Derin duyguların, köklü bir hesaplaşmanın ve örgütlü bir isyanın makalesi
Cumhuriyeti kuran parti bugün kendi evlatlarının ellerinde savruluyor. Bir zamanlar Anadolu’nun yoksul köylerinde, özgürlük umuduyla yürüyen kadroların partisi; şimdi, masa başı akıl oyunlarına teslim olmuş, halktan kopmuş, liberal bir rüzgârın önünde savruluyor.
CHP’nin bugünkü hali yalnızca bir parti krizi değildir; bu, cumhuriyetin kurucu aklına yönelmiş tarihsel bir tehdittir. Atatürk’ün kamucu, halkçı, devletçi kalkınma modeli raflardan kaldırıldı; yerine kimseye faydası olmayan, “neoliberal demokrat” denen kof bir düzmece anlayış yerleştirildi. Bu anlayış geçmişte partiyi on Aralıkçıların eline teslim etti, bugün de “zum çetesi” denen yeni yapılara alan açtı. Adı her neyse fark etmez: ortak olan tek şey, CHP’nin ruhunun sistematik biçimde boşaltılmasıdır.
Bir gerçeği görmek zorundayız:
CHP kurtulmadan Türkiye nefes alamaz.
Parti rayından çıktı; halkın partisinden, profesyonellerin kulübüne…
Bu partiyi var eden, Anadolu’nun üreten, sömürüye karşı direnen, bağımsızlığı ve onuru için bedel ödeyen halktı. Bugün ise örgüt emekçilerinin sesi bastırılıyor, parti içine çöreklenen gruplar birbirinin önünü kesiyor, güç mücadeleleri halkın taleplerinin önüne geçiriliyor.
Bu parti artık halkın değil, koltuk baronlarının arenası haline geldi.
Cumhuriyetçi kadroların yıllarca ördüğü değerler, bugün bir avuç “yeni tarz siyaset ustası” tarafından pazarlanabilir süslü sloganlara indirgenmiş durumda. Oysa CHP’nin gücü sloganlarda değil, tarihsel köklerindedir:
Halkçılıkta, kamuculukta, tam bağımsızlıkta, emekte, örgütlülükte.
Bu değerlerin hiçe sayılması yalnızca CHP’yi değil, Türkiye’nin geleceğini karartıyor.
Mücadele artık bir tercih değil, zorunluluktur
Partinin içinde milli demokratik devrimi savunan, Atatürk’ün çizgisini onurla taşıyan, emekçinin hakkını savunan kadrolar artık bir araya gelmek zorundadır. Sessiz kalmak, göz yummak, “nasıl olsa düzelir” demek bir suç ortaklığıdır.
CHP’nin içinde güçlü bir Atatürkçü damar, yeniden örgütlü bir direniş hattı kurulmalıdır.
Bu hat, koltuk pazarlığı yapanların karşısında durmalı; partinin gerçek sahiplerinin kim olduğunu göstermelidir:
- Parti emekçileri
- İlçe örgütleri
- Yıllarca bayrak taşıyan genç devrimciler
- Atatürk’ün mirasına sadık yurttaşlar
- Ülkenin bağımsızlık onurunu dert eden kadrolar
Bu parti çıkar savaşlarıyla, medya manipülasyonlarıyla ele geçirilecek bir parti değildir. CHP’nin kaderi, Türkiye’nin kaderi kadar önemlidir. Çünkü bu ülke için başka bir çıkış yolu yoktur.
CHP kendini kurtarırsa, Türkiye de kurtulur. CHP ayağa kalkarsa, Türkiye de ayağa kalkar.
“Bu parti örgütün partisidir, halkın partisidir!”
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyet Halk Partisi’ni bir elit kulübü olsun diye kurmadı.
Bu parti bir mücadele örgütüdür.
Bu parti mazlumun sesidir.
Bu parti bağımsızlığın siyasi merkezidir.
Bugün CHP’yi yeniden halkın partisi yapmak için yalnızca eleştirmek yetmez; harekete geçmek gerekir.
Örgütler ayağa kalkmadan, taban sesini yükseltmeden, Atatürkçü damar birleşmeden bu parti geri alınamaz.
Artık söz hakkı, pazarlık masalarında değil, sokakta, örgütte, emekte, halkın içinde olmalıdır.
Son söz…
Bu memleketi kuranların torunları susmayacak.
Bu ülkenin kaderini şaibeli ilişkilerle, puslu odalarda belirlemek isteyenler artık rahat edemeyecek.
CHP’nin gerçek sahipleri yeniden sahneye çıktığında, partinin üzerindeki sis dağıldığında, Türkiye büyük bir uyanış yaşayacak.
Unutmayalım:
CHP kurtulursa, Türkiye de kurtulur.
CHP doğrulursa, Cumhuriyet de doğrulur.
Ve bu mücadele, bugün susanların değil, bugün ses çıkaranların omuzlarında yükselecek.




aynen katılıyorum.
chp, ne yazık ki chp ilkelerinin değil, chp sayesinde çıkar sağlamakla müktedir bir anlayışın partisi olmuştur.
mecliste, belediyeler de yandaşlık ( az olsun benim olsun)anlayışı, ilkelerin yerine yalakalık, çıkar ve nemalama anlayışı chp yi asıl hedeflerinden uzaklastirmaktadir.
chp, acilen kuruluş ilkekerine, fabrika ayarlarına dönmelidir.