ve PKK’ye tavizler verilirken halk için somut bir kazanım sağlanmıyor.
Peki, gerçekten bir savaş ortamı olmamasına rağmen bu barış söylemi neden bu kadar güçlü vurgulanıyor? Barış adı altında kurulmaya çalışılan otoriter düzenin arkasında hangi hesaplar yatıyor?
- Türkiye’de Gerçek Barışın Dinamikleri
Türkiye’de Türk ve Kürt halkları tarih boyunca yan yana yaşamış, sokakta aralarında hiç kavga yok, hatta birbirleriyle kız almış, vermiş, akraba olarak etle tırnak gibi kaynaşmışlar, aile bağları kurmuş, kültürel ve ekonomik olarak kaynaşmışlardır. Kısaca halk arasında bir çatışma olmadığı halde, siyasi aktörler sürekli bir barış süreci ihtiyacından bahsediyor. Oysa sokakta Türk ve Kürt halkı yıllardır barış içinde yaşamaktadır.
- Toplumsal Uyum: Evlilikler, iş ortaklıkları, komşuluk ilişkileri ve kültürel birliktelikler
- Siyasal Manipülasyon: Halkın gündelik hayatında hiçbir bölgesel çatışma olmamasına rağmen yapay bir kriz algısı yaratılması
- Gerçek Barış ile Siyasi Barışın Farkı: Halkın kendi oluşturduğu barış ve siyasi aktörlerin pazarlık ettiği sözde barış süreci
Barış süreci, sadece belirli politik grupların hedeflerine ulaşmasını sağlayacak bir aracı olarak kullanılıyor. Halk zaten birbiriyle barış içindeyken, bu sürecin gerçek amacı halkın özgürleşmesi mi, yoksa siyasi elitlerin gücünü pekiştirmesi mi?
- Küresel Güçler, PKK ve Taviz Politikası
Erdoğan yönetimi, sözde barış süreci adı altında hem küresel güçlere hem de PKK’ye belirli tavizler veriyor. Bu süreçte halkın doğrudan çıkarı gözetilmezken, yönetici elitler kendi pozisyonlarını güçlendiriyor.
- ABD’nin Bölgesel Planları: Türkiye üzerinde etkisini artırma çabaları ve yönetim üzerindeki ekonomik ve askeri baskılar
- PKK’nin Talepleri: Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü ve Irak-Suriye ekseninde Kürt kazanımlarının genişletilmesi
- Erdoğan’ın Hesapları: Güç konsolidasyonu ve başkanlık sisteminin daha da sertleşmesi
Savaşın olmadığı bir ülkede bir barış sürecinin zorunlu tutulması aslında doğrudan siyasi bir oyun olarak karşımıza çıkıyor. Gerçek bir barış ihtiyacı olmadığı halde uluslararası aktörler ve yönetim bunu bir araç olarak kullanıyor. Halkın iradesinin yok sayıldığı ve siyasi pazarlıkların merkezi haline gelen bir süreç gerçek barış sağlayabilir mi?
III. Anayasa Değişikliği ile Otoriterleşme Süreci
Türkiye’de demokratik reformların geliştirilmesi gerekirken, anayasa değişiklikleri barış adı altında baskıcı bir yönetim sisteminin kurulmasına hizmet ediyor.
- Genişleyen Başkanlık Yetkileri: Erdoğan’ın kendisine daha fazla karar yetkisi tanıyacak düzenlemeleri zorlaması
- Özgürlüklerin Daraltılması: Muhalefetin baskı altına alınması, medya kontrolü ve halkın siyasal süreçten uzaklaştırılması
- Halk için Gerçek Kazanım Var mı? Barış söylemi üzerinden otoriterleşmenin derinleşmesi
Halk için somut hiçbir değişiklik yapılmazken, siyasi ve ekonomik elitler konumlarını sağlamlaştırıyor. Anayasa değişikliği, halkın daha özgür olması için değil, yönetici kesimin daha fazla kontrol sağlaması için bir araç haline gelmiş durumda.
Sonuç: Barış Söylemi ile Kurulan Otoriter Düzen
Savaşın olmadığı bir ülkede barış sürecinin gerekliliği sürekli gündeme getirilirken halkın gerçek kazanımları göz ardı ediliyor. Yönetici elitler koltuklarını sağlamlaştırırken halkın ekonomik, sosyal ve siyasal hakları daha da geriye gidiyor.
Barış mı, yoksa sadece otoriter bir düzen mi kurulmak isteniyor? Halkın iradesi olmadan bir sistem kurulursa gerçek barış nasıl sağlanabilir?
Bu süreçte kaybeden halk, kazanan ise siyasi elitler olacak. Türkiye’nin geleceği, bu sistemin nasıl yönlendirileceğine ve halkın gerçek anlamda nasıl söz sahibi olacağına bağlı olacak.
BAZILARI KAZANDIKLARINI ZANNEDİYOR KAYBETTİKLERİN FARKINDA BİLE DEĞİL