Otoriterleşmeye Karşı Örgütlenmenin Bilimsel Temelleri:
Av. Cemil DEVECİ
2019-2024 Atakum Bld.Bşk.
Toplumların tarihi incelendiğinde otoriterleşme dalgalarının, genellikle toplumsal belirsizlik ve güvensizlik dönemlerinde güç kazandığı görülür. Sosyal Psikoloji Literatürü bu durumun yalnızca bir politik tercih değil, ayni zamanda derin bir ‘Hayatta Kalma Tepkisi’ olduğunu belirtir. Bu nedenle otoriter eğilimlere karşı savunma, romantik bir idealden öte bilimsel temeli olan bir toplumsal direnç mühendisliği gerektirir.
Bu gün bu otoriterleşmeye karşı örgütlenmenin bilimsel temelleri ve çeşitli toplumlarda denenmiş örneklerini ele alacağım.
MİKRO DAYANIŞMA ÖRNEKLERİ:
Sosyolog Robert Putman’ın çalışmalarından biliyoruz ki, bir toplumun otoriter etkilere en açık olduğu dönemler, Toplumsal Güvenin Eridiği, Bireylerin Birbiriyle Temasının Azaldığı dönemlerdir. Bu nedenle atılacak ilk adım, toplumun hücresel düzeyde yeniden bağlanmasıdır. Dünyanın çeşitli yerlerinde başarılı olmuş modelleri inceleyerek görüşlerinize sunmak istiyorum.
PORTO ALLEGRE/Brezilya: ‘’Mahalle Bazlı ‘Katılımcı Bütçe’’ toplantılarıyla halkı küçük guruplar halinde karar sürecine katmak.
MONDRAGO/İspanya- Küçük üretim gurupları, Kooperatifler/ Kadın Üretim Kooperatifleri/ Tarım Üretim Kooperatifleri/ Tüketim Kooperatifleri/Ata Tohum-Yerli Tohum Bankası-Üretim Merkezi/ Yapı Kooperatifleri…
2019-2024 tarihleri arasında Atakum Belediye Başkanlığı dönemimde bu ve benzer projeleri hayata geçirdik.
*‘Katılımcı Bütçe’ genel başlığı altında mahallelerde ve sitelerde toplantılar yaparak; belediye bütçesi, mahalle ve kent ihtiyaçları, öncelikleri, özellikle COVİT 19/ Pandemi döneminde toplumsal dayanışma; Komşuluk Hukuku gibi kavramları, karşılıklı Kamu/Halk sorumlulukları özgürce tartışıldı, kayda alındı ve raporlaştırıldı. Raporlar birim müdürlüklerine dağıtılarak çalışmalarda esas alındı ve sonuçları izlendi. O nedenledir ki, bu projeyi çok önemsiyorum, çünkü mahalle mahalle soran sorgulayan Çoban Ateşleri yakılıyor ve giderek büyüyor, Demokrasi nöbetlerine dönüşüyor; bizzat gözlemledim.
*Ayrıca Samsun’da ilk Kadın Üretim Kooperatifi, üretim merkezleri, satış yerleri kurarak hem kentte ve bölgede kooperatifçiliğe öncülük ettik ve hem de kadını örgütlü üretimin içine sokarak, sosyal, siyasal ve ekonomik hayata girmesinin yolunu açtık.
*Yine örnek bir uygulamayla; ‘Aktif İtihdam’/ ilgili tüm kurumlarla iş birliği içinde, Köy Enstitüsü modelinde Meslek Edinme Kursları açarak; istihdam-iletişim-dayanışma-komşuluk ve örgütlenme geleneğini güçlendirdik. Yüzlerce genci meslek sahibi yaptık ve istihdam edilmelerini sağladık.
*İçinde pek çoğu gönüllü psikolok-Aile Danışmanı-Avukat- Sosyolog- Doktor bulunan ‘Kadın-Aile Danışma Merkezi’ kurarak, aileyi toplumsal hayata dirençli duruma getirmeye çalıştık.
