Uluslararası hukuk ve standartlara göre devlet olmanın üç temel unsuru vardır/Montevideo Sözleşmesi.
Toprak – belirli sınırlar içinde ülke parçası.
Halk – bu topraklarda yaşayan topluluk.
Egemen otorite – kendi kurum ve kurallarıyla yönetim yetkisi.
Lafı Filistin’e getireceğimi anladınız sanıyorum.
Halk var; milyonlarca Filistinli hem ülke içinde ve hem de ülke dışında diasporada.
Toprak var; parçalı, aralarında paylaşamıyorlar; sınırları kesinleşmemiş ve İsrail işgali altında.
Egemen otorite; kısmen var, Gazze bölgesi Hamas’ın kontrolünde; batı Şeria bölgesi Abbas’ın kontrolünde. Ve dolayısıyla Filistin, devlet olabilmenin bu üç unsurunu bir türlü yerine getiremiyor. İsrail satın aldığı topraklarda devlet kurdu, bölgenin korkulu rüyası, Filistin’i işgal altında tutuyor…
Siyaset bilimi literatüründe ‘’Guasi-State / Yarım Devlet’’ kavramı, egemenlik unsurları tam olmayan yapılar için kullanılır. Robert Jackson, bu terimi ‘uluslararası toplum tarafından tanınan ama içeride kurumsal egemenliği zayıf olan devletler’ için geliştirmiştir.
Filistin, 140’tan fazla ülke tarafından tanınıyor, Avrupa ülkelerinden bazıları da tanımak için sıraya girmiş durumdalar.
Yezid Sayigh gibi bazı akademisyenler, Filistin’i “State-in-Waiting/ Bekleyen Devlet’’ olarak adlandırır.
Filistin halkı, bir devlete sahip olmayı hak ediyor ve uluslararası tolum da destekliyor ancak işgal, bölünme, hukuksal ve kurumsal bütünlüğün sağlanamaması, anayasal gerekliliklere uyulmaması nedeniyle “tam devlet” olma süreci sürekli erteleniyor.
Kurumsallaşamamanın ve devletleşememenin önünde ABD vetosu, İsrail ablukası engel olarak gösterilse de asıl neden içseldir. Fatah-Hamas bölünmesi, seçimlerin yapılmaması, yöneticilerin yolsuzluk ve hukuksuzluğa bulaşması; Batı Şeria- Gazze bölünmesi en büyük engeldir. Ve İsrail’in ekmeğine yağ sürülmektedir. Bir başka önemli etken de Arapların Demokrasi ve sol kültürle kısmen tanışıklığı olan Filistinlilerin egemen devlet kurmasını istememeleridir.
Filistin Ulusal Konseyi (PLO) 15 Kasım 1988’de Cezayir’de yayınladığı ‘Filistin Bağımsızlık Bildirgesi’yle ‘Filistin Devleti’nin kuruluşunu ilan etmiş ve kuruluş ilkelerini açıklamıştır. Kaldı ki, bu serüvenin öncesi de vardır.
Bildirgede, devletin parlamenter demokratik sistem ile yönetileceği, çok partili yapı ve özgür siyaset hakkının korunacağı ifade edilmiş; Demokrasi, Hukukun üstünlüğü, Özgürlük, Bağımsızlık ve Halkın Kendi Kaderini Tayin Hakkı gibi ileri kavramlara yer verilmiş olmasına karşın; 40-50 yıllık devlet kurma serüveni, dünya devletlerinin yarısından fazlasının tanımış olması; akademik literatürde tanımlanan ‘Guasi-State /Yarım Devlet ya da ‘State-in-Waiting/ Bekleyen Devlet’ unvanını Filistin Devletine giydirmiştir.
Yarım ya da Bekleyen Devlet denilince akla ilk Filistin gelir ya da tersi Filistin denilince akla Yarım ya da Bekleyen Devlet gelir…
Tabi bu son cümleden ders çıkarması gereken sadece Filistinliler değil, bu gün iki cümlesin biri Filistin/ Gazze olanlardır.



