Bir dergâh binası…
Bir iktidar yarışı…
Taşlar, sopalar, paravan şirketler…
Adı “maneviyat”, özü “mülkiyet” olan bir savaş:
Menzil’de üç kardeşin miras kavgası!
Kimi “bina tüm Müslümanların” diyor,
Kimi tapuları şirketlere yazmış çoktan.
Kimi “vakıf” deyip Allah’a bağlıyor,
Kimi icra mahkemelerinde mal bölüşüyor.
İşte tam burada başlıyor hikâyemiz:
Laiklik tam da bu yüzden bir ihtiyaçtır.
Yurttaşın vicdanı özgür kalmalı ki,
Din ne kavgaya karışsın ne saltanata.
Cumhuriyet’in kurucu iradesi,
Boşuna kapatmadı tekkeyi, zaviyeyi.
677 sayılı Devrim Yasası bir öfke değil,
Bir barış çağrısıydı;
“Din istismarına son!” diyen bir millet sözleşmesiydi.
Bugün gelinen noktada;
Allah diyerek toplanan sadakalar,
Şirket kayıtlarına geçmiş.
Sofilerin gözyaşları arsaya,
İbadetler tapu kavgasına karışmış.
Bu mudur Allah aşkı?
Bu mudur hakikatin yolu?
Kardeşi kardeşe düşüren bu düzenin adı
Tarikat değil, ticaretin karanlığıdır.
Laiklik, işte tam burada ayağa kalkar.
Dini, tüccarın elinden;
İnancı, çıkar ağının pençesinden kurtarır.
Der ki laiklik:
“Ne cami tapusu tartışılır,
Ne de sofilik banka dekontlarında aranır.”
Laiklik düşmanlığıyla büyütülen kuşaklara,
Menzil’in miras kavgası açık bir derstir.
İman, adalet ister.
İbadet, tevazu ister.
Tarikatlar, mülk savaşına girdiğinde
Ne iman kalır ne huzur.
Ve işte bir tarihsel kıyas daha:
Mustafa Kemal Atatürk,
— Ki inancı halkına, ahlakı milletine sadakatti —
Tüm mal varlığını vasiyetnameyle milletine bağışladı.
Çiftliklerini, arsalarını, köşklerini, kütüphanelerini…
Hiçbirini çocuklarına bırakmadı.
Çünkü o, “bir lokma, bir hırka” değil;
Bir ülke, bir Cumhuriyet bıraktı geriye.
Ve bu vasiyet hâlâ
Ankara’da Cumhurbaşkanlığı Arşivi’nde, Saray’ın kasasında yazılı durur.
Bugün dincilik adı altında saraylar kuranlara,
Tefecilikle servet büyütenlere,
O belgedeki tek satır bile yeter:
“Bütün mal varlığım halkıma aittir.”
Laiklik, dinin siyasete alet edilmediği,
Müminin parasının kardeş kavgasına dönüşmediği,
İnancın özgür, ibadetin bağımsız olduğu bir toplumun adıdır.
Bugün dergâhlarda dökülen gözyaşları ve kavgalar,
Yarın laikliğe duyulan özlemin çığlığına dönüşecektir.
Ve bir kez daha hatırlatalım:
Laiklik, Atatürk’ün sadece düşüncesi değil, mirasıdır.
O mirası sattırmayız, tahrip ettirmeyiz, unutturmayız.





Biz unutmadık unutmayacak bu mirası koruyacağız ama yasa koyanlar böyle yapmıyor talan ediyor. Bir oyum var o bile yerinde değil seçtiğim kişiler hapishanede hani ordu hani yargı hani adalet? siyasiler miras onların gibi satıp yiyorlar. Yağmalıyorlar. Kim kurtaracak giden toprakları madenleri, limanları?