Dr. Girayalp Karakuş
Deniz, Yusuf ve Hüseyin’in idam edilmesinden 53 yıl geçti. Bu üç gence idam kararları verilirken Sovyetler Birliği Merkez Komitesinin tepkisinin ne olduğu ve Sovyet basınında ne gibi yankılar uyandırdığını merak eder dururdum. Araştırmalar neticesinde Sovyet Merkez Komitesi ve Sovyet basının bu olaya tamamen kayıtsız kaldığı ortaya çıktı. Kayıtsızlığı bir yana bir de Sovyetler Birliği Cumhurbaşkanı Podgorni, Denizlerin idamının mecliste onaylanmasından bir hafta önce şaşalı biçimde Türkiye’yi ziyaret ettiğini dönemin Türk basınında yankı uyandırdığı görüldü.

Sovyet basınında ise Denizlerin idamları hiçbir şekilde yer almadı. Sovyet basınında Türkiye ile alakalı olarak sadece Aziz Nesin ve Yılmaz Güney ile ilgili haberlere yer verildiği görülmektedir. Hatta dönemi yaşamış bir eski Sovyet vatandaşı akademisyene Deniz Gezmiş’i sorduğumda bu ismi ilk defa duyduğunu belirtti.
Podgorni’nin ziyaretinden Türk yetkililerin duyduğu memnuniyeti Nihat Erim anılarında şöyle dile getirmiştir:
“Podgorni’nin bu ziyaretinin bittiği 17 Nisan 1972 günü yayınlanan ortak bildiri dikkat çekicidir. O bildiride koyduğumuz esaslar, 1975 sonu 1976 başında Sovyetler Birliği Başbakanı Kosigin Ankara’ya geldiğinde yayınlanan bildiride de önemle hatırlatılmıştır, orada tespit edilen esaslar izinde yüründüğü söylenmiştir.” (1)
Sovyetler Birliği Denizlerin idamını Türkiye’nin iç meselesi olarak değerlendirmiş ve bu idamların kaldırılması için herhangi bir girişimde bulunmamıştır. Sovyetlerin tutumunun başka bir canlı örneği ise Doğan Özgüden ve arkadaşlarının Demokratik Direniş adına cuntalara karşı başlattıkları kampanyadır. Yunanlı devrimci Maria Beckett aracılığıyla Türk devrimciler ünlü Sovyet bestecisi Aram Haçaturyan, öte tarafta Bolşoy’un ünlü bale yıldızı Galina Ulanova, ve SSCB Komünist Partisi Merkez Komitesi’nin bir üyesi ile görüşme gerçekleştirdi. Türk devrimciler Sovyetler Birliği’nin Denizlerin idam edilmesini engellemek için yardım istediler. Ama onlara cevap aynen şöyle oldu:
“Yoldaşlar, anlattıklarınız gerçekten üzücü. Yüreğimiz sizlerle beraber. Ama SSCB olarak Türkiye konusunda herhangi bir şey yapmamız söz konusu olamaz. Biz SSCB olarak son yıllarda sadece iki ülkenin iç mücadelesinde tavır koyduk, taraf olduk. Biri Güney Afrika, öteki Yunanistan. Ama SSCB’nin Türkiye ile iyi komşuluk ilişkileri, iktidarda kim olursa olsun, bizim bu iktidarı rahatsız edecek bir tavır koymamıza izin vermez. Zaten cumhurbaşkanımız yoldaş Podgorni yakında Türkiye’ye resmi bir ziyarette bulunacak.” (2)
Zaten bu ziyaretten bir hafta sonra idamlar Mecliste onaylanacaktır. Podgorni ise Türkiye’yi ziyaret etmiş ve idamlar hakkında Türk yetkililere tek kelime etmemiştir. Oysa o dönemde Türk ve Kürt devrimci demokratlar idamların engellenmesi için büyük çaba sarf etmekteydiler.
Sonuç olarak Sovyetler Birliği 1950’lerden itibaren “barış içinde birlikte yaşama” prensibiyle hareket ederek dünyadaki devrimci hareketlere yeterince eğilmemiştir. Türk sağı uzun yıllar Türkiye’deki sosyalist hareketin arkasında Sovyet parmağı var diye feveran etmiş ama görüldüğü üzere Sovyetler Birliği kendi yoldaşlarının idam edilmesini engellemek için hiçbir diplomatik girişimde bulunmamıştır. Türk sağı “Komünistler Moskova’ya” diye bağıra dursun oysa Türk devrimcilerinin Türkiye’den başka ikinci bir vatanlarının olmadığı yaşananlarla deneyimlemiş oldu.
Kaynakça
- Nihat Erim, 12 Mart Anıları, YKY, İstanbul, 2018, s. 625.




