Girayalp KARAKUŞ
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Türkiye Sekülerleşiyor Mu?

Türkiye Sekülerleşiyor Mu?

Sekülerleşme özellikle Türkiye’de yanlış bilinen kavramlardan birisidir. Türkiye’nin sekülerleşip sekülerleşmediği röper noktasına varmadan önce sekülerizmin ne olup olmadığını açıklamak gerekmektedir.

Advert
featured
service
0
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Advert

 

Doç. Dr. Girayalp Karakuş

Sekülerleşme özellikle Türkiye’de yanlış bilinen kavramlardan birisidir. Türkiye’nin sekülerleşip sekülerleşmediği röper noktasına varmadan önce sekülerizmin ne olup olmadığını açıklamak gerekmektedir. Sosyolog Volkan Ertit sekülerleşmeyi şöyle tanımlamaktadır: “Sekülerleşme, belli bir toplumda belli bir zaman dilimi içerisinde doğaüstü alanın, yani dinin, dinîmsi yapıların, halk inançlarının ve diğer tüm doğaüstü öğretilerin bireysel ve toplumsal düzeydeki prestijlerinin ve gündelik yaşamı şekillendirme güçlerinin azalması demektir. Desekülerleşme ise, sekülerleşme sürecinin tersinin yaşandığı, yani doğaüstü alanın süreç içerisinde gündelik yaşamı şekillendirme gücünün arttığı dönemler için kullanılmaktadır.” (1) Peki sekülerleşme ne değildir? Sekülerleşme dinsizlik veya ahlaksızlık tanımlamalarıyla alakalı değildir. Sekülerlik laiklik de değildir. Laiklik daha çok bir yönetim ilkesiyken, sekülerlik yaşam tarzındaki farklılıklardır. Sekülerleşmenin dinsizlik olduğunu seküler aydınlardan ziyade dindar aydınlar daha çok işlemektedir. Eğer sekülerleşmek dinsizlik olsaydı ABD ve Batı Avrupa ülkeleri bizden çok daha önce sekülerleşmelerine rağmen milyonlarca dini inanca sahip insanları olmazdı. O halde sekülerleşmenin dinsizlik olduğunu tümevarımcı bir metotla genellemek doğru değildir. Örneğin; “İslami Analiz” adlı sitedeki bir yazarın sekülerlikten anladığı şunlardır: “Evlilik dışı ilişkiler, boşanmalar, flört etme oranlarındaki artış, Eşcinselliğin meşrulaşması, görünür hale gelmesi, Tesettür anlayışının deforme olması, Faizin normalleşmesi, Alkol, uyuşturucu, ve teknoloji bağımlılığındaki patlama, Adillik, dürüstlük, eminlik gibi temel erdemlerdeki çöküş, Aile kurumunda gözle görülür hale gelen çözülme, Şiddet olgusunun tüm toplumu sarması, Suç işleme oranlarındaki artış, Artan intihar olayları, Rüşvet, yolsuzluk, dolandırıcılık gibi yüz kızartıcı suçların normalleşmesi, Bireyselleşme eğiliminde artış, paylaşma ve dayanışma eğilimindeki düşüş, Televizyonlarda en ahlaksız dizilerin ve programların en çok reyting yapar hale gelmeleri, Yapılan araştırmalarda namaz kılma ve oruç tutma oranlarının düşmesi, Gösteriş tüketiminin zirve yapması” (2) Yazarımızın sekülerleşmeden anladığı yozlaşmadır. Yazarın ileri sürdüğü argümanlardan bazıları gerçekten de halk inanışından uzaklaşma olduğundan dolayı sekülerleşmeyle bağıntılıdır ancak ahlaki normların kişiden kişiye değiştiğini de göz önünde bulundurmak gerekir.

Peki Türkiye sekülerleşiyor mu? Evet sekülerleşiyor.

Bunu bazı saha araştırmalarıyla örneklemek istiyorum.

Erdinç Yazıcı’nın Karabük’te İşçi Ailesi adlı çalışmasında “Dini, Allah’la kul arasındaki bir ilişkidir, Başka kimseyi ilgilendirmez diye tanımlayanlar %54, l ‘dir. Dini, hayatla ilgili bütün gerçekleri söyleyen ve nasıl yaşamamız gerektiğini bize aktaran ilahi bir mesajdır diye algılayanlar sadece %37,6’dır.” (3) “İstanbul’da yapılan çalışmalarda dini, Allah tarafından konulmuş dünya ve ahiret nizamı kabul edenler 1995’te %90,3, 200 l’de %93,3, 20 17’de %84,S’tir. Dinin gerekli, fakat alanının dünya değil, ahiret olduğuna inananlar 1995’te %2,5, 2001 ‘de %3,3, 20 17’de %4,7’dir. Dini, geçmiş çağların bir düşünme biçimi ya da insanın kendi düşüncesinin ürünü görüp bilimin gelişmesiyle dine olan ihtiyacın sona ereceğini düşünenler 1 995’te %0,9, 200 l ‘de %2,2, 20 17’de %4,6’dır.” (4) “Ankara’nın Keçiören ilçesinde yapılan çalışmada (2014) din görevlilerine “din sizce hangisidir” diye sorulduğunda dinin işlevi üzerinde odaklanıp toplumsal boyunından ziyade bireysel yönü ifade edilir. %66’sı insanın manevi dünyasını sıkıntılardan arındırıp şekillendirir; “%34’ü toplumda bireylerin aynı duygular etrafında birleşmelerini temin eder cevabını verir.” (5) Sekülerleşmenin dine bakış açısı da zaten dinin insanın manevi dünyasını sıkıntılardan arındırıp şekillendirmesi üzerine kuruludur. “1981 yılında 25 ülkede başlayan ve farklı yıllarda tekrarlanan Dünya Değerler araştırmasında dini, dini norm ve ritüelleri yerine getirmek diye tanımlayanlar 20 12’de %64,3 oranı, 20 1 8’de %52,8’e düşer. Dini, “insanlara iyilik etmek” diye tanımlayanların 20 12’de %33, 1 oranı, 201 8’de %43,4’e yükselir. “Dinin ölümden sonrasına anlam kazandıracağını” düşünenlerin 20 12’de %74 oranı, 201 8’te %60,9’a düşer. “Dinin yaşanılan dünyaya anlam kazandıracağını” düşünenlerin 20 12’de %22, 1 oranı, 20 1 8’de %34,2’ye yükselir. %99’unun Müslüman olduğu ülkenin insanlarının 20 12’de beşte dördü, 201 8’de yaklaşık üçte biri dünya hayatını dinle anlamlandırmaz.”(6) Volkan Ertit ise “Türkiye’de Muhafazakarlık, Aile, Cinsellik ve Din” adıyla 2006 ve 2012’de yayımlanan iki araştırmayı baz alarak verileri paylaşmaktadır. Örneğin, “2006 yılında Ramazan boyunca oruç tutanların oranı yüzde 60,4’ten iken 2012’de yüzde 53,1’e düşmüştür. Hiç oruç tutmayanların oranı 2006 yılında yüzde 6,4 iken 2012 yılında yüzde 12,3’e yükselmiştir. Her gün beş vakit namaz kılanların oranı ise yüzde 33,5’ten yüzde 28,2’ye düşmüştür. MAK Danışmanlık ve Gezici Araştırma Şirketinin de yaptığı araştırmalar ibadet etme sıklığında bir düşüşe işaret etmektedir.” (7)

Nitekim son kertede Türkiye’nin hızla sekülerleşmesinde İslami sivil toplum örgütleri ile cemaat ve tarikatların payını da göz ardı edemeyiz. Cemaat ve tarikatlar eleştirel bir dini anlayış geliştirebilseydi gençlerin büyük bölümü ateizm, agnsostizm ve deizm gibi inanışlara sapmazdı. Cemaat ve tarikatların büyük bölümü siyasal iktidarların yanında saf tutmuş bu durum dinin siyasallaşmasının önünü açmıştır. Dinin siyasallaştığını gören halk ise dini inançlara karşı kayıtsız kalma yolunu tercih etmektedirler. Bu durum karşısında siyasal iktidarlar ve cemaat-tarikat sacayağı sekülerizmin kültürel bombardımanına direnç gösterememektedirler.

KAYNAKÇA

1) Volkan Ertit, Seküleşme Teorisi, 1. B., Liberte Yayınları, Ankara, 2019, s. 47.

2) Serdar Duman, Türkiye Sekülerleşiyor Mu?, İslami Analiz, 25 Kasım 2019. https://islamianaliz.com/makale/7461920/serdar-duman/turkiye-sekulerlesiyor-mu

3) Erdinç Yazıcı, Sosyo-Kültürel Değişim Sürecinde Karabük’te İşçi Ailesi, İmaj Yayyınları, 1992, 171.

4) Kadriye Durmuşoğlu, Türkiye’de Sekülerleşme, İkinci Kitap, Büyüyen Ay Yayınları, İstanbul, 2022, s. 432.

5) Age, s. 433.

6) Age, s. 436.

7) Rıfat Özcan, Türkiye Sekülerleşiyor mu?, Independent Türkçe, 31 Ağustos 2020, https://www.indyturk.com/node/236021/t%C3%BCrkiyeden-sesler/t%C3%BCrkiye-sek%C3%BClerle%C5%9Fiyor-mu

Türkiye Sekülerleşiyor Mu?
+ - 0

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Advert
Advert
Giriş Yap

Sol Medya ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin