Burhanettin YILMAZ
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Özerklik: Korkuların Değil Gerçekliğin Konusu

Özerklik: Korkuların Değil Gerçekliğin Konusu

Türkiye’de “özerklik” kavramı yıllardır siyasetin en sert, en kirli ve en sığ tartışma başlıklarından biri olmayı sürdürüyor.

Advert
featured
service
0
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Advert

Türkiye’de “özerklik” kavramı yıllardır siyasetin en sert, en kirli ve en sığ tartışma başlıklarından biri olmayı sürdürüyor. Oysa bu tartışma, toplumun gerçek gündeminden değil; siyasetin üretemediği yeni bakış açılarından besleniyor.

Dikkat çekici bir gerçek var:
Kürt’ün, Türk’ün, Çerkes’in, Alevi’nin, Sünni’nin gündelik yaşamında özerklik diye bir tartışma yok. Sokakta, pazarda, işyerinde bu konu bir çatışma başlığı değil. Tartışma esas olarak siyasetçiler arasında dönüyor. Çünkü sorun toplumsal değil, siyasal zihniyet sorunudur.

İki Yanlış, Bir Doğru Etmez

Bugün özerklik meselesine bakan iki ana siyasal yaklaşım da sorunludur:

  • Bir kesim, özerkliği doğrudan bölücülük olarak görüyor.
  • Diğer bir kesim ise meseleyi ayrışma ve ayrı bir ulusal devlet hedefiyle ele alıyor.

Bu iki yaklaşım da aynı kökten besleniyor:
Feodal, kafatasçı ve tekçi bir devlet aklı.

Biri “devlet bölünür” korkusuyla, diğeri “ayrı devlet kurulur” hayaliyle hareket ediyor. Oysa her iki bakış da toplumsal gerçeklikle bağını koparmış durumda.

Görülmeyen Gerçek: Türkiye Zaten Yerel Olarak Özerk

Siyasetin konuşmaktan özellikle kaçındığı bir gerçek var:
Türkiye’de fiilen özerk bir yerel yönetim sistemi zaten yıllardır işliyor.

İllerin, ilçelerin ve beldelerin:

  • Seçilmiş belediye başkanları var,
  • Seçilmiş meclisleri var,
  • Yıllık bütçeleri var,
  • Yerel karar alma mekanizmaları var.

Bu yapı nedir?
Bu, yerel özerkliğin ta kendisidir.

Üstelik bu sistem Kürt-Türk ayrımı yapmadan işliyor. Aynı belediye meclisinde Türk de var, Kürt de. Aynı sandıkta herkes oy kullanıyor. Aynı bütçeden herkes yararlanıyor. Bu gerçeklik, özerkliğin bölücülük olmadığını zaten pratikte ispatlıyor.

Sorun Özerklik Değil, Zihniyet

Sorun, yerel yönetimlerin varlığı değil; bu yapının merkezi vesayetle boğulmasıdır. Kayyumlar, merkezi denetim adı altında siyasetin yereli felç etmesi, halk iradesinin sürekli askıya alınmasıdır.

Burada mesele etnik değil, demokratik bir meseledir.

Atatürk’ün Net Tavrı

Bu konuda tarihsel bir referans nettir. Mustafa Kemal Atatürk, Kürt meselesine yaklaşımını şu sözlerle ortaya koymuştur:

“Şimdi Türkiye Büyük Millet Meclisi, hem Kürtlerin hem de Türklerin yetki sahibi vekillerinden meydana gelmiştir ve bu iki unsur bütün çıkarlarını ve geleceklerini birleştirmiştir. Yani onlar bilirler ki bu, ortak bir şeydir. Ayrı bir sınır çizmeye kalkışmak doğru olamaz.”

Bu sözler, açık bir biçimde ırkçı ve kafatasçı anlayışın reddidir. Atatürk’ün yaklaşımı; ayrışmayı değil, ortaklığı; tekçiliği değil, birlikte yaşamı esas alır.

Yeni Bakış: Özerklik = Birlikte Yaşamın Aracı

Yeni bir bakış üretmek zorundayız.
Özerklik:

  • Ne bölünmedir,
  • Ne de ayrılıkçı bir projedir.

Özerklik, halkların kendi yaşam alanları üzerinde söz sahibi olmasıdır. Yerelin güçlenmesi, merkezin zayıflaması değil; demokrasinin derinleşmesidir.

Gerçek tehdit, yerel yönetimler değil; halktan kopmuş, merkeziyetçi, güvenlikçi siyaset anlayışıdır.

Sonuç: Siyaset Cesur Olmak Zorunda

Türkiye’de siyaset, özerklik meselesini korku diliyle değil, demokratik akılla tartışmak zorundadır. Yeni bakış, etnik kimlikler üzerinden değil; eşit yurttaşlık ve yerel demokrasi üzerinden kurulmalıdır.

Halklar zaten birlikte yaşıyor.
Sorun halklarda değil, eski ve çürümüş siyasal ezberlerdedir.

Özerklik bir tehdit değil, doğru tanımlandığında birlikte yaşamın güvencesidir.

Özerklik: Korkuların Değil Gerçekliğin Konusu
+ - 0

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Advert
Advert
Giriş Yap

Sol Medya ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin