Sultanbeyli’deki mitingde Özgür Özel’in Erdoğan’a dönük “Sandıkta her koşulda varım” çıkışı, Türkiye siyasetinin uzun zamandır alıştığı edilgen muhalefet dilinin dışına taşan önemli bir eşikti. Fakat dikkat çekici olan, bu sözlerin bir kısmının bazı gazeteciler tarafından “sadeleştirilerek” parlatılmasıydı.
Konuşmadaki ana sertlik —özür talebi, hesap sorma vurgusu ve siyasal meydan okuma— törpülenip daha “kibarlatılmış” bir forma sokuldu.
Bu durum sadece medyanın manipülatif refleksi değil, aynı zamanda CHP içindeki güç tartışmalarının üzerini örtme çabasıdır.
Yumuşatılan Sözlerin Ardındaki Siyaset
Özgür Özel’in çıkışı, sadece Erdoğan’a yönelmiş bir meydan okuma değil; aynı zamanda CHP içinde kimin gerçek liderlik iddiası taşıdığına dair bir nabız yoklamasıdır.
Ancak bazı medya organları, Özel’in sert tonunu yontup “rakiplerine zarar vermeyen, fazla iddialı görünmeyen” bir söyleme dönüştürdü. Bu “sadeleştirme” siyaseti, aslında Türkiye’de çok iyi bilinen bir pratiğin ürünü:
- Liderlik çıkışlarını gölgelemek
- Radikal tonları makul gösterme adı altında etkisizleştirmek
- Muhalefeti kendi evcilleştirilmiş alanında tutmak
Bu, sol siyasetin yıllardır karşısında mücadele ettiği hegemonya mekanizmasının tam kendisidir.
CHP’deki Sessizlik: Stratejik Değil, Korkakça
CHP toplumsal muhalefetten değil, çoğu zaman kendi iç dengelerinden ürken bir partiye dönüştü.
Partide potansiyel adaylar, sözü olanlar, iddia taşıması gerekenler —hepsi derin bir sessizliğe gömülü. Sessizliği strateji diye sunuyorlar ama bu, aslında siyasal risk almaktan kaçınmanın örtüsüdür.
Gerçek şudur:
CHP’de kimse açıkça liderlik iddiası ortaya koymaya cesaret edemiyor.
Bunu yapan tek kişi, şu an sahada görünen Özgür Özel’dir.
Ama Özel’in karşısındaki engel ne Erdoğan’dır, ne iktidarın baskıcı düzeni…
Asıl engel, CHP’nin içindeki hiyerarşik belirsizlik ve herkesin birbirinin gölgesinden korktuğu bir siyasal iklimdir.
Solun Görmesi Gereken Gerçek: Liderlik Halkla Kurulur, Kapalı Kapılarla Değil
Bugün CHP’de yaşanan kriz, bir kişi krizi değildir; bir zihniyet krizidir.
- Topluma güvenen bir liderlik anlayışı yok.
- Tabana dayanan bir siyaset yok.
- Solun tarihi değerlerini hatırlatan bir sınıf perspektifi yok.
Dolayısıyla kim çıkıp “Ben hazırım, sandıkta varım” diyorsa, onun sözünün üzerinde gezen gölge parti dışından değil, parti içinden yükseliyor.
Örgütü dışlayan, toplumu yedek güç olarak gören bu siyaset tarzı, sol değerlerle bağdaşmaz.
Sol siyasette liderlik milyonlarla kurulur, sarayla veya başka bir güç odağıyla pazarlıkla değil.
Sonuç: Cesarete Düşman Bir Siyaset Tarzı Değişmeden, Muhalefet Kurulamaz
Özgür Özel’in çıkışı, Türkiye siyasetinde uzun zamandır duyulmayan bir cesaret tonuna sahiptir. Ancak bu tonun karşısında duran şey iktidarın gücü değil; muhalefetin kendini sınırlandıran yapısıdır.
Bugün gerçek soru şudur:
Türkiye’de muhalefet liderini halk mı belirleyecek, yoksa parti içi dengelere gömülmüş eski alışkanlıklar mı?
Siyasetin son yıllarda gösterdiği bir gerçek varsa o da şudur:
CHP’nin geleceği, sessiz kalanların değil; halkın karşısında risk alabilenlerin omuzunda şekillenecek.




yazınızı dikkatlice okudum.
《Topluma güvenen bir liderlik anlayışı yok.Tabana dayanan bir siyaset yok.Solun tarihi değerlerini hatırlatan bir sınıf perspektifi yok.》 Görüşlerinize KATILMADIGIMI belirtmek isteri. Partimiz kurultay süreçlerini başarıyla tamamlamıştır. M
Aziz milletimiz Sn Özgür Ozel- in liderliğini onaylamıştır. en canlı örneği de MITINGLERDIR. / EYLEMLERDIR. Saygilarimla
Filiz hanım teşekkür ederim, farklılıklarımız zenginliğimizdir, her konuda aynı düşünmek zaten doğal olmaz
Siz sürekli yazılarınızı takip ediyorum ama bugünkü yazı gerçekten çok hoşuma gitti
Ülkemizde okuyan insan sayısı oldukça az, öncelikle okuyan, ülke meselelerine kafa yoran bir birey olduğunuz için siz çok teşekkür ederim. Selam ve saygılar…