Advert
Sibel ÖZBUDUN
featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

DOĞUBAYAZIT FESTİVALİ, ÖZKÖK ÖFORİSİ VE PASİFİKASYON DOKTRİNİ[*]

 

SİBEL ÖZBUDUN

“Bu ülkede pirinç fiyatlarından karayollarına
ve turistik yörelere kadar ulusal güvenlikle
ilgili olmayan tek bir sorun yoktur.
Eğer çok derin bir düşünürseniz,
bu da bir ulusal güvenlik meselesidir.”[1]

Ertuğrul Özkök, çok mutlu olmuş. Kendini “bu ülkenin imtiyazlı bir vatandaşı gibi hissedecek kertede… Sebep?

Balıkesir’de AKP’li Büyükşehir Belediyesi’nin Hande Yener konserini yasakladığı saatlerde kahramanımız “Türkiye’nin en doğusundaki bir ilçemiz” olan Doğubayazıt’ta bir müzik festivalindeymiş… Festival çerçevesinde düzenlenen konsere genç, orta yaşlı, kadın erkek, başı açık, örtülü onbinler katılmış…

Valilik konseri yasaklamak bir yana, trafikten asayişe, her şeyin pürüzsüz yürümesi için tüm olanakları seferber etmiş. Başı kapalı ve açık genç kadınlar aynı coşkuyla, aynı beden diliyle dans etmişler konser boyu. Özellikle bu, Özkök’ü çok etkilemiş: “Başörtüsü evdeki kızı sosyalleştirecek” diyen Nilüfer Göle’ye hak vermiş. Sahneye çıkan sanatçıların söylediği Türkçe-Kürtçe şarkılara Türk, Kürt, modern, muhafazakâr, AKP, CHP, MHP, HDP, İyi Parti ayrımı gözetmeksizin tüm izleyiciler, bir ağızdan eşlik ediyormuş. Ama en çok rağbeti Bella Ciao’nun disko versiyonu görmüş. Ertuğrul Özkök anlamış ki “küresel disko yerel ‘Haney’i ezip geçmiş[2]

Ertuğrul Özkök, bilirsiniz, iyimserdir… Kafasında Doğubayazıt konserini yıllar önce Kaliforniya/ Coachella’da izlediği Rock konseriyle karşılaştırırken, Balıkesir’de Hande Yener’in yasaklandığı haberini almış, “Acaba,” diye soruyor kendi kendine; “konser ve festival yasaklamaları Ankara’daki hükümetin politikası değil mi? Yani her şehir ve kasabada, kendini mahallenin ahlak zabıtası zanneden üç-beş kişiden ibaret sözde sivil toplum kuruluşlarının, bazı işgüzar vali ve kaymakamların işi mi…”

İlerlemeden, bir küçük not: Ertuğrul Özkök’ün Doğubayazıt konserinden çok, ama çok etkilendiği günlerde, belki de saatlerde İnternet sitesi Kısa Dalga’ya bir manşet düştü. “(Doğubayazıt’la sınırdaş) Van’da uyuşturucu kullanım yaşı 10’a kadar düştü.” Haber (özetle) şöyle:

“Van İl Emniyet Müdürlüğü’nün 4 Temmuz 2023 tarihinde paylaştığı basın bültenine göre, 1-30 Haziran tarihleri arasında gerçekleştirilen operasyonlarda, toplamda 209 kilo 8 gram metamfetamin, 191 kilo 962 gram esrar, 28 kilo 20 gram skunk, 19 kilo 38 gram eroin, 2 kilo afyon sakızı, 1 kilo 738 gram bonzai, 22 bin 712 adet sentetik ecza ve 54,34 litre asit anhidrit ele geçirildi. Bu miktardaki uyuşturucunun ele geçirilmesi ise Van’daki uyuşturucu ticaretinin boyutunu ortaya koyuyor.

