Yüzyılın ilk yarısında yükselen faşizm karşısında, Bulgar devrimci Georgi Dimitrov’un öne sürdüğü “Birleşik Cephe” stratejisi, sadece işçilerin değil, tüm demokratik güçlerin birlikte hareket etmesini hedefleyen tarihsel bir çıkıştı. Bugün, Türkiye başta olmak üzere birçok ülkede otoriter-popülist yönetimlerin yükselişi karşısında benzer bir stratejik akla ihtiyaç duyulmaktadır.
Bu yazı, geçmiş otoriter-faşist rejimlerle günümüz yönetimlerini karşılaştırmakta, Türkiye’deki güncel otoriterleşme sürecini değerlendirmekte ve toplumsal muhalefetin etkin bir biçimde örgütlenebilmesi için somut öneriler sunmaktadır.
- Tarihsel Karşılaştırma: Dün Faşizm, Bugün Seçimli Otoriterlik
- Ortak Unsurlar:
1920–1950 Faşizmi/ Günümüz Otoriterliği.
Tek adam yönetimi/ Başkanlıkta yetki yoğunlaşması.
Medya sansürü/ Basın ve sosyal medya kontrolü.
Sendika ve parti yasakları/ Sivil topluma baskı, siyasi davalar, kayyımlar.
Şovenizm, ırkçılık milliyetçilik, göçmen karşıtlığı; Militarizm, polisleşme, sokakta güvenlik baskısı yenilenerek kendini tekrar etmektedir.
Bugünkü rejimler, seçim yapmayı sürdüren ama seçimleri rekabetçi ve adil olmaktan çıkaran yapılar inşa etmektedir. Bu nedenle “görünüşte demokratik, gerçekte otoriter” bir form söz konusudur.
- Türkiye’de Otoriterleşmenin Gelişim Seyri
2010 sonrası: Yargının yürütmeye bağlanması, medya üzerindeki baskı, Gezi direnişinin şiddet kullanılarak bastırılması.
2016 sonrası: OHAL rejimi, KHK’lar, akademisyen tasfiyeleri, Kürt siyasi hareketine yönelik baskı.
2017 sonrası: Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi ile tüm yetkinin merkezileşmesi.
İktidar adayı ve ülkenin birinci partisi CHP’ye yönelik baskılar, seçilmiş belediye başkanlarının tutuklanması yerine kayyum atanması vb. muhalefetin kriminalize edilmesi.
Bu tablo, Türkiye’de özgürlükçü-demokratik muhalefet için yeni bir siyaset tarzına ve toplumsal tabana dayalı güçlü bir örgütlenmeye ihtiyaç olduğunu göstermektedir.
III. Toplumsal Muhalefet İçin Somut Öneriler
- Geniş Tabanlı Yerel Demokrasi Ağları Kurulmalı;
Hedef, merkezden değil, mahalle ve ilçe düzeyinden yükselen taban hareketleri oluşturmak olmalı. Nasıl?
-Mahalle dayanışma meclisleri-(gıda, barınma, eğitim, adalet komisyonları vb.)
-Apartman komiteleri-(özellikle büyükşehirlerde)
-İl/ilçe bazlı halk forumları-(tüm parti, sendika, inanç grubu ve sivil toplum katılımıyla)
-Belediyeler yerel demokrasi okulu gibi çalıştırılmalıdır.
Amaç: Korkuyu yenecek, güven inşa edecek bir halk örgütlenmesi olmalıdır.
- “Birleşik Demokrasi Cephesi” Geliştirilmeli
Dimitrov’un ‘Birleşik Cephe’ yaklaşımının çağdaş uyarlaması
Bileşenler:
-Sol partiler ve sendikalar
-Kürt siyasi hareketi
-Sendikalar, meslek odaları ve sivil toplum kuruluşları
-Feminist örgütler ve sosyal platformlar
-Gençlik grupları ve öğrenci hareketleri
-İnanç toplulukları (Alevi örgütleri, vicdani retçiler, ilahiyatçılar)
-Demokrat muhafazakârlar ve liberal çevreler.
“İnsan hakları, adalet, geçim, doğa ve tam demokrasi” gibi evrensel taleplerde uzlaşılan bir ortak zemin oluşturulmalıdır.
- Dijital Alanda Dayanışma ve Bilinçlendirme.
-Bağımsız gazeteciliği destekleyen kolektif medya projeleri.
-Sansüre karşı VPN/şifreli haberleşme eğitimi.
-Genç nüfusa ulaşmak ve alternatif kamusal alan yaratmak için sosyal medya üzerinden mini halk okulları ve bilinç yükseltici kampanyalar.
- Geçim Odaklı Mücadele Alanları Kurulmalı
Çünkü yoksulluk ve güvencesizlik, rejimin en çok istismar ettiği kriz alanlarıdır.
-Mahalle bazlı gıda dayanışmaları
-Kiracı hakları meclisleri
-İşsizler ve güvencesiz çalışanlar forumları
-Kadın emeği kooperatifleri
Bu yapılar, sadece insani yardım için değil, siyasal bilinç yükseltmek ve örgütlü halk gücünü görünür kılmak için de önemlidir.
- Özgür Üniversite ve Entelektüel Ağlar Amaç:
Entellektüel üretimi kamusal alana taşımak, gençliği siyasallaştırmak için
-Akademisyenlerin kuracağı çevrimiçi açık üniversiteler
-Mahallede seminerler, atölyeler, tarih ve hukuk okuma grupları
-Alternatif müfredatlar ve “halk için hukuk, ekonomi, tarih” eğitimi
- Hukuk, Dayanışma ve Savunma Ağı
-Siyasi davalarda dayanışma koordinasyonları
-Tutuklu ve mahpus yakınlarına destek ağları
-Avukatlar, insan hakları savunucuları ve psikologlardan oluşan “kriz dayanışma kipleri”
- Örgütlenme Modeli: “Çok Merkezli – Tabanlı – Yatay”
-Çok merkezli; Ankara merkezli değil; İstanbul, Diyarbakır, İzmir, Adana, Van, Eskişehir gibi farklı merkezlerden yayılmalı.
-Yatay yapılar; Lider kültü yerine kolektif akıl ve paylaşılmış sorumluluk
-Tabana dayalı; Seçmen değil, aktif yurttaş modeli hedeflenmeli
-Süreç odaklı Seçim değil, uzun soluklu toplumsal dönüşüm amaçlanmalı
Sonuç: Korku Duvarını Aşmak, Umudu Örgütlemek
Tarih bize şunu öğretti: Otoriter rejimler sandıkla gelmiş olsa da ancak örgütlü halk iradesiyle geri püskürtülebilir. Dimitrov’un “Birleşik Cephe” stratejisi, yalnızca bir siyasal taktik değil, aynı zamanda bir demokratik kültürün inşasıdır. Türkiye’de bugünün muhalefetinin temel ihtiyacı da tam olarak budur: birlikte düşünen, birlikte hisseden ve birlikte direnen bir halk örgütlenmesi…




