Cemil DEVECİ
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Birleşmiş Milletler

Birleşmiş Milletler

Birleşmiş Milletller Teşkilatı (BM) 2. Dünya Savaşından sonra Uluslararası barış ve güvenliği sağlamak, devletler arasında dostane ilişkileri desteklemek, kalkınma ve insan haklarını geliştirmek amacıyla 50 ülkenin bir araya gelmesiyle 1945 yılında kurulmuş ve 1964 yılına gelindiğinde 115 üyeye ulaşmıştı.

Advert
featured
service
0
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Advert

Av. Cemil DEVECİ

Samsun/Atakum 2019-24 Belediye Başkanı

Birleşmiş Milletller Teşkilatı (BM) 2. Dünya Savaşından sonra Uluslararası barış ve güvenliği sağlamak, devletler arasında dostane ilişkileri desteklemek, kalkınma ve insan haklarını geliştirmek amacıyla 50 ülkenin bir araya gelmesiyle 1945 yılında kurulmuş ve 1964 yılına gelindiğinde 115 üyeye ulaşmıştı.

11 Aralık 1964’te Küba Devriminin 5. Yılında BM’lerin Newyork’taki 19. Toplantısında Küba Devriminin öncüsü Che Guvera gerilla elbisesiyle, ses getiren, ‘Ya Vatan Ya Ölüm’ diye tamamladığı konuşmasında; Emperyalistlerin gözlerinin içine bakarak; ‘’Küba ve Latin Amerika başta olmak üzere barışın önündeki en büyük tehdidin ABD emperyalizmi ve onun destekçileridir’’ tespitini yaptıktan sonra; dünyanın her yerindeki özgürlük hareketlerini desteklediklerini; emperyalizme karşı halkların özgürlük arayışını, farklı sistemlere sahip ülkelerin barış içinde birlikte yaşamaları gerektiğini savunuyordu.

Che Guvera, kuruluşundan yaklaşık 20 yıl sonra tespitini yapmış ve “Bu Meclis’in kendisini rehavetten kurtardığını ve ileriye doğru gittiğini; komitelerin çalışmalarına başladığını ve ilk sorunda durmadığını görmek isteriz. Emperyalizm dünyanın sorunlarını çözmekten çok bu toplantıyı anlamsız bir hitabet yarışmasına çevirmek istiyor. Bunu yapmalarına engel olmalıyız’’ demiştir.

Che, “Genel ve tam silahsızlanmayı destekliyoruz; bunun da ötesinde tüm termonükleer silahların tamamen imha edilmesini savunuyor, bu hedefi bir gerçekliğe dönüştürmek için tüm ulusların katılacağı bir konferans düzenlenmesini öneriyoruz’’diye devam eden, emperyalistleri terleten bir konuşma…

61 yıl sonra BM genel kurulunda bu kez Suriye Devlet Başkanı sıfatı ile islami cıhatçı kimliğini takım elbise ve kravatla süsleyerek Colani koşuyor; ardından da Netayahu…

Ülkesinin, ulusunun geleceği için emperyalist öncü ülkelerden medet uman Colani…

Birleşmiş Milletler’de boş salona konuşmak zorunda kalan

Siyonist İsrail’in Başbakanı Soykırımcı Netanyahu…

Müslüman Arapa ülkeleri devlet başkanları da Trump’ın peşine takılıp akşam yemeğine gidiyor ve ne talimat verecek diye ağzına bakıyorlar.

Nereden nereye…

  1. Dünya Savaşı gibi büyük bir yıkıntıdan sonra kurulan, dünya barışının tesisini ve devamlılığını amaçlayan BM’lerde 61 yıl arayla yapılan bu üç konuşma, içinde bulunduğumuz durumu bütün çıplaklığıyla ortaya koyuyor…

 

Che’nin de ifade ettiği gibi BM’in işlevsizleşmesi o günlerde başlamış…

Netanyahu, tüm dünyanın gözünün önünde BM, Uluslararası Barış örgütleri ve Uluslararası İnsan Hakları Kuruluşlarına rağmen bir ulusu yok ediyor. Yüz binlerce insanı öldürüyor, yerinden yurdundan ediyor; aç açık bırakıyor; kelimenin tam anlamıyla ‘Soykırım’ yapıyor.

Uluslararası gönüllü kuruluşların, gıda ve ilaç yardımınının Gazze’ye girmesini engelliyor, yardımseverleri tukukluyor.

Şimdi ateşkes ve barış görüşmeleri yapılıyor; yaklaşık yüz bin kişi hayatını kaybetti, bir o kadar evleri, barkları, şehirleri tahrip oldu yıkıldı; bu acıların, bu yıkıntıların üzerine barış tesis edilemez, edilsede kalıcı olamaz. Uluslararası toplum ve tabi BM öncelikle bu sorunu çözmeli, hayatta kalan insanları yaşatabilmeli. Aksi durumda sorunlar postun altına süpürülmüş olur ve biriktirilir.

Büyük Ortadoğu Projesini hayata geçirmek için Afganistan’dan Libya’ya kadar çevre ülkeler çökertildi; Ortadoğu’da ülkelerin sınırları değiştiriliyor; tehdit ediliyor, bombalanıyor; kuzeyimizde ve güneyimizde savaş yıllardır devam ediyor; barışın ve hukukun üstünlüğünü tesis etmek ve korumak üzere kurulan BM yerinde put gibi duruyor…

Peki, Emperyalizmin kaderleriyle oynadığı Müslüman Arap ülkeleri ne yapıyor?

Her bir ülkenin tepesine bir aile çökmüş, kendi saltanatları için emperyalist güç odaklarıyla al takke ver külah/ iş birliği içindeler. Ortadoğu’nun en büyük sorunu Müslüman Arap Ülkeleri mi ?

Özgür ve barış içinde dir dünyaya ulaşabilmek, evrenin sunduğu olanaklardan eşit yararlanabilmek için örgütlü akıl ve bilimin yolunu takip etmeliyiz.

Önümüzdeki günlerde BM ve diğer uluslararası kuruluşların, sorumlulukları, işlevleri ve içine düşürüldükleri durumu huzurunuza getirmeye devam edeceğim.

 

İki fotoğraf; birincisi soykırımcı Siyonist İsrail’in Başbakanı Netanyahu’nun geçen hafta Birleşmiş Milletler’de boş salona yaptığı konuşma ikincisi Gazze’ye doğru yola çıkan Sumud Filosu…

Haberin Devamı

 

Arkasına aldığı ABD gücüyle BM kürsüsünden yalanlarla katliamlarını haklı çıkarmaya uğraşan soykırımcı Siyonist Netanyahu konuşmaya başladığında salonu terk edenler insanlığın vicdani tepkisini gösterdiler.

 

31 Ağustos’ta İspanya’dan kalkan 22 tekne ile yola çıkan Sumud Filosu ise 46 ülkeden 497 aktivistin katılımıyla Gazze’de soykırıma uğrayan ve açlığa mahkûm edilen Filistinlilere sadece insani yardım değil insanlığın vicdanını da taşıdı.

 

Gazze’ye doğru ilerleyen Küresel Sumud Filosu’nu kuşatan soykırımcı İsrail donanması askerleri daha önce olduğu gibi gemilere saldırı başlattı. 37’si Türk 201 aktivist Gazze’ye 69.3 mil (yaklaşık 112 kilometre) kala yasadışı biçimde uluslararası sularda Siyonist İsrail askerleri tarafından rehin alındı.

 

Saldırı sonucu ele geçirdiği gemiler zorla Aşdod limanına çekiyor. Soykırımcı İsrail’in rehin aldığı aktivistler arasında 37 Türk vatandaşı da bulunuyor. Rehin alınan 30 Türk’ün isimleri şöyle: “Fikret Kantoğlu, Abdülaziz Yalçın, Davut Taşkıran, Zeynep Tekocak, Metehan Sarı, Hüseyin Şuayip Ordu, Onur Murat Tolgu, Semih Şener, Osman Çetinkaya, Sümeyra Akdeniz Ordu, Abdülmecit Bahçıvan, Mustafa Muhammed Çakmakçı, Mehmet Sait Direkçi, Fatih Özsöz, Tevfik Yıldız, Bekir Turunç, Mesut Çakar, Müslim Ziyali, Sümeyye Polat, Semanur Sönmez Yaman, Evren Aka, Muhammed Emin Yıldırım, Umut Akdağ, Abdullah Gündem, Halil Rıfat Çanakçı, Haşmet Yazıcı, Ersin Çelik, Mehmet Sait Direkçi, Yaşar Yavuz, Abdussamed Turan”

 

Vicdan filosunda, Türkiye’den 56, Danimarka’dan 1, Almanya’dan 19, Hollanda’dan 10, Belçika’dan 4, İngiltere’den 19, İrlanda’dan 16, Lüksemburg’dan 1, İsviçre’den 19, Fransa’dan 23, İspanya’dan 49, ABD’den 22, İtalya’dan 48, Portekiz’den 4, Fas’tan 7, Moritanya’dan 1, Cezayir’den 17, Tunus’tan 28, Brezilya’dan 14, Arjantin’den 3, Kolombiya’dan 2 ve Meksika’dan 7, Japonya ve Endonezya’dan 1, Avusturalya’dan 6, Yeni Zelanda’dan 3, Pakistan’dan 2, kişi olmak üzere toplam 497 kişi bulunuyor.

 

Sumud Filosu’nda İsrail’i destekleyen batılı ülkelerin olduğu hatta Avrupalıların çoğunlukta olduğu ama Türkiye ve bir ikisi dışında Müslüman ülkelerin yer almadığı eminim dikkatinizi çekmiştir. Listede ne Suudi Arabistan ne Körfez ülkeleri ne de Mısır gibi ülkeler var. Yanı başında soykırıma uğrayan Filistinlilerin acıları karşısında eli kolu bağlı olan Arap ülkeleri maalesef Sumud Filosu’nda yer almıyor.

Oysa filo adını “Kararlılık” ve “Sarsılmaz azim” anlamına gelen Arapça kelimeden alıyor. İnsanlık vicdanının sarsılmaz azmini temsil eden filoyu Müslüman ülkelerin çoğu sadece seyretmekle yetiniyor.

 

MAVİ MARMARA’NIN AÇTIĞI YOL

İsrail’in Sumud Filosu’na saldırısı, uluslararası hukukun ihlali olarak yorumlanıyor. İsrail 7 Ekim 2023’ten itibaren giriştiği soykırımda hem uluslararası tüm hukuk kurallarını alt üst etti hem de tüm kurumlarını işlevsiz kıldı. Nitekim, Gazze’ye yönelik ablukayı denizden kırmak için yapılan her girişimi aynı barbarlıkla engelledi.

 

Bunu da 31 Mayıs 2010’da Gazze Özgürlük Filosu adıyla yola çıkan Mavi Marmara gemisine yaptığı saldırı ile başlattı. Soykırımcı İsrail’in uluslararası sularda baskın yaparak 9’u Türk ve biri Türk asıllı ABD vatandaşı on kişiyi şehit etti.

Daha sonra, 2011’de Özgürlük Filosu 2 adıyla ilan edilen ve Yunanistan’dan hareket etmesi planlanan filo, siyasi baskı, teknik sabotaj ve yasal engeller nedeniyle yola çıkamadı. Yunanistan yönetimi de İsrail’den gelen baskı üzerine güvenliği gerekçe göstererek teknelerin yola çıkmasını yasakladı.

 

10 Mayıs 2015’te ise Özgürlük Filosu 3 İsveç’ten yola çıktı, çeşitli Avrupa kentlerine uğradıktan sonra Gazze yolculuğuna 25 Haziran 2015’te Atina’dan resmen başladı.

 

İsrail ordusu 29 Haziran’da filonun içindeki İsveç bandıralı Marianne gemisine baskın düzenledi, gemi İsrail’deki Aşdod limanına çekildi, diğer gemiler geri döndü.

 

2016 yılı ekim ayında ise kadın aktivistleri taşıyan “Gazze’ye Kadın Gemisi” yine Gazze’ye ulaşmadan soykırımcı İsrail askerlerince durduruldu.

 

Haberin Devamı

2018’de Filistin için Adil Gelecek Filosuna ait iki gemi İsrail donanmasınca durdurularak el konuldu.

 

2025 yılı haziran ayında ise Gazze’ye doğru yola çıkan ve içinde İsveçli aktivist Greta Thunberg’in de bulunduğu Madleen gemisine İsrail askerleri baskın düzenledi, Thunberg dahil çok sayıda aktivist sınır dışı edildi. Temmuz ayında da Özgürlük Filosu projesi dahilinde yola çıkan Handala gemisine müdahale edildi. İsrail askerlerinin Gazze açıklarındaki uluslararası sularda baskın yaptığı gemideki aktivistler tutuklanarak sınır dışı edildi.

 

BARIŞ PLANI YALANI

Sumud Filosu ise taşıdığı insani yardımları hedefi olan Gazze’ye ulaştıramasa da asıl amacı olan Gazze’deki soykırıma dikkat çekerek ulaştı. Filoda yer alan Mikeno isimli geminin Türk kaptanı Muhammed Hufeyze Küçüktekin’in Gazze’ye 9 kilometre açığına kadar yaklaşarak ablukayı kırması ise küçük ama sembolik açıdan çok büyük anlam taşıyor. Evet Filo Gazze’ye gitme hedefine ulaşamasa da tüm dünyanın dikkatini Gazze’de açlığa mahkûm edilen Filistinlilerin yaşam koşullarına dikkat çekmeyi başardı. Soykırımcı İsrail’in hukuk tanımaz yüzünü tüm dünyaya gösterdi. Öte yandan İsrail hala devam eden soykırımın suçunu işlerken, ABD Başkanı Trump ile Netanyahu’nun açıkladığı sözde barış planının da bir yalandan ibaret olduğunu ortaya koydu.

 

Haberin Devamı

En önemlisi Sumud Filosu, tüm dünyaya soykırımcı İsrail ve suç ortağı ABD’nin insanlığın vicdanını yenemeyeceğini de gösterdi.

 

 

Birleşmiş Milletler
+ - 0

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Advert
Advert
Giriş Yap

Sol Medya ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin