Çeyrek yılını devirmekte olduğumuz 21. Yüzyıla girilirken Batı dünyasını saran postmodernist bir anlayış her yerden ses yükseltmeye başladı. Buna göre sosyalizm gibi büyük ideolojilerin olduğu kadar, tarihin de sonuna gelinmişti. Yaşadığımız dünyanın çözümlenmesine ve daha güzel bir dünya için seçenekler görüşülmesine, araştırılmasına yönelik çabayı gereksiz gören bu anlayış, bana göre dünyanın egemenlerinin, adaletsizliklerinin, haksızlıklarının, eşitsizliklerinin ebedi iktidarına hizmet eden bunalımcı bir bakış açısından başka bir şey değildi. İşi orada da bırakmadılar; kitapların ve yazının da ömrünün bitmekte olduğunu eklediler.
Kitap okumanın giderek azaldığı, kültürde görselliğin ve tüketim toplumunun kıştırttığı kimi göstergelerin öne çıktığı doğrudur… Özellikle de Batı dünyasının yönlendirdiği Şarkiyatçı bir politika ile inançlar çerçevesinde geçen kimi karşıtlıkların körüklendiğini, din, mezhep, kültür ve dil ayrılıkları üzerinden halkların birbirine düşman edilmeye çalışıldığını, insanların “öteki”ne karşı sağır ve kör duruma getirilmek istendiğini de açıkça görebiliyoruz.
İnsanlık direniyor! Filistin ve Gazze için neredeyse tüm dünya ayağa kalktı. Emperyalist cinayet şebekeleri, on binlerce kişinin öldüğü, yüzbinlercesinin yaralandığı, milyonlarcasının evinden barkından ve ekmeğinden edildiği bir sonucu zafer ilan ederek bu büyük yangını sönmüş gibi gösteriyorlar… Kanmadık, aldanmadık.
Mücadele devam ediyor. İnsanlık var oldukça, dil var oldukça, duygular var oldukça merhamet de var olacak, cesaret de, boyun eğmemek de…
Meksikalı ozan ve kültür insanı Octavio Paz, şimdi okumakta olduğum “Yay ve Lir” adlı eserinde kitapların ömrünün azalmakta, yazının ses ve sinema gibi yeni üretim biçimlerinin şafağında kariyerini bitirmekte olduğunu söyleyen Apollinaire’ye şöyle yanıt verir: “Ben yazmanın sonunun geldiğine inanmıyorum. Öyle inanıyorum ki, şiir gittikçe daha müzikal dizelere dönüşecek. Bir gün gelecek ve şiir tekrar konuşulan dil olacak.” (O. Paz, Yay Ve Lir, s 92)
Ben de aynı görüşteyim. Yazının, kitapların, şiirin içindeki dünya, insanın imgelem alanını genişleten, insanı hayata daha çok katan bir kapıdır; o kapının ötesinde ölümlü bir yaratık olan insanın sonsuzluğa uzanan bakış açıları yükselir; o kapının arkasında yaşamı erdemle, yüce gönüllülükle sürdürebilme yeteneğinin sihri uzanır.
Emek verilmiş, buluşlarla çoğaltılmış kitapları okumadığım, öyle bir özgün eser oluşturabilmek için çaba gösteremediğim anlarda kendimi yaşamış gibi hissetmiyorum; kendimi bana verilmiş yetenekleri köreltmiş bir nankör, bir hain gibi algılıyorum.
19 Ekim Pazar günü Balıkesir Kitap Fuarı’na katılacağım. Bu geceyarısı yola çıkıp sabah Balıkesir’e ineceğim, aynı gece yeniden yola çıkıp Ankara’ya döneceğim. Sabah oraya indiğimde fuar öncesi yüzümü yıkayabileceğim, bir bardak çay içip azıcık nefes alabileceğim bir yer bulabilmek için bu sayfadaki paylaşımda oradaki dostlara ve okurlara seslenmek geçiyordu içimden. 68 kuşağının, o yıl Ankara Tıp girişli güzel insanların dayanışmacı sesi benden önce davrandı. Balıkesir’deki sınıf arkadaşım Dr. Osman Nuri Cengiz kardeşim daha ben Ardahan’dayken, iki gün önce aradı, hangi saatte geleceğimi sordu; beni karşılamak ve birlikte olmak istiyormuş.
Hadi gel de şimdi bu duyguları yok say, hadi gel de şimdi bu güzel insan ilişkisini yazıya dökme, çevrendeki insanları ayrımcılığa, bilinmezciliğe, eylemsizliğe kötülüğe sürükleyen karanlığa karşı bu ışığı, bu sesi herkesle paylaşma…
Birçok kitabımın kapak çizeri sevgili Elif Akgöz, yeni kitap “Kapılarda” romanının kapak çalışmasına başladı. Bir aya varmaz, kitap raflara çıkar.
Ben Pazar günü önceki kitaplarla birlikte Balıkesir’de olacağım. Kitabı seven, iyiliği, güzelliği, adaleti yeğleyen, okuyarak ve yazarak çoğalma yolunu seçmiş iyi insanlarla buluşacağım.
Duyduk duymadık demeyin. Gününüz aydın olsun.
18 Ekim 2025, Alper Akçam Not: Bir okurumun facebookta yayımladığım bu yazıyla ilgili yorumuna verdiğim yanıttır: “Yasanur Bayraktar, Günaydın 
şu kazanç işini nereden çıkarıyorsunuz, anlamıyorum. Cumhuriyet Gazetesinin durumu belli. Kendi paramla aldım gidiş ve dönüş biletini. Bütün yol masrafları, emek de cebimden. Orada imzalayacağım 15-20 kitaptan kalabilecek üç beş lirayı Cumhuriyet ile Abis paylaşacak; masraflarını personel giderlerini karşılamaya çalışacak. Siz hâlâ tutturmuşsunuz bir KAZANÇ! Bu yorum çok gücüme gitti doğrusu. Herkes okumalı.”



