✍️ Burhanettin Yılmaz
(Sol Medya için)
Siyaset, halkın iradesinin örgütlü bir biçimde hayata geçirilmesidir. Hele ki sol, emekten, demokrasiden ve örgütlü mücadeleden yana olduğunu iddia eden bir hareket için örgüt, bir süs değil; varlık nedenidir. Örgütün varlık nedeni ise üyedir. Çünkü üye, işçisinden emeklisine, gencinden kadınına kadar hayatın tam içinden gelen, sorunlarıyla ve talepleriyle siyaseti şekillendiren asli güçtür.
Ancak ne yazık ki, bugün birçok ilçede, birçok belediyede gördüğümüz tablo tam tersini gösteriyor: İlçe başkanları üyesinden korkuyor, belediye başkanları örgütünden ürküyor.
Üyeden Korkmak Ne Demek?
Bir ilçe başkanı, görevini üstlendiği gün partinin bütün üyelerinin başkanıdır. O üyelere hesap vermek, onların söz ve karar hakkını güvence altına almak temel yükümlülüğüdür. Fakat bazı ilçe başkanları, üyeyi bir güç kaynağı değil, koltuğu için bir tehdit olarak görür.
Üyeden korkan ilçe başkanı, toplantı yapmaktan çekinir; çünkü biliyordur ki sorulacak sorulara cevap veremeyecek, eleştiriler karşısında zorlanacaktır. Bu yüzden kongre süreçlerinde üyelerden uzak durur, listeleri dar çevrelerde belirler, delege seçimlerini manipüle eder.
Oysa üyesinden korkmayan bir ilçe başkanı, üyeyi toplantıya çağırır, eleştiriyi dinler, kendini sorgulatır, eksiklerini görür ve örgütüyle birlikte büyür. Çünkü bilir ki örgütlü güç, bireysel hesapların değil, kolektif aklın ve iradenin sonucudur.
Örgütten Korkan Belediye Başkanı
Seçilmiş bir belediye başkanı, yetkiyi tek başına almış bir “reis” değildir; örgütlü mücadelenin sonucunda o göreve gelmiş bir halk temsilcisidir. Onun gücü koltuğundan değil, arkasındaki örgütten, partililerden ve emekçilerden gelir.
Ama bazı belediye başkanları, örgütünü bir yük gibi görür. Parti örgütüyle ortaklaşmak, mahalle temsilcilerini sürece katmak yerine, kendi çevresini kurar; danışmanlarıyla sınırlı, kapalı bir klik yaratır. İlçe örgütünü dışlar, mahallelerdeki dinamizmi bastırır, partiyi değil ilçe başkanını da himayesine alarak kendi küçük iktidarını güçlendirmeye çalışır.
Böyle olunca örgüt ile belediye arasında doğal bir gerilim doğar. Örgütten kopan başkan, halktan da kopar. Koltuğu sadece bürokratik bir unvana indirger, halkın gücüyle yeniden beslenmeyi reddeder.
Tuzla Demokrasi Hareketi’nin Bildirgesinden Dersler
03 Ağustos 2025’te Aydınlı Mahallesi’nde toplanan Tuzla Demokrasi Hareketi, tam da bu tartışmaları aydınlatan önemli kararlar aldı. Bildirge, ilçe kongre sürecinin nasıl demokratik, örgütlü ve ilkeli yürütülmesi gerektiğini ortaya koyarak bir bildiri yayınladı.
- Tek Liste – Ortak Aklın Listesi
- Hareket, kongrelerin parçalı listelerle değil, ortak aklın listesiyle yapılması gerektiğini vurguladı. Çünkü üyeyi bölmek, örgütü zayıflatır. İlçe başkanlarının koltuk hesapları yerine, mahallelerden başlayan ortaklaşma esastır.
- Delege Seçiminde İlke ve Mücadele Ölçütü
- Bildirgede açıkça belirtildi: Delege, sadece ilçe başkanını seçmek için orada değildir. Aynı zamanda Saray rejiminin baskısına karşı partiyi savunacak, mücadeleyi örgütleyecek iradenin taşıyıcısıdır. Bu yüzden görev almak için “ricayla” değil, özgür iradesi ve inancı ile öne çıkan kadrolara ihtiyaç vardır.
- Adamcılık, Hemşericilik, Etnik Çizgilerle Liste Yapılamaz
- Tuzla Demokrasi Hareketi, çok net biçimde bu dar anlayışları reddetti. İlçe başkanlarının üyeden korkmasının en temel nedeni işte burada yatıyor: Koltuklarını garanti altına almak için örgütü kimlikler üzerinden bölen anlayış. Oysa ihtiyaç duyulan şey, fedakârlık, ahlak, etik ve ideolojiye bağlılıktır.
- Mahalle Temelli Demokratik Çağrı Konseyleri
- Her mahallede örgütlenmeye katkı sunmuş partili emekçilerden oluşacak Demokratik Çağrı Konseyleri, delege sürecini örgütleyecek. Bu öneri, üyenin karar süreçlerine doğrudan katılımını sağlıyor. Üyeden korkanlar, işte bu yüzden bu konseylerden ürküyor. Çünkü bu mekanizma tabanın sözünü doğrudan yükseltiyor.
- Belediye Başkanı Tarafsız Olmalı
- Bildirgenin en vurucu noktası budur: İlçe kongresi, belediye başkanı seçimi değildir. Bu süreçte belediye başkanlarının kamusal gücü kullanarak taraf olması, örgütün iradesine müdahaledir. Tuzla Demokrasi Hareketi, böyle bir durumda sessiz kalınmayacağını, kamuoyuna açık uyarılar yapılacağını ilan etti.
Bu kararlar, aslında tüm Türkiye örgütleri için yol göstericidir. Çünkü gösteriyor ki: Üyesinden korkmayan ilçe başkanı, örgütünden korkmayan belediye başkanı, demokratik işleyişten asla korkmaz.
Çıkış Yolu: Cesaret ve Örgütlülük
Sol siyaset, korkakların, koltuğa sığınanların, örgütten kaçanların işi değildir. Sol siyaset, cesaretle, yüzleşmeyle, ortak akılla ve örgütlü mücadeleyle yürür.
Bugün ihtiyacımız olan şey; koltuğunu üyeden saklayan, örgütünü susturmaya çalışan yöneticiler değil; örgütüne güvenen, üyeyi özne gören, birlikte yürümekten korkmayan yöneticilerdir.
Unutulmasın:
- Üyeden korkan ilçe başkanı, aslında kendi gölgesinden korkar.
- Örgütten korkan belediye başkanı, aslında kendi halkına yabancılaşır.
Ve hiçbir korkaklık, halkın örgütlü gücünün önünde uzun süre duramaz.



