Türkiye, Avrupa Konseyi tarafından 1985 yılında kabul edilen ve 1992 yılında taraf olduğu Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’na uymayı taahhüt etti. Bu belge, yerel yönetimlerin daha demokratik, katılımcı ve halkla iç içe bir yapıya kavuşmasını hedefliyor. Peki bunun bizim mahallemize, sokağımıza ve hemşehri derneklerimize etkisi nedir?
Çok açık: Avrupa Yerel Yönetimler Şartı’nın 4., 9. ve 10. maddeleri yerel yönetimlerin, kendi bölgelerinde yaşayan toplulukların ihtiyaçlarını doğrudan karşılamakla yükümlü olduğunu söyler. Bu ihtiyaç sadece yol, park, asfalt değildir. Aynı zamanda kültürel, sosyal ve toplumsal dayanışma ihtiyacıdır. Ve bu ihtiyacın adresi hemşehri dernekleridir, yerel STK’lardır.
Bu noktada belediyelerin, hemşehri derneklerine nüfus oranı temel alınarak şeffaf, adil ve sürdürülebilir destek sunması bir lütuf değil, anayasa ve uluslararası anlaşmalar gereğidir.
Kamu kaynaklarının bir avuç yandaşa, reklam şirketlerine ya da eş-dost vakıflarına değil; kendi mahallesinde, kendi halkı için gece gündüz çalışan derneklere aktarılması bir yerel demokrasi görevidir.
Tüm belediye başkanlarını ve meclis üyelerini bu sorumlulukla davranmaya çağırıyoruz. Çünkü demokrasi, sadece sandıkta değil, mahalle derneğinde de yaşar.
Ayrıca Belediye Meclis Üyeleri de bu hususta komisyonlar kurarak çalışmalara katkı sunmak zorundadır.
ÖNERİ:
1: Avrupa Yerel Yönetimler Şartı Uygulama Takibi ve Uyum Komisyonu Kurulması 2: Hemşehri Derneklerine Nüfusa Oranla Şeffaf Yardım Yapılması Yönergesi





Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı; Feodal ilişkiler ağının uzantısı olan farklı hemşehri derneklerinin desteklenmesini değil, o kentin tarihi, kültürel yapısı ile özdeş olan yerel dinamiklerin hemşehri derneklerini desteklenmesini istemektedir.