Türkiye’de siyasetin en temel dinamiklerinden biri, iktidarın “rakibinden” değil, onun doğurduğu toplumsal etki ve algıdan korkmasıdır. Bugünlerde bu korkunun cismani bir örneği haline gelen isim ise, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’dur.
Tutuklanma süreci, afiş yasakları, görsel-işitsel içeriklerin kamusal alandan kaldırılması… Tüm bunlar siyasi bir isimden öte, bir “sembol” haline gelen İmamoğlu’nun etkisinden ne kadar çekinildiğini gözler önüne seriyor.
Sadece Bir Başkan Değil, Bir Hikâyenin Taşıyıcısı
Ekrem İmamoğlu, 2019 yerel seçimlerinden itibaren klasik siyasetçi profiline alternatif bir duruşla halkın karşısına çıktı. Dilini sadeleştirdi, çatışmacılıktan uzaklaştı, kent sorunlarına odaklandı ve gençlerle doğrudan ilişki kurdu. Bu da onu sadece bir belediye başkanı değil, halkçı bir dönüşümün aktörü haline getirdi.
Dolayısıyla bugün, yasaklanan sadece bir fotoğraf değil; halkta karşılık bulan bir dilin, bir umut biçiminin temsilidir. İmamoğlu’nun görselinin sokaktan, panolardan, hatta dijital mecralardan bile kaldırılmak istenmesi; onun isminin geçmesinin dahi bir “siyasi tehdit” olarak algılandığını ortaya koyuyor.
Gece Yarısı Afiş Sökümleri: İktidarın Bilinçaltı
İstanbul Levent’te gece saatlerinde İmamoğlu’nun fotoğrafının bulunduğu İBB afişlerinin sökülmesi, yalnızca uygulayıcı bir bürokrasinin değil, onu yönlendiren politik aklın da psikolojisini yansıtıyor.
Gece yarısı sökülen bir afiş, sabaha karşı yapılan ev baskınları, hukuk kılıfına sokulmaya çalışılan talimatlar… Tüm bunlar bize şunu söylüyor: İktidar, açıkça değil, gizlice, gündüz değil, karanlıkta mücadele etmeyi tercih ediyor. Çünkü İmamoğlu’nun siyasal varlığı, açık bir meydan okuma değil; gölge gibi genişleyen, sokağa sinmiş bir halk desteği içeriyor.
Gölgeden Korkmak, Gerçeği Örtemez
Bugün İmamoğlu’nun sesi yasaklanıyor, görüntüsü sansürleniyor, yürüttüğü kamusal faaliyetler bile hukuki kısıtlamalara takılıyor. Ama tüm bu baskılar, ona duyulan toplumsal ilginin gerçeğini ortadan kaldıramaz.
Halkın gözünde, bir lideri sadece söyledikleriyle değil, ona yapılanlarla da tanımlarız. Ve şu anda iktidarın İmamoğlu’na yönelik tavrı, onu doğrudan “ana rakip” mertebesine yükseltmektedir. Her yasak, ona verilen yeni bir alan; her afiş sökümü, onun sembolik gücünü pekiştiren yeni bir anıya dönüşmektedir.
İktidar İçin Asıl Tehlike: Alternatifin Olması
Bu yasaklar, korkunun kendisidir. Çünkü iktidar bilir ki halk alternatif arıyor. Ve o alternatif, İstanbul’un sokaklarında yürüyen, öğrencilerle sohbet eden, meydanlarda konuşan ve en önemlisi gücünü tepeden değil tabandan alan bir figürle şekilleniyor.
İktidar İmamoğlu’nun gölgesinden korkuyor, çünkü o gölge, gerçeğin siluetidir: Değişimin görünür yüzüdür.
Gölge Uzarken, Yasak Büyütür
İmamoğlu’nu afişten, panodan, videodan silmek kolaydır. Ama o afişin kaldırıldığı yerlerde oluşan boşlukları halk doldurur. Ve o boşluk, bir gün sandıkta karşılığını bulur. Bu yüzden, gölgeden korkmak yerine, halkın taleplerine kulak vermek daha akılcıdır. Çünkü gölgeler, ışığın olduğu yerde büyür.




