Girayalp KARAKUŞ
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Laik Ahlak Üstün Ahlak Mı?

Laik Ahlak Üstün Ahlak Mı?

Birey ve cemiyet davranışlarını inceleyen üç bilim dalı vardır: 1) Felsefe, 2) Sosyoloji, 3) Psikoloji. Bu alanlar aynı zamanda toplum hayatı hakkında da çıkarımlarda bulunur.

Advert
featured
service
0
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Advert


Doç. Dr. Girayalp Karakuş

Birey ve cemiyet davranışlarını inceleyen üç bilim dalı vardır: 1) Felsefe, 2) Sosyoloji, 3) Psikoloji. Bu alanlar aynı zamanda toplum hayatı hakkında da çıkarımlarda bulunur.

Günümüzde ahlaki kişiliğimizde belli başlı sorunlar mevcuttur: 1) Medeni cesaret, 2) Sosyal sorumluluk, 3) Kendi kendine tutarlı olmak, 4) Sosyal faydayı birey faydasından üstün tutmak. Bunun dışında hayata bakış açımızı, dinimizi, örf ve adetlerimizi, inancımızı etkileyen cemiyet kanunları vardır. Davranış şekillerimiz genellikle bunlar etrafında şekillenir.

Bütün bu ilkeleri dışarıda tutup ahlaki hürlüğü sağlayan bir sosyal fenomen vardır: “Onun adı Laik ahlâk”. Laik ahlâk, dine düşmanlık değildir. Pek çok insan laik ahlâkı din ahlâkının antitezi olarak görmektedir. Bu bir yanılsamadır. Dinsizlik, dinle mücadeleyi esas alır; ancak laik ahlâk, dinle mücadele yerine kendi özgür iradesiyle doğru ve yanlışı ayırt eder ve doğru olanı seçmeyi önerir. Bu süreçte vicdani kanaat vardır.

Oysa dini ahlâkta doğru veya yanlışı seçmede mükafat ve ceza baskısı vardır. Bireyler, özgür iradeleri dışında, yaratıcının koyduğu kurallara korku ile karışık saygı ile uyarlar. Laik ahlâkta ise sosyal sorumluluk vardır; doğruyu seçmede dış baskı yoktur. Örneğin, Filistin’in haklı davasında Müslüman olmayanlar da Filistin halkına destek vermektedir. Bunun nedeni laik ahlâktır. Kendisi Hristiyan, agnostik, ateist veya deist olmasına rağmen Avrupalı aktivistler, vicdani sorumluluk hissederek bu davaya sahip çıkar.

Laik ahlâkta mükafat, ceza, cennet-cehennem korkusu veya ritüeller yoktur. Laik birey sadece vicdanın sesini dinler. Bu ayrım, yaratıcıya inanan Sokrates’te de görülür. O da dini ahlâkı esas tutmazdı. Sokrates, felsefe alanında uzmandı; halka çeşitli sorular yöneltiyor ve onları da soru sormaya teşvik ediyordu. Bunun karşılığında bilgisizlikleri ortaya çıkan kimseler, kinlerini Sokrates’ten çıkarmıştır.

Sokrates hiçbir zaman politika ile ilgilenmedi; politikayla ilgilenirse, Tanrının ona verdiği kutsal görevi yapamayacağına inanıyordu. Dinsel ahlâkın politikleşmesinin inanışa zarar vereceğini binlerce yıl önce tespit etmişti. Felsefe, eleştirel düşünme sanatıdır. Laik ahlâk ile dini ahlâk arasındaki temel farklardan biri de soru sorma ve cevabını alma içgüdüsüdür. Laik ahlâk kendi kendisine ihanet etmez, aklı ve bilimi esas alır. Laik ahlâkta mistisizme yer yoktur.

Laik ahlâk, toplumsal ahlâki normlar ne olursa olsun, doğru bildiği yolda ölmeyi yeğleyen düşüncedir. Bu yüzden metafizik ile bilimin mücadelesi geçmişten günümüze kadar gelmiş ve hâlâ tartışılmaktadır. Materyalist bile olsa, bir bireyin kendine özgü ahlâki normları vardır. Ahlâki normlar dini ahlâka özgü değildir. Dinin ve Tanrının karışmadığı bir ahlak tipini Orta Çağ Avrupa’sında şövalye ahlâkında deneyimliyoruz. Şövalye ahlâkı, otoritesini dinden almaz; onların da belli başlı ahlâki kriterleri vardır: yiğitlik, merhamet, zayıfa yardım gibi.

Vurgu yapmak istediğim konu şudur: Laik ahlâk, otoritesini Tanrıdan almayan, yerine cemiyetten ve ferdi vicdandan alan ahlâktır. Dini inanç ve ahlâki inanç ayrı sahalardır. Akla şu soru gelebilir: “Dini inanç da ahlâki normları içermez mi?” Evet, içerir. Ancak dini inanç, olay ve olguları sevap-günah dengesi içinde değerlendirir. Laik ahlâk ise iyi-kötü paradigmasıyla meseleleri yorumlar.

Diğer taraftan dinlerin sevap-günah ilişkisi her inanışa göre değişmektedir. Bu nedenle “hangi inanç daha doğru?” sorusu da sorulabilir. Son olarak, bireyin dinsiz olması suç değildir; ancak aynı bireyin ahlaki normların dışına çıkması cemiyeti çürütür. Bir insan kendisini “dinsiz” olarak niteleyebilir, ancak “ben bir ahlaksızım” diye tanıtlayamaz. Ahlâki norm, bir tür vicdani meseledir. Kişinin dindar veya dinsiz olması, o bireyin ahlâki normlar taşıdığının göstergesi olamaz.

Bu konuyla ilgili olarak Cahit Tanyol’un 1960 yılında basılan Sosyal Ahlak: Laik Ahlâka Giriş I kitabı, okuyuculara tavsiye edilebilir.

Saygılarımla.

Laik Ahlak Üstün Ahlak Mı?
+ - 0

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Advert
Advert
Giriş Yap

Sol Medya ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin