Amerikalı ve Avrupalı emperyalistler, yoksulluk ve borç içinde, yıllarca süren savaşlardan insan kaynaklarını büyük oranda kaybetmiş, özellikle işgalci Yunan askerleri tarafından tüm yerleşim yerleri yakılıp yıkılmış bir ülke devralan Türkiye Cumhuriyeti’nin fazla yaşayamayacağını, birkaç yıl içinde yıkılacağını düşünüyor, bir yandan da içimizdeki hainleri kullanarak isyanlar çıkartıp yıkılışı hızlandırmaya çalışıyorlardı. Bundan o kadar emindiler ki elçiliklerini bile Ankara’ya taşımadılar.
Ancak tüm çabalarına karşı yıkamayınca, bükemeyeceklerini anladıkları bileği öpüp, 1927’de tıpış tıpış elçiliklerini Ankara’ya taşıdılar.
Bununla birlikte pes etmediler ve Türkiye Cumhuriyetimizi yıkmak için çalışmalarını sürdürdüler ve sürdürmekteler. Bu amaçla satın aldıkları vatan hainlerinin yanında, aymazlık (gaflet), sapkınlık (daaalalet) ve hatta hıyanet içindeki Atatürk’ten sonra başa geçen bazı yöneticilerden de yararlandılar.
Tüm bu saldırı ve ihanetlere karşın Cumhuriyetimiz 100 yaşına girdi.
100’ncü yılı, Gazze’yi falan bahane eden devlet kutlamak istemedi ya da kerhen kutluyor gibi göründü. Ancak Türk milleti Cumhuriyetine sahip çıktı ve neredeyse bir aydan beri 100’ncü yılı kutluyor.
İşte fotoğraflarda görüldüğü gibi, bir köylü paraya kıymış büyük bir Türk Bayrağı almış ve bir çubuğu gönder yaparak bahçesine asmış. Başka köylüler, Trakya’dan Anadolu’ya traktörleriyle tarlalarına, uzaydan görülecek kadar büyük harflerle “CUMHURİYET 100 YAŞINDA” yazmışlar.
Atatürk, “Toroslar’da dumanı tüten tek bir yörük çadırı varsa, şunu iyi biliniz ki hiçbir güç bizi yıkamaz” demişti. Görüldüğü gibi bir çadırda değil, binlerce çadırda ve köy evinde Cumhuriyet ateşi yükseliyor.
Bu nedenle emperyalistlerin de işbirlikçisi hainlerin de hevesleri kursaklarında kalacak, Cumhuriyet sonsuza dek yaşayacaktır…