Büyük acılarla biten İkinci Dünya savaşından seksen yıl sonra insanlık sis bulutları arasından karanlığa doğru ilerliyor. Hem insan gurupları ve hem de devletler arası ilişkiler öngörülemez karmaşık bir süreç yaşıyor. En yetkili ağızlar üçüncü Dünya Savaşını seslendirmeye başladılar.
Evet tarih boyunca hem insanlar ve hem de devletler karşılıklı çıkar ilişkilerini dengeleyerek ya da rakibinin hukukunu çiğneyerek bu günlere geldiler.
Avrupa’da Katolik inanç guruplarıyla Protestanlar 30 yıl savaştılar, deyim yerindeyse birbirlerini boğazladılar sonunda aralarında gerçekleştirdikleri Westpahlia Anlaşması ile Avrupa’da yeni bir düzen kurmayı başardılar. Bu düzenin hakim unsuru Egemen devlet ve devletler arası eşitlik ilkesiydi.
Otuz yıl savaşlarından yaklaşık iki yüz yıl sonra Napolyon Savaşlarının ardından Viyana Kongresiyle Avrupa; Prusya, İngiltere, Rusya, Fransa gibi monarşist büyük güçlerin paylaşımına terkedildi.
Monarşinin korunması konusunda çıkarları uzlaşan bu güçler, Avrupa’da dengeli büyük güçler düzenini kurdular.
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra da savaşın galibi ABD liderliğinde kurumları ve kurallarıyla liberal dünya düzeni kurulmuştur.
Sovyetler Birliği’nin dağılması ile oluşan kısa süreli tek kutuplu dünya düzeni ise küresel bir gücün çöküşü ile oluşan dünya düzenine örnektir.
Çıkara dayalı Machiavellist politikalar terkedilemezse Ortadoğu dünyanın suyunu ısıtmaya başladı.
‘’Çıkar İlişkisi’, ‘Karşılıklı Yarar İlişkisi’’ne dönüştürülemezse, Dünya ve İnsanlık eliyle çizdiği kaderine doğru dolu dizgin ilerliyor.
Bu nedenledir ki günümüzde küresel jeopolitiği; BRİCS ülkeleri, Avrupa, Orta ve uzak doğu ülkeleri, Amerika ve çevresi ülkeler birbirilerini büyüten ‘Karşılıklı Yarar’ ilkesi ışığında yeniden düzenleyebilirler.
Bilim gelişiyor; bilimin ürünü yeni teknolojik üretim ve yatırımları devletler ya da gurup devletler aralarında paylaşmalılar. Biri bir alanda ilerleyip büyürken diğeri de başka alanda yatırım yapmalıdır. Ki, birinin ürettiği diğeriyle takas edilebilsin; uluslararası ticaretin mantığı bu olmalıdır. Bu mantıktan hareketle Dolar küresel para birimi olmaktan çıkarılmalı bölgesel para birimleri desteklenmelidir.
Bu hayal dolu iyi dileklerimi, Saramago’yu ters köşe yaparak; Orhan Kemal’in şu sözleriyle noktalayalım.
‘’İnsanı insan yapan en büyük değer; ‘İnsanlığın, insanlık tarafından, insanlık için yönetilmesi, insanın toprak gibi kaynaşması’dır.’’
Gelin!
Toprak gibi kaynaşarak, barışı inşa edelim…
Yeni yılınız kutlu olsun; sağlık, mutluluk getirsin…



