Remzi Uysal – TÜRGEM Başkanı
Lübeck, 06 Kasım 2025
Dil, yalnızca insanların anlaşma aracı değil; bir milletin kalbi, ruhu ve kimliğidir. Her milletin varlığı, kendi diliyle şekillenir ve anlam kazanır. Dil, bir toplumu diğerlerinden ayıran en güçlü kültürel bağdır. Bu bağ, tarih boyunca o milletin düşüncesini, inancını, duygusunu ve değerlerini kuşaktan kuşağa aktarır.
Türkiye’de Türkçe’ye sahip çıkma bilinci, Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren büyük bir önem taşımıştır. Ödemiş’te gelenek haline gelen “Türkçe Diline Sahip Çık / Türkçe Dil Bayrağımdır” etkinliği, bu bilinci genç nesillere aşılamak açısından örnek bir girişimdir. Bu yıl onuncusu düzenlenen tören, Türkçeye ve dilin milli kimlikteki yerine verilen değerin bir göstergesidir.
Dil, Bir Milletin Hafızasıdır
Bir milletin tarihi, kültürü ve toplumsal hafızası dil aracılığıyla taşınır. Atalarımızdan kalan destanlar, türküler, masallar ve atasözleri, yüzyıllar boyunca Türkçenin gücüyle günümüze ulaşmıştır. Dil, geçmişi bugüne, bugünü ise geleceğe bağlayan görünmez bir köprüdür.
Dilini kaybeden bir millet, hafızasını da kaybeder. Çünkü dil yalnızca kelimelerden ibaret değildir; aynı zamanda bir yaşam biçiminin, bir düşünce tarzının ve bir dünya görüşünün ifadesidir. Bu nedenle diline sahip çıkmak, bir milletin varlığını koruma çabasının en temel adımıdır.
Dil Devrimi ve Atatürk’ün Vizyonu
Türk dilinin gelişiminde en önemli dönüm noktalarından biri, hiç kuşkusuz Dil Devrimidir.
Ulu Önder Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Türk milletinin çağdaş uygarlıklar düzeyine ulaşabilmesi için dilin sadeleşmesini ve bilim dili olabilecek bir yapıya kavuşmasını hedeflemiştir. Latin alfabesinin kabulü, bu yönde atılmış büyük bir adım olmuştur.
Bugün kullandığımız alfabe sayesinde Türkçemiz, hem yazım hem de konuşma bakımından evrensel ölçütlerle uyum sağlamış; modernleşmenin, eğitimin ve kültürel birliğin temeli haline gelmiştir.
Atatürk’ün “Türk dili, Türk milletinin kalbidir, zihnidir.” sözü, bu bilincin özünü yansıtır. Dolayısıyla dilimizi doğru, temiz ve özenli kullanmak; onu geliştirmek ve korumak, hepimizin ortak sorumluluğudur.
Kültürün Sürdürülmesi ve Diasporadaki Çaba
Dil, sadece ülke sınırları içinde değil, yurt dışında da bir milletin varlığını sürdürebilmesinin en önemli aracıdır.
Bugün Almanya’nın Lübeck kentinde faaliyet gösteren TÜRGEM (19 Mayıs Türkiye Gençlik ve Halk Kültür Merkezi), Türk kültürünü ve dilini yaşatmak için çalışmalar yürütmektedir.
Türkçe’nin Almanya’da yeni kuşaklara öğretilmesi, kültürel etkinliklerle desteklenmesi ve Türk kimliğinin korunması bu çabaların odak noktasındadır.
Lübeck Valiliği’nin desteğiyle, 20 Kasım 2025 tarihinde “Türkiye’de Alman İzleri” başlıklı konferansın düzenlenmesi de bu bilinçli çabanın bir parçasıdır. Konferansta, İnönü Vakfı II. Başkanı Sayın Ayşe Gülsün Bilgehan, dedesi İsmet İnönü’nün döneminde Türkiye’nin Almanya ile ilişkilerini ele alacaktır.
Bu tür etkinlikler, dilin yalnızca iletişim aracı değil, aynı zamanda bir kültür taşıyıcısı ve kimlik belirleyicisi olduğunu bir kez daha hatırlatmaktadır.
Sonuç
Dil, bir milletin en büyük hazinesidir.
Onu koruyan toplumlar ayakta kalır; onu unutanlar tarih sahnesinden silinir. Türkçemiz, geçmişin mirası ve geleceğin teminatıdır. Her bireyin görevi, ana diline sahip çıkmak, onu doğru ve güzel bir biçimde kullanmaktır.
Unutulmamalıdır ki:
“Bir milletin geleceği, diline verdiği değerle ölçülür.”
Gelin, Türkçemizi yaşatalım, geliştirelim ve gelecek kuşaklara gururla aktaralım. Çünkü dil yaşarsa, millet yaşar.



