Gazetecilik, doğru ve güvenilir bilgiyi topluma ulaştırmak; gerçekleri araştırmak, halka aktarmak, yani kamuoyunu bilgilendirmektir.
21 Ekim Dünya Gazeteciler Günü geride kaldı. Ama geriye bir kutlamadan çok, derin bir sorgulama kaldı:
Bugün basın ne durumda?
Gazeteciler gerçekten düşüncelerini özgürce dile getirebiliyor mu?
Halk adına, kamu yararı için soruları sorabiliyor, sorunları cesaretle gündeme taşıyabiliyor mu?
Ne yazık ki bu soruların yanıtı, büyük ölçüde hayır.
Türkiye, en çok gazetecinin tutuklandığı ülkelerden biri. Gazeteciler haber yaptıkları için yargılanıyor, hedef gösteriliyor, sansürleniyor ya da işsiz bırakılıyor. Kalemini eğmeyen, mikrofonunu susturmayan birçok gazeteci ya zindanda ya da baskılarla mesleğini yapamaz hale getirilmiş durumda.
Ancak sorun yalnızca iktidarın baskısıyla sınırlı değil.
Bugün yerel ve genel iktidarlarda bulunanların bir kısmı, bazı gazetecileri yandaş olarak beslemekte, onları kendi borazanlarına dönüştürmektedir. Bu tablo, sadece basın etiğinin değil, siyaset yapanların ahlaki zaafiyetinin de açık bir göstergesidir.
Özellikle yerel basın ve bağımsız internet gazetecileri, son derece zor koşullarda ayakta kalmaya çalışıyor. Yerel iktidarların halkla ilişkiler ve basın bütçeleri olmasına rağmen, bu kuruluşlar çoğu zaman üvey evlat muamelesi görmektedir. Eleştiren, sorgulayan, kamu yararını savunan gazeteciler görmezden gelinmekte; sadece övgüyle yetinenlere kapılar açılmaktadır.
Oysa basının görevi halk adına sormaktır:
- “Nereye gidiyor bu ülke?”
- “Neden bu kadar yoksulluk var?”
- “Adalet neden işlemiyor?”
Ama bugün bu sorular susturulmak isteniyor.
Gazeteciye “konuşma”, halka “bildirme”, basına “yazma” deniyor.
Oysa basın; halkın gözü, kulağı ve sesidir.
Gerçekleri ortaya koyan, yanlışları ifşa eden, kamu yararını önceleyen bir güçtür.
Ve bu güç susturuldukça, toplum da karanlığa mahkûm edilir.
Bugün gazetecilik, iktidar baskısıyla değil; halk desteğiyle, dayanışmayla, direnişle ayakta kalıyor.
Gerçekleri yazan, korkmadan konuşan her gazeteciye minnettarız.
Çünkü basın özgür değilse, toplum da özgür değildir.



