“İnsan olmak büyük iştir; bütün bir yaşam bile bu işe yetmeyecektir” Bertolt Brecht
Tarihten öğrendiğimiz kadarıyla ilk insan hakları düzeni Sümerlerde görülmektedir. İşçi, usta, işveren ilişkisini düzenleyen yazılı tabletler de bunun bir göstergesidir. İnsan hakları mücadelesi tarih her döneminde kesintisiz devam etmiştir. Spartaküs, Romalı köle tacirlerine, Prometheus, mitolojik çağın tanrılarından ateşi alarak tiranlığa karşı durarak mücadelenin sembolü olarak tarihte yerini almışlardır.
Yakın Çağın bireysel haklarla ilgili en önemli yazılı belgesi 1215 tarihli Magna Carta’dır. Kanunsuz tutuklamaları, mala el konulmasını, keyfi vergi alınmasına tepkidir. İngiltere‘de anayasal düzenin temelini atan 1689 tarihli Yargı Güvenceleri (Bill of Rights) parlamento ve vatandaş haklarını belirlemiştir. Thomas Jefferson tarafından 1776‘da yazılan on üç İngiliz sömürgesinin Amerikan Bağımsızlık Beyannamesi (Virginia Haklar Bildirgesi) ise eşitliği, politik özgürlükleri, hükümet edenlerin sorumluluklarını düzenlemiştir.
Bu beyanname, hükümetlerin halkın refahı için var olduğunu, güçlerini halktan aldıklarını belirtmektedir. .Fransa‘da feodalitenin tasfiye edildiği ve şimdiki anayasal düzenin temelinin atıldığı 1789 Evrensel İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi özgürlükleri, mülkiyeti ve yasa önünde eşitliği güvence altına almayı getirmiştir.
- yüzyıl tarihi, emperyalist paylaşım ve sömürge halklarının sömürgecilere karşı verdikleri kurtuluş savaşlarının tarihi olduğu kadar insan hakları mücadelesinin de tarihidir. İnsanlığın bu yüzyıldaki en önemli kazanımlarından biri de 50 milyon insanın hayatına malolan II. Dünya Savaşı’nın bitiminden üç yıl sonra, 1948 yılında Birleşmiş Milletler tarafından yayımlanan, insan temel hak ve özgürlüklerinin belirlendiği İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’dir.
İnsan haklarının kaynağı yaşamdır. Ayrımcılığın, ırkçılığın, yoksulluğun zihinlerden silinmesini getirir. Siyasal haklar demetiyle, hem ekonomik ve sosyal haklar demetiyle hem de dayanışma hakları kavramını içine alır. İnsanlık onurunu, eşitliği, özgürlüğü, barışı kapsamaktadır. Evrenselliği ve bütünselliği getirir. İnsan hakları insanı sadece korumakla yetinmez, geliştirmeyi de amaçlamaktadır. İnsanın yaşam kalitesini artırmaya yönelik her türlü uğraş da insan hakları kavramına girer.
İnsanların, cinsiyeti, dili, dini, etnik kökeni, rengi, ekonomik ve sosyal konumu ve kültürel özellikleri bu haklardan yararlanmasına engel değildir. İnsan hakları, insana saygı gösterilmesiyle, bütün insanların bu değer ve saygınlığa ulaştırılması için çaba sarf edilmesi gerektiğini anlatır.
İnsan hakları, insanın onuruyla yaşaması için gerekli olan tüm özellikleri ortaya koymaktadır. insanlık, ne haklar bir “izne” tabi değildir ve izin verilerek yaşanmaz. Bunlar, insan, hakları da hak olduğu için yaşanır. Çünkü insan hakta, hak insandadır . İnsan hakkı, hakta insanı korur. Bu haklar, insanların barış ve huzur içinde, eşit haklarla ve eşit insan olarak bir arada yaşamasını sağlayan unsurlardır. Adalete, halkın kendi kendini yönetmesine katkı sunmuştur.
İnsan hakları, devletlerin, kültürlerin, coğrafyaların çizdiği sınırların ötesinde kabul gören vazgeçilmez bir değerler sistemi olarak çağdaş dünya düzeninin temelini de oluşturmaktadır. Muhyiddin Abdal’ın dizeleriyle insana uzanalım: “İnsan insan derler idi/İnsan nedir şimdi bildim/Can can deyu söylerlerdi/Ben can nedir şimdi bildim”
Özgür KARAKAYA
ozgur694@hotmail.com