Belli ki, “iktidar” emekli aylığında “iyileştirme” yapmak için yılbaşını bekleyecek! O zamana değin
yaşamını nasıl sürdürdüğüne aldırmayacak; mevsimsel besinlerinden yararlanmadan yaz aylarını nasıl
bitireceğine/ kış ayları için nasıl bir hazırlık yapacağına bakılmayacak! Ancak yeni yıl yaklaşırken, o
güne değin oluşacak enflasyon sarmalında nasıl canının yanacağını/ nasıl ayakta durma uğraşı
vereceğini umursanmadan, yaklaşan “yerel seçimler” öncesinde algı yatırımı olarak aylıklar
artırılacak!
“İktidarın” önde gelen, halkı “en iyi” düşünen olduklarını ileri süren, çıkmazda kaldıklarında dar
gelirlinin cebine göz dikenler için akıl yürütmek, “anlamlı” bir yaklaşımda bulunmak, “haklılık” aramak
olanaksız! Şunu neden anlamıyorlar: Canlı doymadan, temel gereksinmelerini karşılamadan yaşamını
sürdüremez, yaşadığı toplumda da “sağlıktan” söz edilemez! Ülkenin bir zorluğu varsa, her yurttaş
kendi ölçütünde destek olmalı; tamam! Savurgan sayılan her şeyden uzaklaşılmalı, az kazanandan az/
çok kazanandan çok vergiler alınmalı da, öyle olmuyor ki! “İktidar”, sıkıştığı her süreçte dar gelirlinin,
emeklinin, emekçinin üzerine çullanmayı, onları daha da acılandıracak yaptırımlar uygulamayı erek
sayıyor! Yol bu mu?
***
Geçtiğimiz günlerde yazmıştım; yılbaşından bu yana, emeklinin aylığıyla alınacak ekmek sayısı
binaltıyüzlerden binlere gerilemişti! Ekmek sayısının üçte birinin yok olmasına karşın, emeklinin
enflasyon altında ezdirilmediği, bundan sonra da ezdirilmeyeceği yönünde açıklamalar yapmaktan
uzak durmamışlardı! Komik değil mi?
Sokağı bilmiyorlar mı diyeceğim, yedibinbeş lirayla ne alınabiliyor sormuyorlar mı diyeceğim, ev
kiralarında yaşanan aymazlıklar konusunda bilgileri yok mu diyeceğim de; koca yirmibir yıldır ülkenin
başındalar, her kentten vekilleri var/ seçmenleri var, kendi medyaları yer vermekten uzak dursa da
sosyal medyada sayısız yaşam öyküsü dolanıyor, onları da mı görmüyorlar/ duymuyorlar anlamakta
zorlanıyorum!
***
Yurdun her kentinde mahalleler zapt eden sığınmacılarla, denize kıyısı olan kentlerin her tür
olanaklarından yararlanmada zorluk yaşamayan turistlerin “sevinci/ erinci” yerinde! Ancak bu yurt
için emek vermiş, zemheri soğuğa karşı durmuş, sarı sıcakta boş durmayan yurttaşlar “yabancıya”
sağlanan olanaklardan uzak!
Dar gelirli, emekli her zamankinden daha çok “zorluklar” karşısında kaygılı; bir gün sonrasını/ iki gün
sonrasını düşünebilmekten/ hayal kurabilmekten uzak! Bu yaşanan kaygıların çözümü için de yerel
seçim öncesini “göstermek”, o zamana değin yurttaştan bugünkü yaşadığı “acıların” katlanmasına
sessiz kalmak…
***
Bunun savsaklanacak durumu yok! Göz göre göre insanların beslenebilmesi için gereksinen tüm temel
ürünlere ulaşmak her gün biraz daha zorlaşıyor! Alınamıyor, tüketilemiyor! Bu olgunun “toplumsal
sağlık” açısından ne denli önemli olduğu, gelecek için beslenememiş/ salpa/ cılız/ uyuşuk bir
toplumun başarısızlıklara sürükleyeceği de unutulmamalı! Üçten/ beşten değil, nüfusun üçte
ikisinden söz ediyorum; ne şakası, ne de düşünecek zamanı yok bunun! 030823
Oktay EROL