*‘Gıda Bankası/Ata Market’ kurarak, belediye bütçesine yük olmadan binlerce ihtiyaçlı ailelerin tüm ev ihtiyaçlarını karşıladık. Kadın/Anne elinde ‘Ata Kart’ ile geliyor, marketteki raflardan evinin ihtiyaçlarını alıyor, kartını kasaya okutuyor ve elinde poşetlerle evine dönüyor. Kadına, aile birliğine ve sağlıklı gıdaya ulaşımın en etkili en insani Uluslararası dayanışma ağıdır Gıda Bankası.
*Yanında Yerli Tohum/’Ata Tohum Bankası’ kurduk. Yerli tohumu çoğalttık ve öncelik kadınlar olmak üzere üreticiye dağıttık ve sürdürdük.
*Yerli Jersey/Kara İnek ırkını ürettik çoğalttık ve kırsal mahallelere öncelikle kadınlar olmak üzere ihtiyaçlı ailelere dağıttık. Dağıtılan düveler yeni doğum yapınca buzağısının birini komşusuna verilecek, böyle protokol yaptık; uygulama devam ediyor.
*Ata Kreşler, bilimsel eğitim, Anne-Baba buluşmaları, ortak etkinlikler, arama çalışmaları.
Bu projelerle uluslararası örneklerinde olduğu gibi örgütlü dayanışma ağları, direnç noktaları, yaşam tarzları oluşturduk. Bu çalışmaların sonucu bir sonraki seçimde alındığı gibi ben de sokakta etkisini halkın bana olan olumlu tepkilerinden görüyorum. Bu çalışmalara konumuzla ilgisi, uluslararası uygulamalar ile uyumlu olduğu ve başarılı sonuçları görüldüğü için burada yer verdim.
Örnekleri çoğaltmak mümkün, Fillandiya’nın Medya Okur Yazarlığı Proğramı; Kanada’nın Fakt-Kontrol Toplulukları; bizde TUİK verilerine karşı ENAG Araştırma Gurubu gibi…
Arjantin Kooperatifleşme modelinde olduğu gibi kriz zamanlarında; Ticaret ve Sanayi Odaları, Esnaf Odaları aralarında bir ‘FON’ oluşturarak küçük ve orta ölçekli sanayi ve ticaret kuruluşlarına faizsiz ya da düşük faizli kredi vermeli; ‘Ortak Üretim ve Paylaşım Ekonomisi’ gibi modeller geliştirebilmelidirler. Bu uygulamalar halkı krizlere karşı korur, sosyal dayanışma kültürünü artırır, örgütlenme bilinci ve geleneğini güçlendirir…
Doğan Tılıç, Bir Gün gazetesindeki köşesinde bir araştırma sonucu yayınladı. ‘Türkiy’enin Sorunlarını Kim Çözer’? Sorusuna %36 Hiç Biri; %23.2 AKP; %19.6 CHP yanıtını veriyor. Değişik araştırmalardan seçmenin % 30’u Kararsızım dediğini biliyoruz.
Ana Muhalefet ve diğer Muhalefet Partilerinin ev ödevi işte burada başlıyor… Tüm siyasi partiler, sendikalar, meslek odaları gidişattan rahatsız olanlar ev ödevlerine iyi çalışmalılar. Türkiye’nin sorunlarını ‘Biz Çözeriz’e halkı inandırmalılar.
Kapı kapı dolaşıp, insanlarla yüz yüze konuşarak çözüm önerilerini anlatmalılar; bu şekilde medya/renkli cam dengesizliği de giderilmiş olacaktır. Ayrıca bire bir iletişim bizim insanımıza güven verir ve kalıcı olur.
Faceboox, Google, Amazon, x, Appl gibi bilgi, veri akışını sağlayan ve kontrol eden dijital platformlar siyasal tercihleri de etkiliyorlar. ‘Medya Okur Yazarlığı’ teknikleri kullanılarak, hem bu iletişim araçlarından yararlanılmalı ve hem de ekonomik ve siyasal mücadele alanlarına dijital ağlar da eklenmelidir.
Demokrasi, eğitimli ve örgütlü toplumlara özgü bir rejimdir. Siyasi partiler, sendikalar, meslek odaları, üniversiteler, sivil toplum örgütleri bazen yetmeyebiliyor; yerel küçük yaşam ve dayanışma alanlarıyla ülkeyi örtmek gerekiyor.
Ezberleri değiştirmeliyiz…



