SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER
“Göğsümüzün altında çarptıkça yüreğimiz,
Savunacağız biz,
Güneşi, havayı, suyu ve insanı,
Savunacağız biz.”[1]
Gabriel García Márquez’in, “Toplumlarımızın sorunları genellikle siyasi. Bir yazarın sorumluluğu toplumun bütünün gerçeğini kapsar, sadece bir parçasını değil. Eğer bir yazar bu sorumluluğu almıyorsa, o da gerçekliğimize önem vermeyen siyasetçiler kadar kötü biridir;[2] Pablo Neruda’nın, “Şair, her şeyden önce yaşadığı toplumun sorunlarına, giderek tüm dünyaya karşı sorumludur”; Orhan Kemal’in, “Ben sadece tanık olmayı yeterli bulmuyorum. İnsanı anlayacak, savaşını anlayacak, buna katılacak olan sanatçı, kolaylıkla aldatılan kişilerin aldanmalarına karşı duracaktır,” saptamaları sonuna dek haklıdır.
Evet, yazmak özgürlüktür. Özgürlük mücadelesi ihtiyacını anlatarak toplumsallaştırmaktır.
Kolay mı?
Her insan bir köprüdür yazdıklarıyla, geçmişten izler taşıyarak geleceğe umut olur. Dünyada olup biteni anlamlandırmakta zorlanılan bir dönemde imdadımıza koşandır yazmak eylemi.
Bunca acı ve kötülük içinde direnerek yaşamı savunma eylemidir o; üreterek, direnip kaydederek…
Unutulmaya yüz tutanları, sıradan görünenleri yazıp, unutturmamaktır.
Miran Şevger’in (Hasan Şeker/ Hasan Şevger), “Bu çalışmamı/ Sevdasını/ Ve kavgasını/ Bir meşale gibi/ Yüreğinde/ Ve yürüyüşünde büyüten/ Ülkemin cesur ve/ Asi çocuklarına/ Adıyorum” (s.6) notunu düştüğü ‘Özgürlük Çiçeği’[3] başlıklı romanı çok katmanlı bir çalışma.
Yapıtın başkahramanı Mordem ile yol arkadaşları Sipan ve Demhat…
Mordem, şiir yazamayı beceremese de, okumaya bayılır ve arkadaşları da ona yarı alaylı “Üstad” diye seslenirlerdi. (s.17)
Mordem’in dedesi, 1943’ün Temmuz ayında Van’ın Özalp ilçesinde, 3. Ordu komutanı Orgeneral Mustafa Muğlalı’nın emriyle yargısız kurşuna dizilen 33’lerdendi ve bu nedenle dilinden düşmezdi Ahmed Arif’in “ 33 Kurşun” dizeleri. (s.23)
Birgün devrimci gençlikten Hâkim ile kesişir yolları. Ardından da Hâkim’in, Mordem’e “Robin Hood musun sen?” (s.32) sorusuyla yolculuk serüveni başlar.
“Hâkim söylediklerinde haklı değil miydi?” (s.37) sorusunu kendine soran Mordem, kırdaki kardeşi Herdem’i hatırlar.
“Mordem öne atılırdı hep. Aksiyon severdi. Mizacı böyleydi.” (s.167)
Birgün Sipan ve Demhat ile Özgür Gençlik Derneği’ne giderken Berçem’i gören Mordem’in yüreği küt küt atar. (s.85)
Ardından da mücadele içinde Louis Aragon’un dizeleri okur Mordem Berçem’in gözlerine… (s.142)
Ve Mordem, Berçem’in ellerini avuçlarının arasına alıp, “İnsanlık mücadelesine adanmış bir çift yürek bizimkisi…” der. (s.229)
Aşk ile mücadelenin iç içe geçtiği yaşanmışa dair bir romanın yazın eylemidir velhasıl “Özgürlük Çiçeği”.
Yazmak kavramak, biçimlendirmek, derinleşebilmek ve bir tanım, bir anlam yakalamak için gayret sarfedebilmektir.
Yazmak özlemleri kaydetmek, dillendirmek ihtiyacından kaynaklanır. Hafızayı kalıcı kılmak, özgürlük içindir.
Aynılaşmaya, yinelemeye, sıradanlığa, aynılığa “Hayır!” diyen o, yaratma cesaretinin eseridir; hayatı değiştirme gücüne inanmaktır.
Cesaret ve heyecanı içinde barındıran bir eylemdir yazmak; Miran Şevger’in (Hasan Şeker/ Hasan Şevger) ‘Özgürlük Çiçeği’ başlıklı romanı bu önermeyi doğrular; V. İ. Lenin’in, “Sanat, gerçekliğin yalnızca edilgen bir yansıması değil, ama aynı zamanda etkin bir biçimde yaratılmasıdır da. Sanat ile gerçeklik arasındaki bu diyalektik ilişki, sanatsal bilginin olduğu kadar, sanatsal yaratının da temelini oluşturur,”[4] satırlarındaki üzere…
7 Mayıs 2025 23:11:24, Muğla.

N O T L A R
[*] Ümüş Eylül Kültür-Sanat Dergisi, No:57, Ekim-Kasım-Aralık 2025…
[1] Hasan İzzetin Dinamo.
[2] Gabriel García Márquez, Kırmızı Pazartesi, çev: İnci Kut, Can Yay., 2021, s.91
[3] Miran Şevger, Özgürlük Çiçeği, Kil Yay., 2025, 236 sahife.
[4] V. İ. Lenin, Marx-Engels-Lenin, Sanat ve Edebiyat, çev: Aziz Çalışlar, Evrensel Yay., 1996, s.15.



