Ülkenin olması gereken gündemi ekonomi,
Olan ise, hilafetin dile getirildiği sülale boyu mitingler,
Milletvekili Can Atalay üzerinden yargıda sürdürülen çatışma.
Normal koşullardaki demokratik bir ülkede,
Ya ilgili bakanlar istifa eder ya da yer yerinden oynardı.
Ülkemizde ise ne iktidardan ne de milletten çıt yok.
Aslında bu iki olay bile,
Türkiye’nin nereye doğru sürüklendiğini görmek için yeterli.
Milletin gündeminde bunlar olmadığına göre,
Demek ki anormal koşullar var memlekette.
*
Bugünün koşullarında milletin derdi,
Yenilenden içilene, elektrikten yakıta,
Yollara, köprülere ve de vergilere kadar dolu gibi yağan zamlar.
Milletin cebi de canı da fena halde acıdı.
Acının ilacı maaşlara yapılacak zamlara gelince sıra,
İktisatçıların çözemediği bir kuramla,
Enflasyon küçülüverdi.
Çalışanlar için asgari ücret, emekliler için maaşlar da,
Enflasyon kadar büyüyüverdi.
*
Her yıl bu mevsimde seyretsek de çabuk unutuluyor nedense,
Filmin burasında duyduğumuz hep aynı cümle,
Enflasyona Ezdirmeyeceğiz!
Ekonomistim diye diye bu düzeni kuran RTE’nin,
Ekonominin kurtarıcısı diye sunulan Şimşek’in,
Kamera, mikrofon gören iktidarın her bir üyesinin
Dillerinden düşürmedikleri tek cümle;
Esnafı, memuru, çiftçiyi, işçiyi, emekliyi…
Enflasyona Ezdirmeyeceğiz!
*
Demek ki enflasyon diye bir canavar varmış,
Süper transfer Gaye hanımın bile canı yanmış,
RTE-AKP de enflasyon canavarının milleti ezmesine izin vermeyecekmiş!
Çocuklar bile inanmaz ama,
Büyükler 21 yıldır uyuyor bu masalla.
Çocuk aklı ile soralım bu masalı anlatanlara,
21 yıldır ülkenin başındasınız,
Madem enflasyon canavarından da güçlüsünüz,
“Faiz sebep enflasyon sonuç” diye suçluyu da buldunuz,
Neden hala milleti bu beladan kurtarmıyorsunuz?
Yoksa bu enflasyon canavarından beslenen “hatırlı” birilerinin,
Hesabını bozmaktan, keyfini kaçırmaktan mı korkuyorsunuz?
*
İktidarı bırakalım masalıyla baş başa,
Başvuralım iktisatçıların çalışmalarına.
Erinç Yeldan, Korkut Boratav ve Ahmet Haşim Köse ile çalışmışlar,
“Enflasyonun ana kaynağı, bileşenleri nedir?” sorusuna yanıt aramışlar.
“Ücret maliyetlerinden değil ücretlerin bastırılarak kâr oranlarının yükseltildiği yepyeni bir üretici enflasyonu ile karşı karşıya olduğumuzu gösterdik.
… Türkiye’de 2015’ten başlayarak 2021 sonuna kadar kâr marjlarının Türkiye genelinde yüzde 14’ten yüzde 22’ye, sanayi sektörleri ortalamasında ise yüzde 11’den yüzde 18’e kabaca 7 puan yükseltildiğini ve bunun da üretici fiyat enflasyonunda özellikle çok belirleyici bir unsur olduğunu gösterdik.
Reel ücretlerin ise sanayinin hemen hemen bütün sektörlerinde ve Türkiye ekonomisi ortalamasında kabaca yüzde 10 ile yüzde 20 arasında geriletilmiş olduğunu gösterdik. Asgari ücretteki yamalara, memur maaşlarındaki ötelenmelere rağmen bu kâr etkili enflasyonun dinamikleri o kadar dirençli, o kadar uzun süreliydi ki ücretlerdeki bu 1-2 aylık iyileştirmeler emekçiye refah artışı sağlamadı, ücret artışı getirmedi.
…Bütün bu çalkantılı dönemin maliyeti, düşük orta gelirli, yüksek orta gelirli bütün ücret gruplarına, özellikle düşük vasıflı, genç kadın emekçilere, kayıt dışı çalışan erkek emekçilere, yüklenerek, dibe doğru yarış içerisinde reel ücretler reel gelirler geriletilmiş oldu.” (1)
Bu sonuç gösteriyor ki,
Enflasyon canavarını yaratan, “ekonomist” RTE’nin bu düzenidir.
Yoksulluk sınırının altındaki asgari ücreti, memurun maaşını,
Açlık sınırın altındaki emeklinin maaşını da belirleyen bu düzeni kuran kişidir.
İşçiyi, çiftçiyi, memuru, emekliyi “enflasyona ezdirmeyeceğiz” diyen de,
Yoksullaştırdığı bu kesimleri kendisine muhtaç hale getiren de,
Ücretlerdeki artışı “müjde” olarak açıklayan da aynı kişidir.
*
Bu sonucun yarattığı tabloya bakalım;
İşçi, esnaf emekli maaşı | 10 bin 317 TL |
Memur emekli maaşı | 14 bin 739 TL |
Asgari ücret | 17 bin 002 TL |
En düşük memur maaşı | 30 bin 910 TL |
Milletvekili maaşı | 127 bin 500 TL |
Milletvekili + emekli maaşı | 225 bin 000 TL |
Şimdi de sorgulayalım ve soralım;
- İşçi, çiftçi, esnaf, memur en az 20, 25 yıl çalışıyorlar,
- Hepsi de memleket ve millet için mal ve hizmet üretiyorlar,
- Çalıştıkları sürece emeklilikleri için maaşlarından kesilen primleri de ödüyorlar,
- Emekli olduklarında da aynı koşullarda yaşıyorlar,
- Yediklerine, içtiklerine, tükettiklerine aynı parayı ödüyorlar,
Neden bu kadar farklı maaş alıyorlar?
Neden,
İşçi ve esnaf emeklisi açlık sınırının altında,
Memur emeklisi yoksulluk sınırının altında yaşamaya zorlanıyorlar?
Herkesten önce emeklilerin kendilerini ve oy verdikleri bu düzeni sorgulamaları gerekiyor,
Hangi koşullarda yaşayacaklarına kendilerine sorulmadan karar verildiğini görmeleri gerekiyor.
Emekli sendikalarının hak arama ve toplu sözleşme yapma hakkı olmadığını bilmeleri gerekiyor.
Bu kadar hizmet ettikleri memlekette ezilmeye değil insanca yaşama hakkına sahip olduklarına inanmaları gerekiyor,
Ezilmemek için bir araya gelip emeklerini karşılığını ve haklarını istemeleri gerekiyor.