14 Temmuz 2025 itibarıyla Cumhuriyet Halk Partisi’nin ilçe kongre süreci resmen başladı. Bu süreç, partinin tüm örgütlerinde hareketlilik yarattı. Yıllardır telefonları bir kez bile çalmayan parti üyelerinin, bugünlerde “ben” diyen kişiler tarafından aranması, delegelik yarışının yeniden alışıldık bir zemine kaydığına işaret ediyor. Ne yazık ki bu arayanların büyük bir kısmı, yıllardır “delege ağalığı” yaparak, feodal hemşeri ilişkileriyle siyaset inşa eden kişilerden oluşuyor.
Ancak bu kez tablo biraz farklı. Artık sahada sadece “ben” diyenler yok; karşılarında “biz” diyerek kolektif aklı savunan, örgütlenme kültürünü sahiplenen ve demokrasiyi sadece bir seçim aracı değil, bir uzlaşı kültürü olarak gören bir kesim yükseliyor. İşte bu kongre süreci, tam da bu iki anlayışın mücadelesine sahne olacak.
“Ben” Diyenlerin Profili: Siyasi Rant ve Koltuk Sevdası
CHP’nin geçmiş kongre süreçlerinde sıkça karşılaşılan “ben” anlayışı, delegeliği bir güç aracı olarak gören, kişisel çıkarlarını partinin çıkarlarının önünde tutan bir zihniyetin ürünü.
- Delege ağalığı: İlçe örgütlerinde yıllardır aynı kişilerin etrafında dönen dar bir delegasyon yapısı, parti içi demokrasiyi tıkayan en büyük engellerden biri.
- Feodal ilişkiler: Hemşeri bağları, akrabalık ilişkileri ve bireysel çıkar ortaklıkları üzerinden yapılan delegelik pazarlıkları, partiye zarar veriyor.
- Siyasi rant beklentisi: Delegeliği, milletvekilliği veya belediye meclis üyeliği gibi kişisel kariyer hedeflerinin basamağı olarak gören bir anlayış.
Bu zihniyet, partinin iktidar mücadelesine zarar vermekle kalmıyor; kadınların, gençlerin ve parti emekçilerinin siyasete katılımını da engelliyor.
“Biz” Diyenlerin Mücadelesi: Ortak Akıl ve Uzlaşı Kültürü
Diğer yanda ise “biz” diyen, kolektif aklı savunan ve siyaseti kişisel değil toplumsal bir sorumluluk olarak gören bir kesim var. Bu kesim, özellikle gençlik ve kadın kollarının, parti emekçilerinin ve fikir üreten örgütlü üyelerin desteğini arkasına alıyor.
- Örgütlenmeye dayalı demokrasi: Mahallelerden başlayarak geniş bir yelpazede tartışma kültürünü canlandırmak.
- Katılımcı aday belirleme: Adayların dar grup pazarlıklarıyla değil, ortak akıl ve uzlaşıyla belirlenmesini sağlamak.
- Kadın ve gençlik kotasının aktif kullanımı: Parti içinde gençlerin ve kadınların sadece vitrin değil, gerçek karar mekanizmalarında yer almasını sağlamak.
Örneğin, geçtiğimiz yıllarda bazı ilçelerde “biz” diyenlerin ortak aday çıkararak feodal delege ağalıklarını yıktığı ve bu sayede seçimlerde oy oranlarının arttığı görülmüştü. Kadın ve gençlik kollarının sürece dahil olduğu, mahalle örgütlerinin sesinin duyulduğu bu tür örnekler, partinin toplumsal meşruiyetini güçlendirmişti.
Belediye Başkanları ve İlçe Yönetimlerine Düşen Büyük Sorumluluk
CHP’nin yerelde kazandığı belediyelerin başarısı, doğrudan ilçe örgütleriyle olan uyumuna bağlı. İlçe başkanları ve yöneticiler, seçilmiş belediye başkanlarıyla birlikte hareket ederek:
- Farklı görüşleri bir arada tutmalı,
- Parti emekçilerini ve fikir üretenleri dışlamamalı,
- Gençlik ve kadın kollarının sesini kongre sürecine taşımayı başarmalıdır.
Eğer bu süreç, yalnızca birkaç kişinin pazarlığına teslim edilirse, geçmişte olduğu gibi örgüt içi ayrışmalar devam eder. Ancak ortak aklın öne çıkarıldığı, uzlaşı kültürünün benimsendiği bir kongre süreci, CHP’nin iktidar yürüyüşüne büyük katkı sağlayacaktır.
Somut Örneklerle Bir Yol Haritası
- Örnek 1: İzmir’in bazı ilçelerinde geçmiş kongrelerde ortak akıl ile belirlenen ilçe başkanlarının görev yaptığı dönemlerde parti içi çatışmalar azalmış, seçimlerde oy oranları artmıştır.
- Örnek 2: İstanbul’da kadın ve gençlik kollarının sürece etkin katılımı sağlanarak çıkarılan ortak adaylar, yerel seçimlerde başarıya dönüşmüştür.
- Örnek 3: Eskişehir’de mahalle örgütlerinden gelen isimlerin yönetimlere girmesiyle birlikte, parti içi tartışma ve fikir üretme kültürü gelişmiş, parti tabanı güçlenmiştir.
Sonuç: İktidar Yolunda Demokrasi Testi
CHP ilçe kongreleri, sadece yeni delegelerin ve başkanların belirleneceği bir süreç değil, partinin demokrasi anlayışının da test edileceği bir eşiktir.
Bu kongrelerde kazananın “ben” değil “biz” olması, partinin geleceği açısından kritik önem taşıyor. Çünkü iktidar ancak ortak akıl, güçlü örgütlenme ve kapsayıcı bir siyasetle mümkün olabilir.