Gazete Duvar’dan Kadir Cesur’un haberine göre uzmanlar, ele geçirilen uyuşturucu miktarının, gerçekte ortaya çıkan sorunun yalnızca bir kısmını yansıttığını ifade etti. Avukat Ümit Avcı, Van’ın sınıra yakın olmasının yanı sıra, istihdam sorunlarıyla birlikte uyuşturucu ticaretinin de cazip bir merkezi hâline geldiğini belirtti. Yıllar önce uyuşturucu için kullanılan güzergâhın Karadeniz’e kaydığını fakat Van’ın uyuşturucu sevkiyatı konusunda niteliğini hâlen kaybetmediğini belirten Avcı şöyle konuştu:

‘Van, uyuşturucu konusunda en önemli nokta. Talep var ve o talebi karşılamak için can atan bir grup var. Bu görünen ve resmi olarak açıklanan uyuşturucu miktarından çok daha fazla. Geçmişte devlet görevlilerinin kimliklerini kullanarak, bir kısmının da suça bulaşmış devlet görevlilerinin yardımıyla da yapıldığı düşünüldüğünde, uyuşturucunun büyük çoğunluğu belki yakalanmadan buradan geçiyor. (…) Peki bu konuda devlet ne yapıyor? Devlet, Van’da gençliğin uyuşturucudan kurtulmasını istiyor mu ya da Van’da uyuşturucunun arzını kesecek bir tedbir almak istiyor mu? Ben bunu samimiyetle istediğini düşünmüyorum.

Çünkü uyuşturucuya bulaşmış bir toplum, duyargalarını yitirmiş bir toplumdur. Yönlendirmeye müsait bir toplumdur. Etkisiz ve silik bir yapıdır. Dolayısıyla, okuyan, kendini geliştiren, üreten bir gençlik yerine, uyuşturucu batağına bulaşmış, birbirine zarar veren, geleceğini yok eden ve kontrol edilebilen, hatta belirli suçlar için kullanılabilen bir gençlik, maalesef bir kısım kişilerin de isteyebileceği bir şey. Van’ın özel durumu biraz da buradan kaynaklanıyor’…”[3]

Suyun Batı yakasında birbiri peşi sıra festivalleri, konserleri yasaklayan, giderek ilkokul çocuklarını haremlik-selamlık olarak ayırıp kızlar için ayrı okullar açmayı tasarlayan, kadın kamu görevlilerinin, cezaevlerindeki kadın tutsakların etek boylarını cetvelle ölçen yetkililer, beri yakasında, Kürt coğrafyasında, rock konserleri için kamu görevlilerini seferber edenler…

Derken aklıma Perquin düştü. El Salvador’da, FMLN gerillalarının isyanının merkezi, dağın eteğinde kurulmuş küçük bir kent… Bir kamyonetin arkasındaki tahta sıraların üzerinde kıvrıla kıvrıla uzanan patikadan dağdaki, artık bir açık hava müzesine dönüştürülmüş eski gerilla merkezine doğru yolculuk. Museo de las Armas, FMLN’in dağdaki gizli istasyondan El Salvador halkına seslendiği Radio Venceremos stüdyosu…

Ziyaretimizi tamamlayıp kente döndüğümüzde manzara şaşırtıcıydı. Günlerden cumartesi. Sokaklarda in cin top oynuyor. Perdeleri açık pencerelerden görebildiğimiz kadarıyla evler de bomboş… Sanki bizim yokluğumuzda bir acil durum ilanıyla kent boşaltılmış.

Sokaklarda gördüğümüz tek canlı, bir kadın polis memuru. Çar naçar yanına yanaşıp soruyoruz: insanlar nerede? Kadının yüzünde geniş bir gülümseme. “Ah, señor, señora, yeni açılan AVM’dedirler. Filanca duraktan kalkan falanca numaralı otobüsle ulaşabilirsiniz.”

Filanca duraktan falanca numaralı otobüse binip sözü edilen AVM’ye ulaştık. Ortalık panayır yeri. Alışveriş merkezinin önündeki açık alanda cazbant, cambazlar, madrabazlar, atlıkarıncalar, çarpışan otomobiller, akvaryum içinde deniz kızları… Seyir bedava… Perquin halkı büyülenmiş gibi izliyor. AVM’nin içinde dükkânlar bomboş, koridorlar hıncahınç. Perquin’li köylüler vitrinlerin önüne yığılmış, Madame Coco’ları, Zara’ları, Versace’leri gözleriyle tüketiyorlar. Alis Harikalar Diyarında…

* * *

68’lerin TİP’li Ertuğrul Özkök’ü iyi bilir, “pasifikasyon” diye bir strateji var; ABD’nin Vietnam savaşı sırasında klasik anlamını bulan.

Kavramın tarihi ise daha eskilere dayanıyor: Kadim Romalıların imparatorluk topraklarında uyguladıkları, askeri ve siyasal pratiğe gönderme yapan pacificato (barışa dönüş, yatıştırma, uyarlanma, uzlaşma) kavramından türetilmiş. Fransa’nın 19. ve 20. yüzyılda sömürgelerinde fetih ve ilhakın ardından uyguladığı askerî-siyasal pratikleri tanımlamada başvurulan kavram böylelikle askeri literatüre yerleşmiş.[4] İşgal edilen topraklardaki isyancı unsurlar askeri-polisiye uygulamalarla bertaraf edilmesi ve ardından girişilen “uygarlaştırma” (“yani fetih ve yönetimin masraflarını karşılayabilmek için bölge halkı ve doğal zenginliğinin sömürülmesi”[5]) harekâtını birlikte tanımlamada kullanılıyor. 1870’lerde Tonkin ve ardından da Madagaskar’da “pasifikasyon”u sağlayan Fransız sömürge yöneticisi General Pennequin ile Luang Prabang (Laos) konsolos yardımcısı Auguste Pavie’nin imal ettiği “yürekleri fethetme” teması ve programı, teriminin belirleyici unsuru hâline geldi. Anglo Sakson sömürgeciliğinde ise bunun karşılığı “yürekleri ve akılları kazanmak” olacaktır: “salt kaba kuvvet kullanımından çok, yerli halkları tümüyle sistem içinde işleyen aktörlere dönüştürerek kendi tahakküm sistemlerine dâhil etmeyi hedefleyen bir strateji.”[6] Strateji günümüzde ise, “iç savaşın yıkıma uğrattığı bölgede barışı sağlamanın yanısıra, tüm olanakları seferber ederek anlaşmazlıklara son verme ve bu uğurda siyasal uzlaşı çabalarının yanısıra arazi ve nüfusun durumuyla uyarlı baskıcı önlemleri devreye sokma”yı ima etmektedir; savaşın aksine, “yasa”nın egemenliğini sağlamak için girişilen ve uzun bir sürece yayılan farklı ve eşzamanlı çabaları içerir.

ABD’nin Vietnam serüveni ise, “pasifikasyon”un klasik örneği olarak geçmiştir askerî tarihe. ABD İleri Araştırma Projeleri Ajansı için hazırlanan ve ikinci cildi pasifikasyonun “askerî” veçhelerindense güvenlik-yönelimli olmayan veçhelerine odaklanan Mart 1972 tarihli bir raporda[7] toprak reformu, sağlık merkezleri, okullar, yol-köprü inşası, yardım malzemesi dağıtımı, yerel yönetim birimlerinin oluşturulmsı vb. (CIA bağlantılı) AID (Uluslararası Kalkınma Ajansı)’in Vietnam kırsalındaki faaliyetleri ayrıntılandırılmaktadır. ABD’nin Vietnam’da yürüttüğü (askeri-olmayan) pasifikasyon faaliyetlerinin büyük bölümünün, AID elemanlarının “Batı-merkezci” bakış açılarıyla malûl olduğu, Güney Vietnam’daki misyonlarını “ulus kuruculuk”, ülkenin modernleşme süreçlerine destek olarak gördükleri, bunun da Vietnamlıların kültürel özelliklerini hiçe saydığı eleştirisini[8] de içeren raporun en can alıcı noktası ise, kanımca ABD’nin Vietnam’a müdahalesinin başladığı yıllarda nüfusun yüzde 80 kadarının kırsalda yaşarken, savaş sürecinin ülkede hızlı bir kentleşmeye yol açtığı, dolayısıyla da “kırsal” bir topluluk için geliştirilen pasifikasyon stratejilerinin kentleşmiş bir toplumda işlemeyeceği uyarısıdır:

“Önümüzdeki yıllarda gelişmekte olan ülkelerin üçüncü dünyasında her yerde ve özellikle de Latin Amerika’da uluslar artan ölçüde kentleşecektir. Vietnam tarzı kırsal ayaklanmalar ortadan kalkacak olmasa da, eğer bu uluslardan bazıları bizden başlangıç hâlindeki ya da süregiden ayaklanmalarla baş etme konusunda yardım talebinde bulunursa, bu ayaklanmaların büyük ölçüde kent-temelli olacağı göz önünde bulundurulmalıdır. (…) ABD’nin kentsel ayaklanmaların artmakta olan ağırlığını hesaba katması, önerilir.”[9]

Samuel Huntinton ise, ABD’nin Vietnam deneyiminden çıkardığı dersi daha veciz biçimde özetliyor: “ABD Vietnem’da beklemediği bir şekilde ayaklanmaya karşı yanıta rastlamış olabilir. Yanıt, kırsal nüfusu köylerden kentsel alanlara sürecek ve böylelikle, ayaklanmayı iktidara gelmeye yeterli güce kavuşturacak destekten yoksun bırakacak zorla kentleşme ve modernleşmede” yatmaktaydı…”[10]

“Zorla kentleştirme, modernleştirme…” Böylelikle bir halkın kültürel dokusuna müdahalede bulunmak, tutunum ve süreğenlik duygusunu dışarıdan müdahalelerle imha etmek, direniş potansiyellerini dumura uğratmak… Bu Cooper ve arkadaşlarının (o dönem ABD dış politikasına yön veren Geertz-tarzı “yerlici” yaklaşımıyla uyarlı olarak) eleştirdikleri, “Vietnam kentlerinde büyük miktarda tüketim mallarının dolaşımda olması, (oteller, barlar, spekülasyon gibi) hızlı para kazanma olanaklarının katlanması, ülkenin bir tüketim toplumuna dönüşmesi”[11] gibi gelişmeleri, Vietnam sonrası (askeri-olmayan) pasifikasyon çabalarının merkezine yerleştirmektedir.

Ertuğrul Özkök bunları bilmez mi? Bilir(di) elbette, en azından TİP’li olduğu yıllarda… Ama yıllar önce kapıldığı liberal rüzgârların etkisi altında uğradığı bellek yitiminde, unutuvermiş, demek ki…

Ama belleğini, akıl sağlığını, onurunu ve vicdanını yitirmemiş olanlar, Balıkesir’de ve çoğu Fırat’ın Batı yakasında olmak üzere daha nice yerde[12] konser yasaklamaları süregiderken Doğubayazıt’ta valilik ve emniyetin bir Rock festivali organizasyonu için seferber olmasını, işin içinde bir “bit yeniği” aramadan “iyi niyetle” okuyamaz, buna alkış tutamazlar…

15 Temmuz 2023 13:57:16, Çeşme Köyü.

N O T L A R

[*] Kaldıraç Dergisi, No:265, Ağustos 2023…

[1] Orhan Erkanlı’nın 1960 darbesinin on dördüncü yıldönümünde yaptığı bir söyleşiden. (Akt.: Feroz Ahmad, Modern Türkiye’nin Oluşumu, Sarmal Yayınları, 1995, ss.185-186.)

[2] Ertuğrul Özkök, “Dün Akşam Balıkesir’de Hande Yener Konserinin İptal Edildiği Dakikalarda Doğubeyazıt’ta Neler Gördüm” T24, https://t24.com.tr/haber/ertugrul-ozkok-dun-aksam-balikesir-de-hande-yener-konserinin-iptal-edildigi-dakikalarda-dogubayazit-ta-neler-gordum,1119148

[3] “Van’da Uyuşturucu Kullanım Yaşı 10’a Kadar Düştü”, Kısa Dalga https://kisadalga.net/haber/detay/vanda-uyusturucu-kullanim-yasi-10a-kadar-dustu_74707

[4] Jean-François Klein, “Pacification, an Imperial Process, 19th-20th centuries”, EHNE, https://ehne.fr/en/encyclopedia/themes/europe-europeans-and-world/governing-populations-in-colonies-17th-20th-centuries/pacification-imperial-process

[5] Jean-François Klein, a.y.

[6] Jean-François Klein, a.y

[7] Chester L. Cooper et al., The American Experience with Pacification in Vietnam. Volume Two, The Elements of Pacification, Institute for Defense Analyses, Mart 1972, Report R-185 A, s.113.

[8] Chester L. Cooper et al., s.116-117.

[9] Chester L. Cooper et al., s.250.

[10] Mai Elliott, “The Terrible Violence of Pacification”, New York Times, 18 Ocak 2018, https://www.nytimes.com/2018/01/18/opinion/violence-pacification-vietnam-war.html

[11] Chester L. Cooper et al., s.246.

[12] İHD’nin sadece 2022 yılında yasaklanan festival ve konserler listesi ve açıklaması için bkz. https://www.ihd.org.tr/konser-ve-festival-yasaklamalari-coklu-hak-ihlallerine-neden-olmaktadir-yasakci-zihniyetin-terk-edilmesi-gerekir/

 

Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Advert
Advert
Giriş Yap

Sol Medya ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin