Sezin Semra SARAL
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Türklük ve Türkiyelilik Tartışması Üzerine!

Türklük ve Türkiyelilik Tartışması Üzerine!

Çünkü mesele Türklüğe yönelik bir saldırı değil, imtiyazlı kimliğin tarihsel bağlamıyla yüzleşmesidir. Türklük bu topraklarda hiçbir zaman sadece etnik bir aidiyet olmadı; o, rejimin kendini tanımlama biçimi, sınırları kimlikler üzerinden çizme tekniğiydi.

Advert
service
0
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Advert

Son dönemde ulusalcı çevrelerce yeniden köpürtülen “Türklük saldırı altında” ajitasyonu, bir savunma tepkisi değil; kurulu imtiyazın yeniden tahkimi çabasıdır.

Çünkü mesele Türklüğe yönelik bir saldırı değil, imtiyazlı kimliğin tarihsel bağlamıyla yüzleşmesidir. Türklük bu topraklarda hiçbir zaman sadece etnik bir aidiyet olmadı; o, rejimin kendini tanımlama biçimi, sınırları kimlikler üzerinden çizme tekniğiydi.

Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana “Türklük”, sadece bir etnik kimlik değil, devlete bağlılığın ölçüsü olarak şekillendirildi. Yani “Türk olmak”, sadece bir ırka değil; aynı zamanda belli bir dile, dine, tarihe, kültüre ve en önemlisi devlete itaat etmeye işaret ediyordu.

Bu nedenle bu ülkede Türk olmak, kendiliğinden sahip olunan bir kimlik değil; devletin belirlediği tanıma uymak anlamına gelir.

Devletin bu tanımına uymayan kimlikler –Kürtler, Ermeniler, Aleviler, Araplar gibi– ya bu kalıba uydurulmak (asimile edilmek) ya da sınırlandırılmak zorunda bırakıldı.

Bu nedenle “üst kimlik” olarak sunulan Türklük, bugün itibarıyla toplumda eşitliği sağlamış ve birleştirici bir faktör olmayı becerebilmiş değildir. Çünkü bir kimlik “üstte” tanımlanıyorsa, diğerlerinin otomatik olarak “altta” olduğu varsayılacaktır. Ulusalcı söylem esasen bu durumu “birlik” adı altında meşrulaştırmaya çalışmakla devletin asimilasyon politikalarını görünmez kılıyor. Oysa herkesin “Türk” olmaya zorlandığı bir yerde, kimse kendi gerçek kimliğiyle eşit ve gerçek anlamda yurttaş olamaz.

Bu nedenle:

“Türkiyelilik” kavramı, başta çoğulcu bir açılım gibi sunulsa da, yapısal düzeyde Türklüğün siyasal imtiyazlarını sarsacak herhangi bir potansiyel barındırmaz. Aksine, bu söylem çoğu zaman hegemonik merkezin kendini yeniden üretme biçimi haline gelir. Semantik düzeyde bir çoğulluk illüzyonu yaratır; ama bu dilsel manevranın arkasında yatan sistemik eşitsizlikleri sorgulamaz. Bu haliyle Türkiyelilik, Türklüğün hegemonik pozisyonunu estetize eden, onu “liberal makyajla” yeniden paketleyen bir simülasyondur.

Türkiye’de bugün kimlik meselesi, “herkesin kendini ifade etmesi” gibi liberal retoriklerle anlaşılamaz. Buradaki sorun, devletin kimliği değil, kimliğin devleti haline gelmesidir. Mevcut zihniyet, sadece bir etiket değil; yurttaşlığı dağıtan, görünürlüğü yöneten, adlandırmayı tekelinde tutan bir iktidar aygıtıdır. Kimin adının anılacağına, kimin unutulacağına, kimin var sayılacağına karar veren bu aygıt, hâlâ çözülememiş bir siyasal uzlaşmazlık olarak önümüzde durmaktadır.

Sezin Semra SARAL

Türklük ve Türkiyelilik Tartışması Üzerine!
+ - 0

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Advert
Advert
Giriş Yap

Sol Medya ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin