|
Getting your Trinity Audio player ready... |
Sosyal medya, uzun süredir Türkiye’nin siyasal aklını değil, siyasal çürümesini besleyen bir bataklığa dönüşmüş durumda. Hayatında tek bir örgütlü mücadeleye girmemiş, bedel ödememiş, siyasetin riskini almamış binlerce kişi, klavye başında kendini kahraman sanıyor. Cumhuriyet Halk Partisi’nin genel başkanlarını, yöneticilerini, emekçilerini en ağır ifadelerle hedef alıyor. Buna şaşırmıyorum; çünkü siyasal bilinç bir birikim işidir.
Ama beni asıl şaşırtan, asıl acıtan, partinin içinde yıllarını vermiş, çeşitli kademelerinde görev yapmış, devrimci mücadelede bedel ödemiş; işkencelerden, zorluklardan geçmiş yol arkadaşlarımızın da sosyal medyadaki bu sığlığa teslim olmasıdır.
CHP kadrolarının bir kısmı, adeta siyasal düşünme yeteneğini rafa kaldırmış gibi. Fikirleri tartışmak yerine kişileri hedef alıyor, olaylara teslim oluyor, günübirlik rüzgârlarla savruluyorlar.
Herkes bilmeli ki:
• Cahil insanlar; kişileri tartışır. Olayları bilmez, fikirleri anlamaz.
• Normal insanlar; olayları tartışır. Fikirleri konuşmaz, kişileri önemser.
• Akıllı insanlar ise; fikirleri tartışır. Olayların ardındaki zihniyeti görür, kişilere takılmaz.
Bugün sosyal medyadaki yorumlara bakıyorum; neredeyse tamamı kişi ve olay tartışmasından ibaret. Fikir yok, perspektif yok, politik bilinç yok.
Kimse CHP’nin eski genel başkanını sevmek zorunda değil; eminim kendisi de böyle bir beklenti içinde değildir. Ancak Kemal Kılıçdaroğlu’nun 2021’de söylediği “İmralı meşru bir organ değildir; HDP’yi meşru organ olarak görebiliriz” sözlerinin ardından bugün CHP’nin İmralı’da Abdullah Öcalan’ı ziyaret edecek heyete üye vermemesini eleştirmesi tutarlı değildir. Siyaset ciddiyet ister; bir siyasetçi bir konuda net olmalıdır. Zamana, koşullara, rüzgâra göre konuşmamalıdır.
Gelelim Kılıçdaroğlu’nun son yayınladığı videodaki sözlerine…
“Değerli dostlarım, cefakâr yol ve dava arkadaşlarım; Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu partisidir. Devleti ve cumhuriyeti koruma iradesinin ta kendisidir. CHP sıradan bir parti değildir. Bu partinin kodları, geleneği ve iki büyük misyonu vardır.”
“CHP rüşvetlerle, yolsuzluklarla anılamaz”
Birincisi; siyaseti temiz tutmak ve hesap sormaktır. Bunun gereği de hesap vermekten kaçınmamaktır. Her parti, her siyasetçi savrulabilir, geri adım atabilir, yolsuzluk batağına düşebilir. Ancak CHP’nin yolsuzluklarla, rant çarkının aktörleriyle anılması kabul edilemez. Üzerine gölge düşüren her iddiadan arınmak zorundadır. CHP, milletimizi ahlaki bir uyanışa çağıran bir parti olmalıdır.
“Milletimizin CHP’den beklentisi kardeşlik sürecinde öncü olmasıdır”
İkincisi; CHP, devlete istikamet çizer. Türkiye Cumhuriyeti’nin Ortadoğu’dan Asya’ya, Kafkaslar’dan Avrupa’ya uzanan jeopolitik hattında hangi yönde ilerleyeceğine dair tarihsel bir sorumluluğa sahiptir. Bu sorumluluk, günübirlik sosyal medya polemikleriyle taşınabilecek bir sorumluluk değildir.
Tam da burada sorun; Kılıçdaroğlu’nun sözlerinden çok, bu sözlerin sosyal medyada tartışılış biçimindedir.
Bir taraf geçmişteki tutarsızlığı görmezden geliyor, diğer taraf ise fikri tartışmak yerine kişiyi hedef alıyor. Böylece konu, ülkenin geleceğini ilgilendiren bir devlet meselesi olmaktan çıkıp, sosyal medya linçlerinin malzemesi hâline geliyor.
Oysa CHP’nin kültüründe linç yoktur.
CHP’nin tarihsel kodlarında kişi putlaştırmak da yoktur.
Bu partiyi ayakta tutan şey, fikir, ahlak, kurumsal hafıza ve ortak akıldır.
Unutulmasın:
CHP’yi büyüten kimlikler değil ilkeler;
CHP’yi küçülten kişiler değil fikirsiz tartışmalardır.
Sosyal medya, ne CHP’nin pusulasıdır ne de ölçüsüdür.
Bu partiyi geleceğe taşıyacak olan; kavga dili değil, fikir dili, etik duruş ve siyasi tutarlılıktır.
Kısacası:
Kişileri değil fikirleri tartışalım.
Öfkeyi değil aklı büyütelim.
Linç kültürüne değil CHP kültürüne sahip çıkalım.
Cumhuriyet Halk Partisi’nin kaderi sosyal medyanın gürültüsünde değil, yüz yıllık kurucu aklında yazılıdır.






