Burhanettin YILMAZ
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Belediye Başkanlığı Koltuk Değil, Sorumluluktur: Örgütü Dışlayan Anlayış Partiye Zarar Verir

Belediye Başkanlığı Koltuk Değil, Sorumluluktur: Örgütü Dışlayan Anlayış Partiye Zarar Verir

Partili mücadelenin en temel ilkelerinden biri, belediye başkanlarının örgütle uyumlu, kapsayıcı ve ayrımcılıktan uzak olmasıdır.

Advert
featured
service
2
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Advert

Partili mücadelenin en temel ilkelerinden biri, belediye başkanlarının örgütle uyumlu, kapsayıcı ve ayrımcılıktan uzak olmasıdır. Ancak ne yazık ki kimi yerel yönetimlerde görüyoruz ki, belediye başkanı seçilen kişiler, örgütü kucaklamak yerine kendilerini örgütün sahibi sanmakta, üyeler arasında ayrım yapmakta, hatta koltuklarından aldıkları güçle parti içi seçim süreçlerine müdahale etmeye kalkışmaktadır.

Bu tür eğilimler yalnızca ilçe düzeyinde değil, partinin genel ilke ve hedeflerine de ciddi zararlar verir. Zira belediye başkanlığı, kişisel iktidar alanı değil; topluma hizmet etme ve partinin değerlerini yerelde hayata geçirme sorumluluğudur.

 

Örgütle Değil, Aileyle Yönetmek: Liyakatsizlik En Büyük Sorundur

Belediye başkanlığı görevine gelen bazı isimlerin, ilk icraat olarak yakın çevresini belediye kadrolarına doldurması, halkın değil ailesinin çıkarlarını öncelemesi; liyakati değil akrabalığı esas alması, kamuoyunda büyük bir rahatsızlık yaratmaktadır.

Bir ilçede, aynı aileden üç-beş kişinin farklı birimlerde görev alması tesadüf değildir. Bu durum partili emekçilerin göz ardı edildiğini, yıllarca mücadele eden kadroların yok sayıldığını ve halkçı belediyecilik anlayışının yerini aileci yönetim anlayışına bıraktığını göstermektedir.

Partili halkın beklentisi, torpille değil emekle hak kazanılan bir düzenin kurulmasıdır. Kaldı ki bu uygulamalar yalnızca etik değil, hukuki açıdan da sorunludur ve kamu kaynaklarının adil, şeffaf, denetlenebilir kullanımını engeller.

 

Danışmanlık Görünümlü Çifte Maaş Düzeni: Ahlaki Meşruiyet Kaybıdır

Son dönemlerde bazı belediye başkanlarının, başka kamu kurumlarında (örneğin büyükşehir belediyelerinde) halihazırda görev yapan kişileri, ilçe belediyelerinde “danışman” olarak görevlendirdiği görülmektedir. Bu durum, kamuoyunda ciddi bir “çift maaş” tartışmasına neden olmaktadır.

Üstelik, seçim döneminde partinin merkezi düzeyde bu uygulamalara karşı çıktığı ve “tek maaş, tek görev” anlayışını savunduğu açıktır. Hal böyleyken, bir ilçe belediye başkanının bu ilkeyi çiğnemesi, yalnızca siyasi bir çelişki değil, halkın güvenini sarsan ahlaki bir meşruiyet kaybıdır.

Danışman atamak başka, kamu kaynaklarını kişisel yakınlara tahsis etmek başkadır. Hele ki bu atamalar liyakate dayanmıyor, yalnızca sadakat ilişkileri üzerinden şekilleniyorsa; ortada kamu yararından değil, siyasal ranta dayalı bir yönetim anlayışından söz edilebilir.

 

Örgütü Dışlamak, Partiye İhanettir

Bir belediye başkanı, görev süresi boyunca örgütüyle uyum içinde çalışmak, örgütün kolektif aklına ve kararlarına saygı göstermek zorundadır. Ancak bazı örneklerde görüyoruz ki, başkan seçilen kişi, örgütü işlevsizleştirmeye, ilçe yönetimini bypass etmeye, partililer arasında ayrım yaparak örgütü kendi kontrolünde yeniden dizayn etmeye çalışmaktadır.

Bu eğilim, parti içi demokrasiye, mücadeleye ve kolektif kültüre açık bir tehdittir. Partili üyelerin görüşünü yok sayarak, yerel siyaseti kendi bireysel alanı haline getirmeye çalışan bir anlayış ne halkçı, ne demokratiktir.

Özellikle de partide kongre süreçleri yaklaşırken, bu başkanların koltuklarından aldıkları güçle delege seçimlerine müdahale ettikleri, kimi üyeleri dışladıkları, bazılarını iş ve makam vaadiyle kendi yanlarına çekmeye çalıştıkları bilinmektedir. Bu durum hem partiyi zayıflatmakta, hem de tabanda büyük bir güvensizlik yaratmaktadır.

 

Belediyeyi Sahiplenmek Değil, Hesap Vermek Esastır

Belediye başkanları halkın oyuyla seçilir. Bu onları halkın temsilcisi kılar ama sınırsız yetki sahibi yapmaz. Belediyeler kişisel şirketler değil, kamu kurumlarıdır. Belediye başkanları da patron değil, halkın hizmetkârıdır.

Örgütü dışlayan, aile fertlerini belediyeye dolduran, sadakat ve çıkar üzerinden danışman kadroları oluşturan, parti ilkelerini çiğneyen hiçbir başkan meşru değildir. Bu tür yöneticilerin halkla bağ kurması, partiyi büyütmesi, mücadeleyi ilerletmesi mümkün değildir.

Partili mücadele, kişisel menfaat değil kolektif sorumlulukla yürütülür. Bu sorumluluğu taşıyamayanlar, ne halk ne de örgüt nezdinde güvenilir değildir.

 

Sonuç: Örgütü Dışlayan Değil, Örgütle Yürüyen Kazanır

Partimiz, geçmişinden bugüne kadar örgütlü mücadeleyi esas almış, halktan yana ve eşitlikçi bir siyaset hattını savunmuştur. Bu çizgi, yerel yönetimlerde de tavizsiz şekilde korunmalıdır. Çünkü yerel yönetimlerin halkla doğrudan temas kurduğu alanlar olması, onları partinin vitrinine dönüştürür. Bu vitrin çatlarsa, sadece ilçeler değil, tüm siyasi mücadele zarar görür.

Belediye başkanı; örgütüne güvenen, halkına hesap veren, kadrosunu emek ve liyakat esasına göre kuran bir siyasetçi olmalıdır. Aksi halde koltuk geçici, ama verilen zarar kalıcı olur.

 

 

Belediye Başkanlığı Koltuk Değil, Sorumluluktur: Örgütü Dışlayan Anlayış Partiye Zarar Verir
+ - 2

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

2 Yorum

  1. 24 Ağustos 2025, 13:02

    YÜREĞİNE SAĞLIK

    Cevapla
  2. 23 Ağustos 2025, 15:27

    Kalemine sağlık toplumu kucaklamayan bir noktada kalır

    Cevapla
Advert
Advert
Giriş Yap

Sol Medya ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin