Advert
Tevfik KIZGINKAYA
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Genç Baskıyla, Yasaklarla Susturulamaz ve Yönetilemez.

Genç Baskıyla, Yasaklarla Susturulamaz ve Yönetilemez.

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Bir haftadır memleketin gündemi seçim pazarlığı.

İyilikle mi olacak,

Yoksa başka bir yol mu bulunacak?

Söz konusu olan bir partinin mi,

Yoksa milletin ve memleketin iyiliği mi?

Soruların yanıtı önceki yazımın başlığı,

Siyaset sadece sayısal sonuç değildir.

*

Tam da bu sırada açıklandı,

Halkın yokluk ve açlık sınırı ile enflasyon verileri.

Açlık sınırı 14 bin 25 TL,

Yoksulluk sınırı 45 bin 686 TL.

Enflasyon hesabı ise karışık bir konu.

TÜİK’e göre yıllık enflasyon yüzde 61,98, ENAG’a göre yüzde 105,48.

Türk İş’in istediği asgari ücretse tam bir kara komedi,

RTE’nin politikası da tam bir usta işi,

Ölümü gösterip sıtmaya razı ediyor milleti.

Asgari ücret yılda bir defa açıklanacak dedi,

Dibe vurdurdu Milletin beklentisini.

Bir hafta, on gün sonra “yılda iki defa belirlenmeli” diyecek,

Millet de alkış kıyamet kabul edecek.

*

Halkla siyasetin gündemi arasındaki bu çelişki,

Kimin işine yarıyor ki?

Bu sorunun yanıtı başka bir çelişki.

İktidarı belirleyen Halk yoksulluğu yaşarken,

Cebine değil, inancına ya da kökene göre oy verince,

Yoksulluğu yaratanlar iktidarlarını sürdürüyorlar,

Bir elleri yağda, bir elleri balda yaşamaya devam ediyorlar…

*

Bu çelişkinin temel nedeni,

Siyasetin Halkı, seçmenleri,

Sünni, Alevi, Kürt, Türk… diye,

Kamplaştırması, ayrıştırmasıdır.

Demokrasilerde insanın siyasi kimliği,

İnancı ya da kökeni midir?

Sosyal ve ekonomik kimliği midir?

Soruların yanıtı Türkiye Cumhuriyeti’nin,

Demokratik Laik Sosyal Hukuk Devleti olup olmadığının da yanıtıdır.

Halk farklılıklar üzerine yapılan bu siyaseti reddetmedikçe,

Siyaset de ayrım gözetmeksizin Halkı insan ve yurttaş olarak görmedikçe,

Halkın yaşamsal sorunlarını çözmeye ve yaşam kalitesini yükseltmeye yönelmedikçe…

Var olan bu sömürü düzeni de sürüp gidecek.

*

Seçim sandığına indirgenen partiler demokrasisinde,

Seçimler yaklaşınca siyasetin aklına,

İlk defa oy kullanacak olan genç kuşalar geliyor.

Toplumda var olan genel yargı,

Gençler apolitik, siyasetle ve memleketin sorunlarıyla ilgilenmiyorlar.

İyi de böylesi bir siyasetin karşısında,

Genç kuşaklar neden siyasete ilgi duysunlar ki?

İktidardaki RTE-AKP’nin gençlikten beklentisi,

Cumhuriyeti yıkacak “kindar ve dindar” gençlik yetiştirmek,

Muhalefetinki ise “susan ve itaat eden” uslu bir gençlik hayali.

Seçim dönemlerinde propaganda malzemesi olarak görülen gençlik ise,

Geleceğe umudunu yurt dışında aramanın peşinde.

*

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurtuluş ve kuruluşunu yaşayan kuşakların,

Siyaseti gerçek anlamıyla yaşayan 68’li, 78’li kuşakların…

Kısacası 60’lı yaşları aşanların,

İktidarın yandaşı olanların da karşısında duranların da,

Dünyaya bakışımız, düşüncelerimiz ve siyasi duruşumuz bellidir.

Görmemiz gereken,

Bizler 60’ların, 70’lerin bilimi, teknolojisi ve koşullarında olgunlaştık ve şekillendik.

2000’lerin kuşaklar ise bugünün bilimi ve teknolojisi ile yetişiyorlar,

Bizlerden en az 40, 50 bilim yılı daha önde yürüyorlar.

Bizlerin bu kuşakları yönetme iddiamızın karşılığı yoktur,

Genç kuşakların bizlerden ve siyasetten uzak durmasının da nedeni budur.

Gençlik dönemlerimizi anımsayarak kabul etmemiz gereken gerçek,

Genç yok sayılamaz, bakıyla ve yasaklarla susturulamaz ve yönetilemez.

Gezi direnişi gençliğin bu karakterini gösteren bir örnektir,

Tıpkı 68 gençlik hareketi ve 78 gençliğinin duruşu gibi.

*

Tarihin her döneminde sömürgenler,

Gençliği düzenleri için tehdit olarak görmüşlerdir.

Ülkemizde de düzenlerini sürdürebilmek için,

Askeri darbelerle 70’te, 80’de genç kuşakları yok ettiler,

Kuşaklar arasındaki bağı koparttılar.

Bugün bizlere düşen görev;

Kuşaklar arasında kopartılan bağı kurmak,

Yaşadıklarımızı, bilgilerimizi, birikimlerimizi…

Yanlışlarımızı ve doğrularımızı bugünün genç kuşaklarına aktarmaktır.

Dünyanın bugünün değişen koşullarında olgunlaşan genç kuşakların,

Yaşamda var olmayı, özgürlüklerini, barışı ve adaleti istediklerini,

Ezilenden, emekten ve Halktan yana olduklarını,

Demokratik Laik Cumhuriyete bağlı olduklarını,

Görmeli, kabul etmeli ve güvenmeliyiz.

Gençlik de önceki kuşaklardan yararlanması gerektiği gerçeğini görmelidir.

*

Bir örnekle bitirelim.

Mustafa Kemal Atatürk,

Emperyalist devletlere karşı Çanakkale zaferini kazanırken 34 yaşındaydı,

Emperyalist işgale karşı Samsun’a çıkıp Kurtuluş Mücadelesini başlattığında 38 yaşındaydı,

Cumhuriyet Devrimini yaparak Türkiye Cumhuriyeti’ni var ettiğinde 42 yaşındaydı,

GENÇTİ.

Cumhuriyeti de her kuşaktan gençliğe emanet etti.

Gençlik çağdaş bir gelecek demektir, geleceğimizdir…

 

 

 

 

 

Genç Baskıyla, Yasaklarla Susturulamaz ve Yönetilemez.
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Advert
Advert
Giriş Yap

Sol Medya ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin