Cumhuriyet Halk Partisi’nin en büyük gücü örgütüdür. Sandığı koruyan da, meydanda halkın yanında duran da, partiye ruh veren de örgüttür. İlçe başkanları bu ruhun taşıyıcılarıdır; sadece kongrelerde kürsüye çıkan isimler değil, üyelerin sesini büyüten, halkla bağı kuran gerçek aktörlerdir.
Ama bugün örgüt şu soruyu yüksek sesle soruyor: “Nasıl bir ilçe başkanı istiyoruz?”
İki Yılda İki Toplantı Yapan Başkan Olmaz
Hafta içi akşam saat 20.00’de yapılan iki toplantıyla örgüt diri tutulamaz. CHP, masa başında değil; üyelerin katıldığı, tartıştığı, çoğaldığı toplantılarda var olur. Kapısını üyeye kapatan, toplantıları göstermelik yapan bir başkan, örgütü büyütemez.
Delege Mühendisliğiyle Başkanlık Olmaz
Üyeleri dışlayarak, belediye başkanının talimatıyla delege listesi hazırlayan bir ilçe başkanı da olmaz. Çünkü CHP’de delege talimatla değil; örgütün iradesiyle seçilir. Delege mühendisliği yapan, örgütün söz hakkını gasp eden anlayış, partiyi yalnızca zayıflatır.
Danışma Kurulu Kağıt Üzerinde Değil
Danışma kurullarını toplamayan, üyelerden görüş almayan bir başkan, örgütü temsil edemez. CHP’de danışma kurulu, kâğıt üzerinde bir prosedür değil; yol haritası çıkaran, ortak aklı işletmenin aracıdır. İlçe başkanı örgütün aklına kulak vermek zorundadır.
Sokakta, Halkın Yanında Olan Başkan
Toplumun derdi salonlarda değil, sokaktadır. Hayat pahalılığı, işsizlik, özgürlük talepleri sokakta büyür. Örgüt, kürsüde nutuk atan değil; işçi direnişinde, gençlik eyleminde, mahalle sorununda yanında olan bir başkan istiyor.
Gençliği ve Kadını Merkeze Alan Başkan
Gençler ve kadınlar partinin itici gücüdür. İlçe başkanı, gençlik kollarını sadece tabela olmaktan çıkarıp gerçek bir güç haline getirmeli; kadın kollarını çiçek dağıtan değil, hayatın yükünü taşıyan kadınların sözcüsü yapmalıdır.
Şeffaf, Hesap Verebilir, Tarafsız Başkan
Örgüt, hizipçilikten bıkmıştır. İlçe başkanı, hiçbir hizbin adamı değil; bütün üyelerin temsilcisi olmalıdır. Şeffaflık ve hesap verebilirlik, örgütün “benim başkanım” diyebilmesi için ön koşuldur.
CHP örgütü, sırtını belediye gücüne yaslayan değil, sokağın enerjisini ve üyenin heyecanını örgütleyen bir ilçe başkanı bekliyor. “İlla ben olayım” diyen değil, “hep birlikte kazanalım” diyen bir başkan…
Unutulmasın: İlçe başkanı partiyi dar bir çevrenin değil, Tuzla’daki tüm örgütün iradesiyle temsil etmek zorundadır. Çünkü doğru bir ilçe başkanı yalnızca bir ilçeyi değil, partinin geleceğini de şekillendirebilir.
Sonuç olarak gözler, Eren Ali Başkan’ın tavrında. 14 Eylül Pazar akşamı, üyelerin %85’inin dışarıda kalıp sadece %15 ile delegelerin oluşturulduğu anlayış, örgütün tamamını kucaklayacak bir ilçe yönetimi ve il delegesi yapacak mı?
Bekleyip göreceğiz.
