Bugün Türkiye’de “demokrasi” diye bize yutturulan şey, gerçekte sermayenin, koltuk sevdalılarının ve siyasi mühendislerin bir oyunundan ibaret. Halkın iradesi, bir avuç delege ağasının ve klik başının insafına bırakılmış durumda. Sandık başına giden milyonlarca insan, özgür iradesini ortaya koyduğunu sanıyor; ama aslında senaryo çoktan yazılmış, roller çoktan dağıtılmış oluyor.
Sandık Demokrasisi: Halkın Seçtiği mi, Seçilmişlerin Onaylandığı mı?
Yıllardır aynı yalanı dinliyoruz: “Sandığa gidin, değişim sizin elinizde!” Peki, gerçekten öyle mi? Hayır! Çünkü seçilecek adayları halk değil, kapalı kapılar ardında yapılan pazarlıklar, blok anlaşmalar, kliklerin masadaki satranç hamleleri belirliyor.
İstanbul’un birçok ilçesinde CHP’de yaşanan delege savaşlarına bakın. Maltepe Esenkent’te bir yoldaşımız liste kavgasında yaşamını yitirdi. Soruyorum size: Bir partide, bir ilçede, bir mahallede delege listeleri için can veriliyorsa orada örgütün ve halkın iradesinden mi, yoksa “koltuk saltanatından” mı söz edebiliriz?
Bugün sadece Maltepe’de değil, Kartal’da, Beylikdüzü’nde, Bakırköy’de aynı tablo karşımıza çıkıyor. Herkesin dilinde “demokrasi” var ama sahada işleyen şey çıkar pazarlığı, adam kayırma, tehdit, baskı ve hizipçilik.
Delege Ağalığı: Halkın İradesini Rehin Alan Sistem
Demokrasi, bir avuç insanın kendi aralarında masa başında belirlediği delegeler üzerinden dizayn ediliyorsa, buna “halkın iradesi” diyemeyiz. Çünkü gerçek güç, sandıkta değil, delege defterlerinde saklıdır.
Bugün CHP’nin İstanbul ilçe kongreleri bunun en somut örneğidir.
- Delegeler üyelerle değil, pazarlıklarla belirleniyor.
- Üyelerin iradesi kâğıt üstünde var, fiiliyatta yok.
- İlçelerde “benim adamım – senin adamın” kavgası, siyaseti yozlaştırıyor.
Bu tabloya hâlâ “demokrasi” deniyorsa, halkın aklıyla alay ediliyor demektir.
Siyaset Mühendisliği ve Koltuk Saltanatı
Parti yönetimleri, belediye başkanlarının kuklası olmuş, iktidarlarını korumak için halkın ve parti örgütünün iradesini rehin alan mühendislik hesapları yapıyor. Aday belirlemeden il başkanlığına, delege seçimlerinden genel kurultaylara kadar her süreç planlı, kontrollü ve kapalı.
Kimse çıkıp açıkça söylemiyor: Asıl amaç, halkın taleplerini dinlemek değil, parti içi iktidar savaşını kazanmak.
Bu yüzden aynı isimler, aynı koltuklarda yıllarca oturuyor. Aynı yüzler, aynı klikler, aynı zihniyet…
Soruyorum size: Ömür boyu koltukta oturan, yetkiyi tekeline alan, halkın iradesini gasp eden bir anlayışla demokrasi mi olur, yoksa diktatörlük mü?
Ahlak Olmadan Demokrasi Olmaz!
Her şeyin merkezinde ahlak var yoldaşlar!
Ahlak yoksa, hiçbir tüzüğün, hiçbir anayasanın, hiçbir yazılı kuralın anlamı yoktur. Çünkü bu kuralları hayata geçirecek irade yozlaşmışsa, kâğıt üzerindeki metinler sadece birer süs olur.
Bugün siyasetin temel sorunu, ahlaki çöküştür.
- Koltuk sevdası ahlakı yok ediyor.
- Delege pazarlıkları adaleti yok ediyor.
- Siyasi klikler halkın iradesini yok ediyor.
Önce ahlakı, şeffaflığı, kolektif iradeyi yeniden inşa etmeden bu ülkede ne demokrasi, ne özgürlük, ne de halkın iktidarı mümkün olabilir.
Çekmeköy: Örgüt İradesine Saygının Örneği
Tüm bu yozlaşmış tabloya karşılık, Çekmeköy’de örnek bir davranış sergilendi.
- Eski Devlet Bakanı Önay Alpago, hiçbir klik, pazarlık ya da mühendislik olmadan, üyelerin iradesiyle delege seçildi.
- Bu karar, örgüt iradesine duyulan saygının ve demokrasiye inancın somut bir göstergesidir.
Demek ki istenirse, halkın sözünün değer gördüğü, geçmişte emek veren isimlerin onurlandırıldığı ahlaklı bir siyaset anlayışı mümkündür. Sorun sistemde değil, zihniyettedir!
Gerçek Demokrasi Sandıkta Değil, Örgütlü Halkın İradesinde
Demokrasi, sadece oy kullanmak değildir. Demokrasi; hesap sorabilmek, söz hakkına sahip olmak, tabanın karar mekanizmalarına katılmasıdır.
Gerçek demokrasi; yukarıdan dayatılan listelerde değil, aşağıdan yükselen örgütlü halk iradesinde inşa edilir.
Bugün ihtiyacımız olan şey;
- Sandık başında kandırılmış kitleler değil,
- Bilinçli, örgütlü, hakkını arayan, kendi sözünü söyleyen halktır!
Bu düzeni ancak örgütlü mücadele, ahlaklı siyaset ve tabanın iradesine dayalı bir anlayışla değiştirebiliriz.
Aksi hâlde, demokrasi denen şey, yalnızca bir maskeden, bir aldatmacadan ibaret kalacak.




Millet vekili adaylarını vekil olmak isteyenlerden değil LİYAKATLİ, KONULARINDA UZMANLIK LARI BELGELİ VE HALKIN ÖNERDİĞİ KİŞİLERDEN SEÇİLMESİ ŞARTLANDIRILMALIDIR…