17 Ekim Cuma akşamı Eğitim İş Sendikası’nın 20. Kuruluş yıldönümü törenlerine ailece ve dostlarla birlikte katıldık. 20. Yıl nedeniyle düzenlenen ve anladığımız kadarıyla tüm örgütün çağrılı olmadığı törende Fakir Baykurt Onur Ödülleri verildi. Anamız Perihan Akçam da ödül verilenler arasındaydı. Tören başlarken okunan uzun uzun milletvekili ve değişik yönetici iletilerinin arkasından sendikanın genel başkanı bir saati aşan bir konuşma yaptı. Cumhuriyet ve Atatürk sözcüklerinin çok sık kullanıldığı, “John Dewey”in adının önemle vurgulandığı, Cumhuriyet eğitiminin başarısının neredeyse onun sözlerine bağlandığı bu uzun konuşma boyunca, Köy Enstitüleri ve özellikle İsmail Hakkı Tonguç’un adının hiç geçmemesi benim için üzücü bir tablo yarattı. Birbirinin neredeyse aynısı olan tümce ve söylemlerin tekrarlandığı, çok yüksek ses tonuyla yapılan konuşma en çok da doksan yaşını çoktan aşmış Onur Ödülü verilecek olan çınar öğretmenleri yordu sanırım.
Neyse ki, ödül verilmesi uygun bulunmuş, Başkan’dan sonra kendisine de söz verilen Çifteler Köy Enstitülü amcamız, değerli İlyas Küçükcan öğretmenimiz de Başkan’ın konuşmasını çok dikkatle izlemiş olmalı ki, kendi konuşmasına başlarken önce Tonguç Baba’nın, İsmail Hakkı Tonguç’un adını andı. Yanan yüreğimize azıcık su serpildi.
Tören yerine girerken, salondaki masaların üzerine bırakılmış EKENEK adlı sendika dergisinde Kurtuluş Savaşı’nın temel gücü olan, Gâzi Mustafa Kemal’in “memleketin efendisi” diye tanımladığı köylüleri hiç sevememiş, Köy Enstitüleri ve enstitülü yazarlar için olmadık şeyler söylemiş Attilâ İlhan’ın tematik başlık olarak seçilmiş olduğunu, içinde de en küçük bir eleştiri kırıntısı olmaksızın göklere çıkaran övgü yazıları doldurulmuş bulunduğunu görünce şok olmuştum zaten.
20. Kuruluş yıldönümünü kutlayan, Türkiye Öğretmenler Sendikası’nı (TÖS) kendi geçmişinde bir değer olarak gören, Fakir Baykurt adına onur ödülleri veren sendikayı yönetenler, Attilâ İlhan’ın birçok ayrı yerde TÖS’ü değersizleştirmeye çalıştığını, “Hangi Edebiyat” adlı yapıtında “ne de TÖS ne de pös” (Hangi Edebiyat, s 73) diyerek, hakaret ederce andığını, Fakir Baykurt ve Köy Enstitülü diğer yazarlar için de ağır ve mesnetsiz eleştiriler yapmış olduğunu bilmiyorlarsa, bu da onların ayıbı olmalıdır.
Yanlış anlaşılmamalı. “Attilâ İlhan’ı şair olarak da, roman yazarı olarak da severim. “Aynanın İçi Aynanın Dışına Karşı” adlı eleştirel denemede uzun uzun ele aldım onun yapıtlarını ve onun hakkında yazılanları. Onun sanatçı yönü başkadır; ülkenin elit tabakaları arasında ve Paris’te geçmiş yaşamı boyunca edindiği ideolojik bakış açısıyla yaptığı toplumsal çözümlemeler, yanlış yargılar ve eksiklikler bir başka… Özellikle TÖS’e sahip çıktığını sav olarak öne süren bir sendikanın yöneticileri ülke ve Cumhuriyet tarihine biraz daha fazla önem vermeli. Bazı adlar ve kurumlar bir araç olarak kullanılmamalı…
Birçok farklı alanlarda da ödüllerin verildiği tören boyunca ön sıralarda oturan milletvekilini, protokol yeri sahibini uzaktan tanımaya çalışarak arka sıralara doğru yürüdüm.
En arkalarda bir yerde, mutsuz bir yüzle oturan Niyazi Altunya öğretmenim çıktı karşıma. Kendisine törenle ilgili eleştirilerimi söyledim. Benden çok önce o farkına varmıştı yapılan yanlışların.
Eğitim İş’in 20. Yaşının kutlandığı bir törende en önce o sendikaya, Türkiye eğitim tarihine ve öğretmen sendikal hareketine en çok emek vermiş Niyazi Altunya’nın adı anılmalıydı. O belki de oturmak istemeyecekti ama en ön sıradaki en orta koltuk, en önce onun hakkı olmalıydı.
Niyazi Altunya, canlı bir eğitim tarihi anıtıdır; Niyazi Altunya, öğretmen örgütlenmesinin bugünkü babası gibidir. Onlarca kitabından her biri bambaşka değerdedir. Selam olsun sevgili ağabeyime…
Tören başlayalı üç saate yaklaşmıştı sanırım. Ödül verilen adlardan Mehmet Turan öğretmenimizin burnu kanamaya başladı. Onu dışarı alıp tedavi etmeye çalıştık. Daha sonra iyice yorulmuş olduğunu gördüğüm annem Perihan Akçam’ı dışarı çıkardım. Törenin yapıldığı iç salonda pek kimse kalmamıştı; dışarıda harala gürele devam eden kokteyl uğultusu da sürüp gidiyordu.
Örgüt yöneticiliği yapanlar, mücadele insanı olarak konuşmaya çıkanlar, öncelikle kendilerinden önce verilmiş emeğe hakkıyla saygı göstermeliler.
Önce haklar helal ettirilmeli…
19 Ekim 2025, Alper Akçam



