“Yalan zeka işidir, dürüstlük ise cesaret. Eğer zekan yetmiyorsa yalan söylemeye, cesaretini kullanıp dürüst olmayı dene.” Victor Hugo
Günlük yaşamımızda bazı sözcüklerin çok anlamlı olarak kullanıldığını biliriz. Bunlardan birisi de Türkçe kökenli olan “Saydam” Sözcüğüdür…
Her “Saydam” sıfatını duysam veya okusam aklıma “Dürüst” sözcüğü gelir. Dürüstler aynı zamanda saydam sayılmaz mı?
Saydam sözcüğü; Arapça kökenli olan şeffaf(şeffâf) sözcüğünün eş anlamlısı olarak kullanılmaktadır.
Işığı geçiren nesnelere verilen isim olup, Türk Dil Kurumuna göre saydam sözcüğü, içinden ışığı geçiren ve arka yüzünde bulunan herhangi bir şeyin görülmesine izin veren nesne anlamındadır. Ayrıca saydam, yansıtım aletinde kullanılan İngilizce kökenli slaytlar olarak da dile getirilmektedir. Arkasında gizli olan şeylerin anlaşılmasına, göz ile görülmesine engel olmama durumudur diyebiliriz…
Hangi derecede olursa olsun, tüm baskıcı, antidemokratik yönetimlerde; bilimsel bilgilerin saydam olarak dile getirilmesi, açıklanması kamuoyu ile paylaşılması zor veya olanaksızdır. Bu faşizan yapılanmalar kendi ülkelerinde henüz kaldıramadıkları “Demokratik Kitle Örgütleri ,Meslek Odaları ve Siyasi Partiler gibi Anayasal Kurumlar ile bırakın bilgileri doğru bir şekilde paylaşmayı, tam aksine genellikle aktardıkları bilgiler bile yanıltıcı olabilir…
ülkemizde yaşadığımız doğal felaketlerde bu gerçeği bizzat yaşayarak ve maalesef acı bir şekilde gördük. COVİD-19 salgınında bu durum açık bir şekilde farkedildi. Yine bırakın verileri paylaşmayı, anayasal bir kurum olan TTB’nin bu konuda randevu istemi bile karşılanmadı. Sadece bu sağlık verileri TTB ile değil, yönetimin kendisi tarafından atanan ve bilim insanlarından oluşan “ Bilim Danışma Kurulu” üyeleriyle dahi yeterince paylaşılmadığını biliyoruz. Biz verileri doğru saptamak İçin, matematik sorusunu çözer gibi,gerçeği bulmak amacıyla belli sayılar ile açıklanan sayısal verileri çarpmak zorunda kaldık…
Geçenlerde yaşadığımız Erzincan ilinin İliç ilçesinde göz göre göre yaşanan “Ekolojik Kırımda” 9 emekçi kardeşimizden, oluşan toprak kayması sonucunda haber alınamadığı verisi kamuoyuna aktarıldı. Umarım ve dileriz verilen sayı sonra artmaz. Gerçek sayıyı bulmak İçin çarpacağımız bir sayı da olmaz…
Her zaman yazdığım gibi bizim gibi Anamalcı üretim biçimine sahip, “Dünya Küresel Sermaye Sistemine”karnından bağlı ülkemizde; sağlıklı verileri sadece Sivil Toplum Örgütleri diye adlandırılan kurumlar değil, aynı zamanda ezilen halkımız ile yönetim arasında aldığı rol gereği tamponlama yapan, onların itirazlarını yeterince dile getiremeyen, tamponlama ödevini eksiksiz yerine getiren “Süreğen Ana Muhalefet Partimiz de” alamamıştır. Çünkü konuşmaya, bilgi sızdırmaya, yani saydamlığa yasak konmuştur. Yazık ki ne yazık!…
Ülkemizde giderek azalan Bilim İnsanları ile sağlıklı veriler yönetim tarafından saydam bir şekilde paylaşılmadığından, bu değerli insanlar araştırma yapma olanağını yeterince bulamamakta, üstelik yapmak istedikleri araştırmalar da kısıtlanmaktadır…
Cumhuriyetin geride kalan son kazanımları da halkın bilinçli olarak geri bıraktırılmasıyla yok edilmektedir…
İçimiz yanıyor dostlar!..
Sakın açmayın yaramızı delik deşiktir!..
Çok saydam bir yönetime sahip olduğumuzdan(!), İş cinayetlerinde Avrupa birincisi, Dünya üçüncüsü olduğumuzu unutmayalım. Bu nedenle zaten kıskanıyorlar bizi dediğinizi duyar gibiyim…
Maalesef 2012’de çıkarılan 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği(Doğrusu İşçi Sağlığı ve Güvenliği olmalı) yasasını da kendimize benzettik. Patronu denetleyen İş Güvenliği uzmanı; aynı zamanda ücretini de bu patrondan almaktadır. Nasıl denetlesin patronu? Ertesi günü kendini kapıda mı bulsun. Ne desek az kalır…
Sakın Konma Bülbül Konma Nergis Dalına…
İliçten Çıktık, Yükümüz Siyanürdür!…
Sizleri fazla yormadan, sözlerimi güzel bir Ağrı-Eleşkirt türküsüyle bitireyim. Ne demek istediğim daha iyi anlaşılır. İsmet Koçkar ve Muzaffer Sarısözen Ustalarımız sayesinde bu türkü bugünlere taşınmış. Emeklerine yüreklerine sağlık. İyi ki bu ezgide olduğu gibi, türkülerimizin emekçisi olmuşlar. Sayelerinde bunun gibi güzel türküleri dinleyip, mırıldanarak nefes alıyoruz. Yoksa vay halimize!…
“Konma Bülbül Konma Nergiz Daline…
Öldürürler Aman Aman Bir yâr Yoluna…
Bende Kurban Olam Fidan Boyuna…
Demeyin Demeyin Aman Aman Aman Aman…
Yarin Vuruldu Kanı Duruldu Köye Duyuldu…
Eleşkirtten Çıktım Yüküm Eriktir…
Açmayin Yaremi Aman Aman
Aman Aman Delik Deşiktir…
Ciğer Eziktir Ben Yareliyim…
Benim Sevdiceğim İnce Feriktir…”
Sevgilerimle…
Dr. Mustafa Torun