İşkence, İnsanın insana ettiği eziyetin adıdır. İnsanlık dışı bir eylem olan işkence ürkütücülüğün belleklerde yerini alması , zorla cevap alma girişimidir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 17’inci maddesinin 3 ‘üncü bendi‘ kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz’ demektedir. Bu durum bakın uygulamada nasıl?
İşte Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın (TİHV) açıkladığı bazı istatistikler şöyle:
Gözaltında veya cezaevinde 2000 yılında ölenlerin sayısı 59 kişi. 2001’de bu sayı 57 kişi 2002’de 48’. 2003’te ise 22 bir 2004’te gözaltı ve cezaevinde 38 kişi öldürülmüş. 2005’te 16 koruma altındayken öldürülenler sayısı 2006’da 11, 2007’de 10, 2008’in ilk dokuz ayında ise işkence sonucu ölümler 29…
İktidarlar işkence mağdurlarının haklarıyla ve sorunları konusunda yapıcı bir çözüm üretemediklerinden işkenceler devam etmektedir 21 yüzyılda.
İşkence ile mücadele edilecekse iktidar yönetsel ve yasal düzenlemelerinin uygulanmasının takipçisi olması gerekir.
Legal bir dergiyi satan Engin Ceber ‘in demir çubuklara başını vurarak öldürülmesi Ferhat Gerçek’in sakat bırakılması ve aynı şekilde Metin Göktepe’nin gözaltında kaybedilmesi halkın üzerinde kurulmaya çalışılan baskıların zaman zaman dışa vurmasıdır. Yapanlar düşünmezler ki o insanların ruhsal durumlarını bundan sonraki yaşamlarının nasıl olacaklarını, vicdanların yaralanacağını.
İnsanca yaşamın onurluluğunu daima muhafaza etmeye çalışmalı ki halkımız başi dik yarınlarına ulaşsın. Halbuki önemli olan insanı kaybetmek değil yaşatmak değil midir? Büyük usta Ruhi Su’nun şiirlerinden birindeki güzel dörtlüğü anımsayarak çözümün demokrasiyle beraber hak ve özgürlükler de olduğunu bilelim:
Ne Mutlu ki Bize İnsan Olmuşuz
İnsan Sevgisini Gerçek Bilmişiz
İnsanın Dalında Açıp Gülmüşüz
Muhabbet İnsana İnsana Muhabbet.
Özgür Karakaya