Prof. Dr. Levent Seçer
İyi insan mutluluk, kötü insan tecrübe, yanlış insan ders, mükemmel insan ise iz bırakır. Ömürden geçen günleri geri getiremezsin.
Sana sevginin insan olmanın sevdaya sınırsızca özgürce sarılmanın adını “unut” demişlerse. İşte asıl yalnızlık o zaman başlar. Düşünmenin ve iradenin olmadığı hayatın içinde özgür olmaktan söz edilebilir mi?
Gördüğüne değil de duyduğuna inanan bir toplumsak. Çoktan yorulmuş, tükenmiş, ihtiyarlamış, halsiz kalmışız, yolun sonundayız demektir. Zihnini eğitmemiş bir insan, başkalarının iradesine teslim olmuşsa, bunun adı tükenen hayatın bir başka adı değil mi?
Karl Marx, toplumsal gerçekleri anlatırken cehaletin başkalarının elinde nasıl bir teslimiyet aracına dönüştüğünü söyler:
“Cahil insan bilmeyen değil, bilmek istemeyendir; bilmediğiyle mutlu olandır.”
Bugün sorgulama yeteneğini yitirmiş bir toplumsal yapımız varsa, burada yaratılmışlığın dışında bir başka beyinden söz edebilir miyiz? Bu beyinde toplumsal gerçekçiliğin adı yoktur; natüralizmin yansımasını asla göremezsiniz. Daha doğrusu bunun adı; görülemeyen bilgisizlik, akılsızlık, cehalettir.
Cahil kişi; güzellikten, iyilikten, akıldan yoksundur. Ama bütün bunların hepsinin kendisinde toplandığını sanır. Bir de kendi başına özgür kaldığında, asıl tehlike başlar. Çünkü o, asla özgür bir gelecek adına doğru bir seçim yapamaz.
Okumayan, kitaba bile sadece kapağına bakıp içinde ne olduğunu düşünemeyendir. Cehaletin içinde, adını koyamadığımız başka bir cehalet vardır. Ama asıl acı tarafı, bunun başkalarının elinde sınırsızca kullanılabilmesidir.
Bugün dünyada küresel dengeler hızla değişirken, gelecekte nasıl bir gerçeklikle karşılaşacağını bile düşünemeyen bir cehaletle yüz yüzeyiz. Akıl ve bilim, Atatürk’ün bize bıraktığı en önemli miraslardır.
Ne yazık ki bugün Atatürk’ü tüketmeye çalışan bir anlayış, akıl ve bilimin öneminden söz etmiyor. Aklı, hırsı ve vicdanı devreden çıkarırsak, acıların en büyüğünü yaşarız.
Oysa şimdi bu değerlere her zamankinden çok ihtiyacımız var. Aydınlığın, çağdaşlığın ve insan haklarına dayalı demokratik bir anlayışın yaşanır olması; toplumsal dayanışmaya, cumhuriyete olan bağlılığımızın akıl ve bilimle buluştuğu noktada mümkündür.
Bilgisiz cehalet, güzellikten, iyilikten, akıldan, bilimden yoksundur; ama hepsini kendisinde toplamış sanır.
Asıl gerçek, cehaleti aydınlığın içine alarak tıkanmışlıktan kurtarmaktır.
Ve bu, ancak insan hak ve özgürlüklerinin sınırsızca yaşanır hale gelmesiyle mümkündür.



