Sezin Semra SARAL
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Kemal Kılıcdaroğlu

Kemal Kılıcdaroğlu

Kemal Kılıçdaroğlu, bugün sadece CHP’nin eski genel başkanı değil; partiyi içeriden yıpratan, sistemli biçimde istikrarsızlaştıran aktif bir siyasal figürdür.

Advert
service
0
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Advert

 

Kemal Kılıçdaroğlu, bugün sadece CHP’nin eski genel başkanı değil; partiyi içeriden yıpratan, sistemli biçimde istikrarsızlaştıran aktif bir siyasal figürdür. Bu tespiti yapmak artık bir yorum değil, somut bir zorunluluktur. Çünkü CHP’de bugün yaşanan kırılma, bir iç çekişmenin sonucu değil; doğrudan Kılıçdaroğlu’nun başlattığı ve yürüttüğü bir müdahalenin eseridir.

Kurultay sonrası görev değişimi, normal şartlarda bir siyasi partide yaşanabilecek olağan bir dönüşüm olabilirdi. Ancak Kılıçdaroğlu, bu değişimi kişisel bir rövanş alanına çevirdi. Partisini sahada güçlendirmek, yeni yönetimin arkasında durmak ya da yılların birikimiyle yol gösterici olmak yerine; açıklamaları, ima ettikleri ve kamuoyuna verdiği sinyallerle doğrudan CHP’ye karşı bir yıkım siyaseti yürütüyor.

Uzun süredir inzivaya çekilmiş olan Kılıçdaroğlu’nun sesi daha gür çıkmaktadır. Aksine, her platformda yaptığı açıklamalarla mevcut yönetimi itibarsızlaştıran, kurultayın meşruiyetini sorgulayan, hatta dolaylı biçimde CHP’yi kaosun içine iten bir pozisyonun içindedir. Gündeme düşen açıklamaları, kulislerde dolaşan görüşme trafiği, kendisine yakın kadrolarla sürdürülen temaslar, onun sessiz değil, organize bir müdahale yürüttüğünü gösteriyor.

Bu müdahale, sıradan bir memnuniyetsizlik değil; koltuğu kaybetmiş olmanın yarattığı hırsın, kırılganlığın ve iktidar alanını yitirmiş olmanın tahammülsüzlüğüdür. Bugün CHP’yi içeriden karıştıran en büyük etken, bu siyasal travmanın dışavurumudur. Kılıçdaroğlu, açık biçimde partisini yükseltmeye değil, kendisini yeniden merkezde konumlandırmaya çalışmaktadır.

CHP’nin bugün kamuoyunda giderek “kararsız, sorunlu, kendi içinde çatışmalı” bir görüntü vermesi, doğrudan bu pozisyonun sonucudur. Ne örgütsel bir çekişme, ne fikirsel bir tartışma vardır ortada. Var olan, eski genel başkanın yeni yönetime karşı yürüttüğü bireysel bir rövanş siyasetidir. Ve bu siyasetin kazananı ne CHP olacaktır ne muhalefet bloku; bu tablo iktidarın en çok ihtiyaç duyduğu şeydir: zayıf, yıpranmış, bölünmüş bir muhalefet.

Kılıçdaroğlu’nun bu yaklaşımı, bir liderin onurlu duruşundan çok uzakta; aksine, kaybettiği konumu içeriden boşa düşürme çabasıdır. Bu, CHP’nin kurumsal bütünlüğünü dinamitleyen, tabanı huzursuz eden, seçmeni uzaklaştıran ve nihayetinde iktidarın işini kolaylaştıran bir işlev görmektedir.

Bugün Kılıçdaroğlu CHP’ye değil, kendi duygusal siyasal hesabına yatırım yapmaktadır. Partisini güçlendiren değil, yavaş yavaş içerden tüketen bir işlevle hareket etmektedir. Eski bir liderden beklenen sorumluluk duygusu yerine, geçmişin rövanş duygusuyla hareket eden bir figür hâline gelmiştir. Oysa siyaset, kişisel kırgınlıkların değil, tarihsel sorumlulukların alanıdır. CHP bu yükü daha fazla taşıyamaz. Ya bu gölgeyi üzerinden atacak ya da bu gölgenin karanlığında yavaş yavaş silinmeye mahkûm olacaktır.

Sezin Semra SARAL

Kemal Kılıcdaroğlu
+ - 0

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Advert
Advert
Giriş Yap

Sol Medya ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin